Sercan Meriç

sercanmeric@birgun.net

"İnsan doğayı her gün yeniden üretir ve değiştirir; ama bu üretim ve değiştirme sürecinde kendisini de değiştirir." Friedrich Engels’in Doğanın Diyalektiği kitabının özetidir bu cümle. İnsanın doğayla, doğanın insanla ve elbette ki insanın insanla ilişkisine dair en çarpıcı tariflerden birisidir.

İnsanın kurduğu tüm ilişki elbet emeğinin ürünüdür. Emeğinin tecrübelerinden damıttığı tarife de tecrübe denir. Tarifin en önemli aracı sanattır. İnsan, sanat aracılığıyla yoğurduğu hayata anlam katar...

Tiyatro, bunu gerçekleştirmenin en eski yollarından birisidir Anadolu’da... Evveliyatı daha eski olsa da modern tiyatronun gelişimi bize yakın tarihin bir fotoğrafını sunar.

Gogol nasıl paltosundan bir Rus edebiyatı doğurmuşsa, Muhsin Ertuğrul da paltosundan bir Türk tiyatrosu doğurmuştur.

O isimlerden birisi Rutkay Aziz…

Barış İnce tarafından hazırlanan, Tudem Yayınları tarafından basılan “Rutkay Aziz ile Söyleşi – Sahnede Yaşamak” kitabı Rutkay Aziz’le ilgili bir yolculuğa çıkarıyor bizi…

Bu kıymetli kitap hayatını tiyatroya adayan Rutkay Aziz’in bilinmezlerini faş eden, bilinenleri de tekrar zihnimize sokan bir belge niteliğinde… Bugünlerde etliye sütlüye dokunmayanlar için bir manifesto.

Mesela Rutkay Aziz’in şu söyledikleri; öğretmenlerin insanın yeteneğini keşfetmesiyle ilgili bir ders niteliğinde: “Ben daha ziyade politikayla uğraşmayı düşünüyordum. Bakırköy Lisesine geçtim daha sonra. Bu okula geçişim hayatımda bir kırılma noktasıdır. Orada felsefe hocamın da yönlendirmesiyle tiyatroya başladım.”

1990’larda Türk basınında herkese “usta” unvanı verilmeye başlanmıştı. Oysaki, birçoğu bunu hak etmez… Ama Rutkay Aziz öyle değil…

Üniversitede gazetecilik bölümü kazanmış.

Babası, Mustafa Kemal’in muhafız alayında teğmen... Eniştesi özel kalemi.

Cumhuriyetin nasıl zor şartlarda kurulduğunun farkında… Emeği, bugünün siyasal İslamcıları gibi tevekkülle değil, mücadele ile anlamlanacağı çocukken anlamış…

Babasından öğrendiği prensip hayatını şekillendirmiş Aziz’in...

Onu şöyle tarif ediyor: “Biz emek sevgisiyle büyüdük. Bu nedenle takside hiçbir zaman arka koltuğa oturmadım. Taksicilerle her zaman sohbet edip arkadaş olurum. Arabam da olmadı bugüne kadar.”

Friedrich Engels’in Doğanın Diyalektiği kitabıyla başladık başladık yazıya… Bu kitap Rutkay Aziz’in de hayatına damga vuruyor. Biricik kızının ismini bu kitaptan ilhamla anlamlandırıyor: Doğa Rutkay…

O da babası gibi inandığı doğrular peşinde oyuncu olarak uzun yıllardır hayatımızda.

Devam edersek…

İnce’nin ince ve kıymetli soruları eşliğinde Rutkay Aziz, Henrik Ibsen’in Bir Halk Düşmanı oyunundaki şu repliği hatırlatıyor: “Çocuklar büyüdüklerinde onların suratlarına utanmadan bakmak istiyorum.”

Tam da bu replikteki gibi bir hayat yaşıyor Rutkay Aziz…

Halihazırda onu sahnede izliyoruz, eski dizilerde karşımıza çıkıyor, Atatürk’ü canlandıran ve hâlâ hafızalarda yer edinen bir aktör…

Ve Aziz; Türkçenin büyük şairi Nazım Hikmet’in “Yetmişinde bile mesela, zeytin dikeceksin” dizelerinin hayatta karşılığı olduğunu gösteriyor. Mesela; Barış İnce’ye şunu söylüyor: “Şu anda 76 yaşındayım. Akıl sağlığım el verdikçe tiyatroyla yaşamak isterim. Şimdiden, iki yıl sonra sahneye koyacağım bir oyun var aklımda. O gün geldiğinde sağlık durumum ne olur bilmiyorum tabii. Şu anda hafızamda bir sorun yok. Dört tane oyun, kafamda bağdaş kurmuş oturuyor.”

Bu kıymetli kitabı okumak isteyenlere de ben bir öneride bulunayım.

Rutkay Aziz; sadece sahnede değil, aynı zamanda seslendirdiği şiirlerle de bize çok şey söylemiş bir sanatçı.

Barış İnce’nin Rutkay Aziz ile gerçekleştirdiği söyleşi kitabını bitirdikten sonra, Rutkay Aziz’in Yannis Ritsos’un dizelerinden seslendirdiği “Barış” şiirini de dinlemenizi öneririm…