“Paris’te yaşamak da, âşık olmak da, ölmek de bir ayrıcalıktır” diyen Cüneyt Ayral, Benim Paris'imden sonra, Paris Bambaşka kitabıyla okurlarına ‘merhaba’ dedi. Ayral, “Adaletin olmadığı bir dünyada yaşamakta olduğunuzu, Adalet saraylarının görkemi ile örtülmeye çalışıldığını ilk defa burada düşüneceksiniz” diyor.

Paris elbette bir şenliktir
Paris Bambaşka, Cüneyt Ayral, Oğlak Yayınları, 2023

Nedim GÜRSEL

Edebiyatımızın üretken yazarlarından Cüneyt Ayral yeni kitabında bir kere daha Paris’i ele alıyor. Ayral ile neden yeniden Paris’i yazmayı istediğini, Paris’in bir şenlik mi yoksa hüzün şehri mi olduğunu konuştuk.

Cüneyt Ayral ve Nedim Gürsel

Paris Bambaşka, “Işıklar kenti” olarak da anılan Fransa’nın başkenti üzerine yazdığın dördüncü kitap yanılmıyorsam. Neden ve yeniden Paris? 

Paris Bambaşka kitabım için dördüncü de denilebilir beşinci de, çünkü Zaman Bitti romanımda Paris’in sabahları ve yeraltı dünyası hakkında çok şey anlattım, kitap zaten Paris’te geçen bir öyküdür. Ama kaçıncı kitap olması pek bir şeyi değiştirmiyor aslında. Neden ve yeniden Paris diye soruyorsun, burada yaşıyorum. Düşüncelerim, duygularım, duygulanmaların, kızgınlıklarım her şey burada olunca Paris yazılıyor. “Benim Parisim” kitabımda daha çok şehri anlatmıştım, şimdi biraz daha öznel bir anlatım oldu, yine de şehri gezecek olanlara yön gösteriyor. 

Paris izlenimlerinin yanı sıra aşklar da söz konusu. Hatta denilebilir ki, Paris Bambaşka aslında aşk ilişkileri ve cinsellik üzerine bir deneme. En azından ben böyle değerlendiriyorum. Ya sen?

Kendi yazdığımı benim değerlendirmem yanlış olmaz mı? Bu kitapta pek çok hesaplaşma da var. Yeraltı mezarlarını anlattığım bölümü ele alırsan ölümle olan hesaplaşmamı görürsün. Bunun gibi pek çok şey var göz ardı edilmemesi gereken. Evet, aşk - sevda çok etkin bu metinlerde, benim yaşantımda da etkin bunlar, o yüzden kitapta da öne çıkmıştır diye düşünüyorum. 

Bir yerde “Paris’te aşk da, sevda da, yalnızlık da paylaşılır” diyorsun. Aşk ile sevdayı anladım da, yalnızlığın paylaşıldığı tek kent Paris mi sence?

Yalnızlığın paylaşıldığı tek kent elbette ki Paris değil, Paris de bunlardan birisi ve benim yalnızlığımı paylaştığım şehir burası. Başka şehirlerde de yaşadım, Ankara ve İstanbul’da yalnız kalabilecek zaman bile olmuyor. İngiltere’de yaşadığım dönemde hem dil öğreniyordum, hem de beni yalnız bırakmayan aşklar yaşadım ardı ardına. Hong Kong’ta geçen sürede hep iş vardı, yalnızlığı düşünmenin bile lüks olduğu yıllardır onlar, Sri Lanka’da geçen yıllarım da öyle. Paris’te yaşamak gerçekten lüks bu anlamda. 

Bu kez, senin deyiminle “bambaşka” bir Paris’i anlatıyorsun, ama başka kentlere, özellikle İstanbul’a göndermeler de var. Çok sayıda duygulanmalar da. Böyle olunca kentin mimari dokusu, özellikle de tarihi arka plânda kalmıyor mu?

Paris yalnızca mimari doku ve tarih midir diye de ben sana sorayım. Bunca yazar, ressam, müzisyen şehrin yalnızca tarihini mi yazdı? Ben bu konulara Benim Paris’im kitabımda ve Paris Notları I ve II de yeteri kadar değindiğimi düşünüyorum. Bu kitap daha çok duygularla beslendi. 

”Hep Sevilmeyi Beklemekle Geçen O Hayat” adlı bölümde anlattığın, elli yıldır Paris’e demir atmış Türk yazar kim merak ettim?

Bence biraz daha merak etmeyi sürdüreceksin, çünkü tanıdığım, yakından bildiğim insanları ele vermeyi pek sevmiyorum. Ancak çok kızmam, hiddetlenmem lazım açığa çıkartmam için. Ama elli yıldan çok aşkın ve sevginin peşinde koşup, cinsel tatminin dışında bir şey elde edememiş olan birisinin hâlâ neden Paris’te direndiğini anlamakta güçlük çekiyorum, belki böyle bir insan için Mozambik’te falan yaşamak daha akıl kârıdır. Sen merak etmeyi sürdür, ben de anlatmayı… 

Ernest Hemingway Paris’in bir “şenlik” olduğunu söylüyor. Senin Paris’in ise epey hüzünlü. Bu kentte yaşanılan aşklar mutsuz olduğu için mi?

Olur mu? Paris elbette bir şenliktir. Mutlu ve mutsuz anlar da şenliğin bir parçasıdır. Ben bu kentte mutlu aşk da yaşadım, üzüldüğüm de oldu. Paris benim yaşantımın son 27 yılının şenliklerle geçtiği zamandır. Ancak burada şenliği nasıl tanımladığımız önemli elbette. Yazmakta olduğum on metre kare adlı kitapta şenlikler yer alacak. Biraz sabır, kitap bitince haber vereceğim… 

Paris’i en güzel anlatan şairlerden Louis Aragon “mutlu aşk yoktur” diyor. Sen ne diyorsun?

Aragon halt etmiş diyorum! Olmaz olur mu? Elbette çok mutlu olunan aşklar vardır. Aragon, Elsa’dan o kadar çok çekmiş ki, sonunda bu kanıya varmış, oysa benim tarzım farklı, ben sıkılacağımı, üzüleceğimi, anladığım zaman hemen kaçıyorum, başka sokaklarda dolaşıyorum. Paris’te çok güzel, pek çok sokak var. 

Paris’te yaşıyor olmaktan mutlu musun?

Bu sorunun net cevabı, başka yerde hiç bu kadar mutlu ve özgür olmadığımdır. Paris’te çok zor günlerim oldu, özellikle maddi olarak sıkıldığım zamanlar yaşadım, şehri bırakıp gitmek zorunda bile kaldım fakat sonunda ne yapıp edip geri geldim. Paris’te yaşamanın zor olduğunu Benim Paris’im kitabıma başlarken yazmıştım, sokaklarda, çadırların içinde yaşamakta olan ne kadar çok insan var, onları gördüğümde, özellikle yağmurlu ve soğuk günlerde hep halime şükür ettim. Baksana bu şehirde elli yıldan çok yaşayıp doğru dürüst bir aşkın çukurunda bile boğulamamış insanlar tanıyorum, oysa ben bu şehrin her yanını doya doya yaşayanlardanım.