29 Ocak 2024: Ankara Kızılay’da bir özel öğretim kurumunda sigortasız çalıştırılan ve maaşını alamayan bir öğretmen arkadaşımızın yüzüne sıcak su atıldı ve darp edildi.

18 Nisan 2024: Diyarbakır Bismil’de bir lisede bir öğretmen arkadaşımız öğrencisi tarafından bıçaklanarak yaralandı.

26 Nisan 2024: İstanbul Sarıyer’de bir ortaokulda bir öğretmen arkadaşımız veli tarafından yumruk atılarak şiddete uğradı.

07.05.2024: İstanbul Eyüpsultan’da özel lisede bir eğitimci arkadaşımız öğrencinin silahlı saldırısı sonucu yaşamını kaybetti.

∗∗∗

Okullarda şiddete, mobbinge uğruyor, ölüyor, öldürülüyoruz. Siyasi iktidar tarafından eğitimde yarattıkları sorunların sorumlusu olarak gösteriliyoruz. İktidar tarafından mesleğimizi hedef alan; ücretli, sözleşmeli, güvencesiz, açlık sınırının altında çalıştırılarak, mülakatlar, güvenlik soruşturmaları, arşiv araştırmalarıyla ve son açıklamaları ile öğretmen akademileriyle, aynı sınıflarda aynı öğrencilerin yaşamlarına dokunmamıza rağmen bizi aday, uzman, başöğretmen diye ayrıştıran Öğretmen Meslek Kanunu ile “Kamu istihdam yeri değildir” diyerek ataması yapılmayan yüz binlerce arkadaşımızla, eğitimin paralılaştırılması, velileri, öğrencileri “müşteri” olarak tanımlayan piyasalaştırma politikalarıyla, mesleğimizi itibarsızlaştıran her uygulama ile şiddete uğruyoruz. Haklarımızı ve yaşamlarımızı kaybediyoruz.

Bir arkadaşımıza atılan her yumruk hepimize atılıyor. Güvencesiz çalıştırılan arkadaşlarımıza yaşatılan her haksızlık hepimize yapılıyor. Ataması yapılmayan öğretmen arkadaşlarımızın gelecek umudunu elinden alan her atama sayısı ile mülakat uygulamasıyla aynı geleceksizlik kaygısı hepimize yaşatılmak isteniyor. Bizi okullarda kariyer basamaklarına ayıran her ayrıştırmada hedef biziz, bizim mesleğimiz.

Mesleğimiz yalnızca atama sayısı ile değil, öğretmen atamasına ayrılan kontenjanlarla da hedef tahtası haline getirildi. Son 22 yılda bize, öğrencilerimize Aladağları yaşatan yirmi bini aşkın köy okulunun kapatılmasına, yetmiş bini aşkın arkadaşımızın ücretli çalıştırılmasına, yüz bine ulaşan norm açığına, kamu okullarına ayrılmayan bütçelerin özel okul patronlarına ayrılması sonucu özelde güvencesiz çalışmak zorunda bırakılan binlerce arkadaşımıza rağmen atama sayısı yirmi bin olarak açıklandı.

"Yeni Türkiye" diyerek yıllardır yapılan her atamada öğretmen kontenjan dağılımlarında ilk sıralarda din dersi öğretmenleri yer aldı. Son açıklanan atama sayılarında Biyoloji 167, Fizik 283, Ortaöğretim Matematik 317, Kimya 468 iken Din Kültürü’ne ayrılan kontenjan 1594 ile yine ilk sıralarda yerini aldı. ÇEDES ve onlarca protokol, işbirliği ile eğitimci niteliği taşımayan kişiler, dini yapılar, tarikatlar mesleğimizi hedef alan söylemler, manevi danışman gibi isimler ve uygulamalarla tüm eğitim kurumlarında, sınıflarımızda.

Atama sayısı ile kontenjanlarla, mülakat uygulamalarıyla iktidarın, Yeni Türkiye Yüzyılı’nın öğretmenini yaratmaya çalışıyorlar.

Yeni Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli diyerek, öznesinin öğretmen değil paydaşlar dedikleri tarikat yapıları ve sermaye gruplarının olduğu “modelle” laik, bilimsel eğitimin son kırıntılarını da kaldırmayı amaçlıyorlar. Hedef aldıkları öğrencilerimizin eğitim hakkı ve mesleğimiz.

Eğitim fakültelerini fiilen ortadan kaldıran kimin öğretmen olacağına iktidarın karar vereceği öğretmen akademileriyle manevi değerleri iyi anlatamadığına karar verdikleri öğretmenlerin atanmayacağını açıklıyorlar.

Proje okullarında eylül ayında yaptıkları son düzenlemeyle iki bini aşkın okulun yönetici atamasını valiliklere bırakarak, geriye kalan okulların çoğunluğunun imam hatip liseleri olmasıyla birlikte hem öğrencilerin laik, kamusal, bilimsel, akademik eğitim hakkını ellerinden alıyor hem de öğretmenlerin hangi okulda çalışıp çalışmayacağına iktidar olarak biz karar vereceğiz diyorlar. Rotasyonu bir kez daha gündeme getiriyor hangi okulda, ne kadar süre kimin çalışıp çalışmayacağının kararında eşitlik, adalet, liyakat olmayacak diyorlar.

∗∗∗

Bir arkadaşımızı daha kaybettik. Öfkemiz de, acımız da sonsuz. Bir arkadaşımızı daha kaybetmemek için okulların şiddetin dili, mekânı olmaması için tek yol birlikte ses olmak.

Güzelim memlekete Yeni Türkiye diyorlar, müfredatla sözde galibiyet özde mağlubiyetlerinden yeni bir tarih devşiriyorlar, tarih boyunca aydınlanmanın, laikliğin bu topraklardaki temsilcileri öğretmenleri hedef haline getiriyor, halkın değil iktidarın öğretmenini yaratacağız diyorlar.

Faillerin ötesindeki gizli özneyi, gerçek faili biliyoruz.

Müfredat, mülakat, şiddet. İşte Yeni Türkiye Yüzyılı!