Yazına tutkun bir yazar: Gülten Dayıoğlu

Ege Yatar

Çocuk ve gençlik yazınının usta ismi Gülten Dayıoğlu bu kez yetişkinlere yazdı. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı Yüzler ve Sözler’de Dayıoğlu, yaşanmışlıklarından bugüne kalanları aktarıyor.

Yazar anıları için “daha dün gibi” diyor. Gerçekten de dünün en canlı halini okurlarına aktarıyor. Ünlü yazarla kitabı üzerine konuştuk. Araya hayat da karıştı…

 Yüzler ve Sözler hangi refleksle ortaya çıkmış bir kitap? 

Kitabın giriş bölümünde de belirtildiği gibi, “canım içindeyken”, bellek bohçamdaki ilginç yaşanmışlıkları okurlarımla paylaşma isteğimle ortaya çıktı Yüzler ve Sözler.   

Anı için zor bir yazı deneyimi denir. Sizin için nasıldı? 

Ben kitaptaki anlatıları, “anı” değil de “yaşanmışlık” olarak değerlendiriyorum. Çünkü belleğimde yaşanıp bitmiş, anılar katmanında tortulaşmış, arada bir anımsamalarla bu kitaptaki anlatılar sanki, “daha dün gibi” deyişiyle ifade edilebilecek nitelikte kanlı canlı benim gözümde. Bu nedenle kitabı yazarken, zorlanmadım.     

“Düşlemeden Yazdıklarım” diyorsunuz kitabınız için. Oysa hayatı düş kurmakla ve kitapları aracılığıyla düş kurdurmakla geçen bir yazarsınız. Hayatı düşlemekten uzak mı görüyorsunuz? 

Burada kullandığım düşleme sözcüğü, kurgu anlamında. Çünkü kitapta yer alan konuların hiçbiri, kurgu değil. Gerçek yaşanmışlıklar.    

Kitabınızın önsözünde yaşamı bir uzun maraton olarak tanımlıyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız? 

Maraton, başlangıcı ve bitişi arasında 42.195 metre var. Çok uzun. Olağanüstü direnç göstermeyi zorunlu kılan bir eylem gerektirir bu. Hayat da öyle değil mi? Doğumla başlayıp zorluklarla sürerek, ölümle son bulan bir maraton işte hayat. Koş Allah koş!..   

Farklı iş ve yaşam kulvarlarında hayatlarını geçirmiş insanların dünyasına sokuyorsunuz bizi kitabınızda. Her yaşama yeni bir yaşanmışlık gözüyle mi baktınız yoksa yeni bir tecrübe mi? 

Evet her yaşama, yeni bir yaşanmışlık gözüyle bakıyorum.  

Öyleyse şunu sormak gerek sanırım: İnsan insanın kurdu mudur, yurdu mudur?            

Doksan yıla yakın yaşam deneyimlerime dayanarak şu yanıtı verdiğim için üzgünüm. İnsanları hep sevdim. Her şeye karşın hâlâ da sevmekteyim. Bunda hiçbir sorunum yok. Ama insan insanın kurdudur özdeyişine, karşı durmuyorum. Evet diyorum.   

Farklı coğrafyalarda geziyoruz Yüzler ve Sözler’de. Seyahat nasıl bir yer kapladı hayatınızda?       

Yüz on altı ülkeye gittik merhum eşimle. Gezilerde, belleğim çok zenginleşti. Bu zenginliğin yazarlığımı pekiştirdiği gibi, okurlarımın belleklerini de besleyip zenginleştirdiğine inanıyorum.    

Çocuk yazınının duayenisiniz. Fakat bu kez “büyükler” için yazdınız. Bu ne hissettiriyor size? 

Edebiyat dünyasına, yazının şiirden sonra en zor türü olan öykü ile girdim. Yazdıklarımın, yetkin sanatçılardan oluşan, seçici kurul üyelerince ödüllendirilmesine karşın öyküden uzaklaştım. Çocuk, yeni yetme ve gençlik için romanlar yazarak sürdürdüm sanatımı. Yetişkinler için yazdığım Yüzler ve Sözler üzerinde çalışırken, zaman zaman üniversite sınavlarına girmiş de soruları yanıtlama hallerindeymiş gibi oldum.  

Türkiye’deki üç kuşağın hayal dünyasına dokunmuş bir yazar olarak anılarınızdan okurlarınıza ne kalsın istersiniz? 

“Dünyamızdan, çocukların ve gençlerin gönül köşklerinde yaşamış, yazın tutkunu bir yazar, Gülten Dayıoğlu geçti” sözleriyle anılmak isterim.