Tayyip Erdoğan 2002 Genel Seçimlerini kazandığı gün İstanbul’daki AKP merkezinde onunla röportaj yapıp çıkan gazeteci “Ankara ...

Tayyip Erdoğan 2002 Genel Seçimlerini kazandığı gün İstanbul’daki AKP merkezinde onunla röportaj yapıp çıkan gazeteci “Ankara’ya gittiğinde ona davranış semineri vermeleri gerekir” diyordu:

-Vallahi öyle bir havası var ki, canını sıkan bir şey oldu mu, kafayı yapıştırabilir!

Eskilerin “fevri” diye tanımladığı, birden bire gelen zorlu bir duygu etkisiyle düşünmeden yaptığı hareketleri yüzünden Erdoğan epeyce açmaza düşüyor.

Yurtiçinde yaptıkları yanına kâr kalıyor ama uluslararası alanda pek öyle değil…

Mersin’de kafasının tasını attıran çiftçiye hiddetlenerek:

-Ananı da al çek git! dediğinde hiçbir şey olmuyor. Ama durur dururken Londra’da “Rasmussen’in istemiyorum” diye gürleyince, Batı dünyası NATO’yu alıp gitmiyor, haliyle…

Yeni NATO Genel Sekreteri seçimi için temmuz ayına kadar vakit vardı. Türkiye Dışİşleri de bu süreci Danimarka Başbakanı’nı o göreve gelmemesi için kullanacaktı.

Ama Tayyip Erdoğan, Londra’da “İstemezük” diye gürleyince, NATO’nun patronları hemen konunun üzerine eğildiler.

Türkiye’nin karşı çıkışını dikkate aldılar!

Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’i NATO’nun gelecek genel sekreteri olarak ilan ettiler.

Gelecek, ne zaman gelecek?

Temmuz 2009’da…

Zaten Rasmussen, o tarihte NATO Genel Sekreteri olacaktı. Erdoğan bir gürledi, Avrupa korkusundan titredi ve temmuz ayında yapacakları işi bin an önce hayata geçirdiler.

Kararı Türkiye’ye de onaylattılar!

Peki sizin kabadayılığınız ne oldu?

Hava, cıva…

Türlü masallar haber diye manşetlerden takdim edildi. Yok efendim Obama kefil olmuş, Rasmussen karikatür krizi nedeniyle İstanbul’da yapılacak dinler arası diyalog toplantısında Müslüman ülkelerden özür dileyecekmiş, mış…

Ne oldu?

Rasmussen Pazartesi günü İstanbul’da konuştu, “ifade özgürlüğü önemlidir” dedi. Yani karikatürcüler, istedikleri gibi çizerler, ben onlara karışamam… Bunu kriz sırasında da söylemişti! Hani Obama kefil olmuştu da, Türkiye (yani Erdoğan) ikna edilmişti?!.

Uluslararası politikalar, kahvehane üslubuyla yürümüyor.

Biri bunları Erdoğan’a söylemeli…

Yoksa, NATO Genel Sekreteri seçimi gibi “şereŞi yenilgiler” kaçınılmaz olur.

Bunun daha açık ifadesi de var:

-Tükürdüğünü (Rasmussen’i) yalamak!