Özünde aşk ve melankoli var. Bu yüzden tutkulu ve hüzünlü. Bazen yakın bazen uzak, ama hep göz göze… Öfkeli, hırçın ve aynı

Özünde aşk ve melankoli var. Bu yüzden tutkulu ve hüzünlü. Bazen yakın bazen uzak, ama hep göz göze… Öfkeli, hırçın ve aynı zamanda sakin, sevgi dolu… Tango, Arjantin kökenli bir dans ve müzik türü. 19. yüzyılın sonlarına doğru Afrika kökenli toplulukların yaşadığı varoşlarda doğmuş ve kısa bir süre sonra Avrupalı göçmenlerin yaşadığı işçi mahallelerinde görülmeye başlanmış.

20. yüzyılın ilk yıllarında ise tango, dansçı ve müzisyenlerin Avrupa’ya gitmeleriyle başta Paris olmak üzere Londra ve Berlin’e kadar uzanmış ve ilgiyle karşılanmış. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’de de sevilen tango, günümüzde hemen hemen her ülkede tanınan bir dans ve müzik türü. • • •

Arjantin tangosunu Türkiye’ye getiren kişi olarak bilinen Metin Yazır, iki yıldır Doğu ve Güneydoğu Anadolu kentlerinde tango etkinlikleri düzenliyor. Batman, Erzurum, Malatya ve Mardin’de gerçekleştirilen etkinliklerden sonra 30 Nisan - 2 Mayıs tarihleri arasında Diyarbakır’da 1. Güneydoğu Anadolu Arjantin Tango Festivali düzenlemeye karar veren Yazır, üç gün boyunca halka açık ücretsiz temel tango eğitimleri verileceğini duyurdu.

Çeşitli şovların da yer alacağı bu etkinlikte ayrıca Arjantin’den gelen 5 kişilik bir tango orkestrası da canlı müzik eşliğinde tango gösterisi yapacak.  Gelecek yıllarda da devam ettirilmek istenen bu iyi niyetli çaba elbette ki tepkisiz kalmadı. HÜR-DER (İnsani Hak ve Hürriyetler Derneği), konuyla ilgili yaptığı açıklamada, tango dansının İslam inancına göre haram olduğunu duyurdu! • • •

HÜR-DER yabancı bir kadınla erkeğin, ‘göz göze, burun buruna ve sarmaş dolaş bir halde’ oynamalarını ‘tam bir rezalet’ olarak değerlendiriyor. Namus düşkünü bir halkın, böylesine bir rezalete tahammülünün de olmayacağı belirtilerek, istenen kışkırtma patlatılması en garanti damara basılarak gerçekleştiriliyor.

Tango denen ‘melanet ve rezalet’e karşı halkı uyanık olmaya çağıran derneğin açıklamasında ayrıca, Müslüman halkın namus anlayışına açık bir saldırı olarak gördükleri bu tarz ahlaksızlıkların yüzyıllardan bu yana benzer senaryolarla sürdürüldüğünü ancak başarılı olunamadığı belirtiliyor.  Din ve dünya için faydası  olmadığı gibi, toplumun ahlaki değerlerini alt-üst eden, haya ve iffet değerlerine saldırı niteliğindeki bu tarz organizasyonların önlenmesi için yetkilileri göreve çağıran HÜR-DER, Diyarbakır’daki her ‘duyarlı’ insandan bu rezalete “dur” demelerini istiyor.

Türkiye’de aile içi cinsel saldırı kızlarda 6 yaşında başlıyor. 2-5 yaş arası  çocukların yüzde 30’u, 6-10 yaş arası çocukların yüzde 40’ı cinsel saldırıya maruz kalıyor. Saldırganların yüzde 80’i çocuğun tanıdığı biri, yakın çevresinden.  Türkiye günlerdir kulakları sağır, gözleri kör, dilleri suskun insanların yaşadığı, suçlunun barındırılıp suçun saklandığı kapalı toplum yapısının sorunlarıyla boğuşuyor. Ona buna rezalet diye bağıran ahlakçı bakış, asıl rezaletlerin üzerine toprak örtüyor. Siirt’te, iki yıl boyunca onlarca adam deşifre olmadan çocuk yaştaki kızlara tecavüz edebiliyor. Şehir sırrına sadık kalıyor! Çocukların bebeklere tecavüz ettiği Pervari’de taraflar, biz aramızda anlaştık, hukuka gerek yok, diyor. Sayısız kadın uğradığı cinsel saldırı karşısında korkusundan sessiz kalıyor.  Kapalı toplumlarda tehlike içerde değil hep dışarıda aranır.

Dolayısıyla HÜR-DER kafayı Arjantin tangosuna takmakta haklı. Namusuna düşkün bir halk için asıl tehlike, bir kadının/bir çocuğun tecavüzcüsüyle aynı evde, aynı mahallede yaşamak zorunda kalması değil, Arjantin’den yurda giriş yapan, gözün göze, elin ele değdiği tango sanatını hiç tanımadığı bir erkekle icra etmesidir.