Göğsüne vura vura ağlıyor bir anne. Öyle bir ağıt yakıyor ki, iki taş arasında ezildikçe eziliyor yüreği insanın. Binlercesi gibi o da,

Göğsüne vura vura ağlıyor bir anne. Öyle bir ağıt yakıyor ki, iki taş arasında ezildikçe eziliyor yüreği insanın. Binlercesi gibi o da, yavrusunu, sevgi dolu kucağından soğuk toprağın koynuna bırakmaya hazırlanıyor.
Ayakta zor duruyor bir baba. Ne görebiliyor artık başka bir şeyi, ne de duyabiliyor. Gözü de kulağı da dakikalar sonra toprağa vereceği oğlunda. Belli belirsiz kımıldıyor dudakları. Gözlerini ayıramadığı tabutun içinde yatan oğluyla konuşuyor.
Küçücük bir kız çocuğu çığlık çığlığa bağırıyor ablasının ardından. Okula giderken bir çocuk niye öldürülür, hiç anlamıyor. Ağladıkça ağlıyor. Yirmi altı yıldır akan kanın üzerine dinmeyen gözyaşlarını bırakıyor.
Bu yaz, hepimiz için zor geçiyor...
• • •
Bundan bir yıl önce, “Bu ülkenin fotoğrafları arasında artık, silah altında ya da dağlarda ölen çocuklarınn tabutlarına sarılan anneler, babalar olmasın... İnsanın yaşadığı her yerde haktan söz edilmesi gerektiği unutulmasın. Yaşam yolunda yürürken, yanındakini iteleyen değil, kucaklayan fotoğraflarımız olsun. Artık konuşalım. Silahları indirip konuşalım...” diye yazmıştım.
Bu ülkenin, yaşımla denk kanayan tarihini geride bırakabileceğimize dair taşıdığım umut için önemli bir adım atılmaya niyetlenilmişti. Silah sıkmak yerine konuşmaktan; kan üzerine kan dökmek yerine söz üzerine söz katmak gerektiği dillendiriliyordu. Barışın, Kürt kimliğini yok sayarak ve şiddet kullanarak ezmeyi doğru bulan yaklaşımla değil, aksine, demokrasi ve insan haklarının öne çıkarıldığı bir planla kurulabileceği kabul görmeye başlamıştı. Gönlü barıştan yana atan herkesi heyecanlandıran bu açılım, ancak dikkatle inşa edilmesi ve emin adımlarla ilerlenmesi gereken bir süreçti. Ece Temelkuran yazılarında defalarca bu işin, sadece AKP’ye bırakılamayacak kadar önemli olduğundan bahsetmişti. Acı nasıl hepimizinse, kurulacak olan barış da hepimizin ilgisi, sevgisi ve isteğiyle gelecekti.
Beklentiler artmış, barış için yola çıkılmıştı. Sorun şu ki, yolun haritası yoktu kimsenin elinde. Bir süre sonra bu umutlu yolcular, sağına soluna bakarak yönünü bulmaya çalışan şaşkın kalabalıklara dönüştü. Taş atan çocukların tutuklanması ve KCK operasyonları gibi olaylar hevesleri kırdı. Kürt sorununun bir ülke sorunu olduğu ve bunun partilerüstü bir yaklaşımla çözüme kavuşturulabileceği es geçildi. İktidarla muhalefet hırçın ve huysuz tavrını sürdürdü.
• • •
Aradan iplik kaçmasın diye sıkı sıkı dokunması gereken bir süreç gevşek ellerden delik deşik çıktı tezgâh üzerine. Savaş çığırtkanları, ayrılmamak için yan yana ve sıkı sıkı durması gereken iplerin aralarında bırakılan boşlukları genişletmeye başladı. Çünkü bir kumaş ancak böyle yırtılır istenilen yerden. Ellerini silahtan çekmeyenler iyi bilir bunu.
Dün, “Bu kan bizi bölüyor” diye manşetini attı BirGün. “İstanbul’da otobüs bombalandığında bu şiddete açıkça ‘dur’ diyemiyorsak, ‘operasyonlar dursun’ diye haykırmamızın da bir ciddiyeti kalmayacaktır” diye yazdı L. Doğan Tılıç. Barış için diretmekten, kararlı ve cesur adımlarla ilerlemekten başka yol yok. “Kan kanla yıkamakla temizlenmez” diyen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun bu olumlu tepkisinin devamını getirmesi ne kadar önemliyse, kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk’ün “Kürt siyasetçilerinin de insiyatif alması çok önemli” diyerek yaptığı uyarı da o kadar dikkate değer.
Çocuklarını toprağa gömen bir ülkenin barıştan yana umudunu yitirmesi hepimizin üzerine delik deşik ve kanlı bir kumaş örter. Acının üzerine binen acı bizi yangınlara, sözün üzerine binen söz bizi ferah sulara taşır.
Her kim elindeki silahla ‘biz’i kanatıyorsa barışa engel oluyor demektir.
Barıştan vazgeçmek bize daha çok ölüm getirecektir.
PENCERE
Dede torun, güne hep onun penceresinden bakarak başlardık. O okur, ben dinlerdim. Yazılanı anlamasam da, İlhan Selçuk’un Pencere’sinden evimize süzülen ışığın sevildiğini bilirdim. Gazeteciliğe duyduğum ilgi ve heyecanın tohumları bu anlarda atıldı diye düşünürüm hep. Dostları, okurları ve Cumhuriyet ailesine başsağlığı diliyorum.