Her sabah kalktığımızda “acaba bugün nasıl geçecek? diye kendimize sormadan yataktan çıkamıyoruz!...

Her sabah kalktığımızda “acaba bugün nasıl geçecek? diye kendimize sormadan yataktan çıkamıyoruz!..
Akşam, haberlerde dehşet içinde izlediğimiz olayların devamını gün içinde de yaşama kuşkusu hemen benliğinizi sarıyor…
Diyebilirsiniz ki bu sav, Türkiye’deki çoğunluk için geçerli değil.
Öyle düşünmeyin!..
Aslında bu ülkeye gönül vermiş büyük bir çoğunluk, sabah evini terk ederken aynı tedirginliği duyuyor…
****
Çalışan, işi olan, işini kaybetme korkusuyla,
Düşünen, konuşan, durumdan şikâyeti olan, yani, muhalefet eden, tutuklanma kuşkusuyla güne merhaba diyor…
****
Dolaşın  köyleri beldeleri,halinden memnun çok az insan görürüsünüz!..
Gidin kentlerin varoşlarına,belediye yardımı kesilmesin diye alçak sesle konuşan çok insanla karşılaşırsınız!..
Hallerinden memnun olmadıklarını, çocuklarının geleceğinin güvencesinin bulunmadığını, üzerilerindeki baskının giderek arttığını çekinerek söylediklerine şahit olursunuz!
Ne var ki bu insanlar, ya devlete olan saygılarından, aldıkları biat kültüründen
Ya da aldatılmışlıklarını itiraf edememe duygularından, sessizce dertlerini anlatmayı yeğlerler..
****
Aslında büyük bir çoğunluk mutsuz!..
AKP’nin yandaş ve etkin medyası nedeniyle yoğun bir yanlış, yalan ve hayali
haber bombardımanı altında yaşıyorlar ve tabii, başlarını kaldıramıyorlar…
Devletin topu, tüfeği, valisi kaymakamıyla üzerlerine üzerlerine gelindiğinin farkındalar…
Yargı adalet dağıtmıyor!..
5 yıldır tutuklu olan yazarlar, bilim insanları ve gençler var!..
Çoğu niçin bu 5 yılı hapiste geçirdiklerini bilmiyor…
Ancak, sendikal haklarına sahip çıktıkları, iktidarın özgürlüklerini gasp ettikleri ve Öğrencilerin yasal haklarını istedikleri için içeride tutulduklarının farkındalar!..
Kendileri basit yurttaş!..
Onu koruması gereken iktidar,devleti ele geçirmiş,onun üzerine yürüyor!..
Dün devlet eziyordu.
Şimdi AKP devleti..
Baksanıza Başbakan yardımcısı Arınç ne diyor..
“Devleti yaşatmak için insanı yaşatmak gerekir!.”
****
Müthiş bir ağır hava Türkiye’nin üstünü kaplamış…
Geçtiğimiz günlerde Balıkesir’deydim.
Balıkesir genellikle sağa destek veren bir ildir.
Deniz kıyıları, Körfez, aydınlık ve çağdaş bir yaşamı yeğler..
Kırsalındaki mütedeyyin insanlar ise sağ partileri seçer.
Oysa şimdi durum değişmiş.
Değerlerine sahip çıkan bu temiz insanlar, AKP tarafından kullanıldıklarının farkına varmışlar..
Yaptıkları din tacirliği artık ayyuka çıkmış…
Giderek bileniyorlar…
****
Zeytin üreticisi zeytinini satamıyor…
Ağaçlarını köklemeye başlamış..
Hayvancı saman alamıyor…
Bir litre süt,bir litre sudan daha ucuz…
Hayat pahalı!..
Çocukları işsiz..
Yoksulluk artmış..
Bir muhtar tepki ile şunu söyledi: ”Bundan 10 yıl önce bizim köyümüzde hiç yoksul yoktu. Şimdi kaymakamlıktan yardım alan 25 hane var. Benim köyüm 150 hanedir beyim!"
Ekonomik çöküntü köylüyü, üreticiyi sarmış…
****
Başbakan durumun iyi olduğunu söylüyor.
Belki büyüyen bir ekonomi var..
Ama adil paylaşmayan bir ekonomi…
Kim zenginleşiyor?
Nüfusun yüzde 15'i, GSMH'nin yüzde 85’ini alıyor!.
Böyle hakkaniyetten uzak oluşan bir gelir dağılımında,toplumsal barış olur mu?..
****
Bir yandan aş, iş mücadelesi
Yoksulluk ve açlık kavgası!..
Diğer yandan demokrasi savaşı…
Hak ve özgürlüklere yapılan müdahale…
Eşitlik ve dayanışmanın önündeki engeller…
 Ama asıl büyük sorun “ adaletsizlik!”
Yargının “ tarafsız ve bağımsız” olmaması…
****
Tüm bunlar bugün, hatta yarınların, daha da sıkıntılı olacağının göstergeleri…
****
Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin, "İmralı'ya yönelik tecridin kaldırılması ve müzakerelerin yeniden başlaması" ile anadilde savunma' ve 'anadilde eğitim' talepleriyle başlattığı açlık grevi bugün 63’üncü gününe girdi.
Ölüme yatmış bu insanların sesini duymayan bir iktidar var..
Onların kararlılığını anlamayan bir iktidar..
Bırakın insanın en temel hakkı olan yaşama hakkının yok sayılmasını,aksine ölmelerini isteyen bir davranış içinde bu iktidar!..
****
AKP iktidarı bu onur mücadelesine insanlık dışı bir tavırla yaklaşıyor!..
Bakınız dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, açlık grevine başlayan BDP’li milletvekilleriyle ilgili, “Ne yapıyorlarsa yapsınlar. Bunlar şantajdır, bunlar blöftür, bunlar şovdur. O şantajlar karşısında boyun eğmeyiz” dedi.

****
Bu kadar çarpık bir akıl yürütülmesi, ülkemizde ilk kez ortaya konuluyor…
Bunlar şovsa neyin şantajı yapılır?..
Yok, Şantajsa nasıl blöf olur?...
İşin acınacak noktası ise yandaş papağanlar da  aynı katılıkla bu olaylara yaklaşması!..
Çünkü bu medyadaki kirletilmiş saldırı,başbakanın söylemiyle birleşince ölümlere çağrı oluşturuyor!..
Ne kadar zalimce bir duruş…
****
Başbakan son zamanlarda kendisi bir oyunun içine girdi.
Onun mantığınla bakarsak şantajı kendisi yapıyor…
Ne dedi Endonezya'da:
“Ölümler karşısında, öldürmeler karşısında gerekirse idam cezası yeniden masaya getirilmelidir! Çünkü devletin, öldüreni affetme yetkisini biz kendimizde görmüyoruz. Bu yetki öldürülenin ailesine aittir, bize ait olamaz. Bununla ilgili düzenlemeleri yapmak gerekir!.. Bugün bakın ABD’de idam var, Rusya’da var, Çin’de var, Japonya’da var, dünyanın birçok yerinde var. Bunlar BM Güvenlik Konseyi’nin ağırlıklı üyeleri. Yani , İngiltere ve Fransa hariç diğerlerinde var. O zaman durumumuzu gözden geçirmemiz lazım!”
Kısaca Başbakan cezaevlerinden tabutların çıkmasını istiyor!..
Oruçtan ölmeyeni idamla katletmek niyetinde!
****
Bu anlayış zalimleşmenin yakın olduğunun göstergesidir.
Böyle giderse,Türkiye de sabah kalkmakta zorlaşacaktır!..
Vakit daralıyor…
Barış ve zülüm arasında kalmamak için bir karar vermek lazım!..