Bu seçim seçmeni 4 gruba ayırdı. İlki %25,71’lik pay ile CHP, 2’inci sırayı %25,07 paya sahip bağımsızlar ve diğer partilere oy veren seçmenler alıyor. 3’üncü sırayı seç(e)meyenler %25,04’lük pay ile alırken, AKP %24,18’lik pay ile son sırada. Türkiye siyasetinin 2024’ten sonraki süreci, yarış çizgisinde yan yana duran üç partinin (ya da partiler grubunun) eşitlikçi ve dürüst bir siyasal yarış ya da kaos ortamı ikilemindeki bir zorunlu yönelişi olarak tanımlanabilir.

Kamuoyu, Araştırma, Siyaset ve 2023-24 Seçimleri: Mayıstan marta yansıyanlar
Fotoğraf: DepoPhotos

Dr. Sezgin TÜZÜN

Yedi seçimlik genel milletvekili seçim sonuçları ortalamasıyla 2024 yerel seçim il meclisi oyları dağılımı karşılaştırılacak olursa önümüze farklı bir çerçeve çıkıyor ve görünen durum; 

• Seçime katılımın azımsanmayacak oranda düştüğünü, 

• Bağımsız ve diğer partilere oy verenlerin azaldığını, 

• AKP’nin büyük oranda oy yitirdiğini, 

CHP’nin oy kazanım sürecine girmesinin ötesinde 12 Eylül sonrasında ilk kez birinci parti konumuna geldiğini gösteriyor.  

2024 seçimleri seçmeni dört alt gruba ayırıyor. İlki yüzde 25,71’lik pay ile CHP, ikinci sırayı yüzde 25,07’lik paya sahip bağımsızlara ve diğer partilere oy veren seçmenler grubu alıyor. Üçüncü sırayı seç(e)meyenler yüzde 25,04’lük pay ile alırken, AKP yüzde 24,18’lik ağırlığı temsil eden kesim olarak dördüncü ve son sırada kendine yer bulabiliyor. İşte tam bu noktada, ‘peki tüm bu gelişmeler 2023’ün Mayıs’ından 2024’ün Mart’ına uzanan 10 aylık dönemin sonucu mu?’ sorusu akla gelebilir. Bu sorunun yanıtı ise kısa ve öz, elbette hayır. Çünkü AKP 2015’den bu yana oy yitirirken her seçimde gündeme getirdiği düzenlemelerle eşitsiz seçim uygulamaları bu noktaya gelişi kaçınılmaz kıldı demek yanlış olmayacaktır.  

2018’den 2023’e Yaşanan Değişimin Arka Planı 

Yurtiçi seçmen kütükleri de her dem canlı tutulmak ve güncellenmek durumunda olan kayıtlardır. Seçmen yaşına geldiğinde ya da ülkeye göç ettiğinde kütüğe dahil edilen bireyler, ölümleri ya da yurtdışına göçleri nedeniyle yurtiçi seçmen kütüğü kayıtlarından düşürülürler. Dolayısıyla yurtiçi seçmen kütüğü ölüm ve göçler nedeniyle bir yandan küçülürken, yeni kayıtlarla da giderek büyür. BU nedenle bir partinin oy kazanım ya da kaybı, iki seçim dönemindeki kayıtlı seçmen sayısının değişimine ve bu değişimin altında kalan ya da üstüne çıkan oranda oy alıp, alamamalarıyla ilişkilidir. Eğer AKP 2015’i izleyen milletvekili seçimlerinde sadece oransal olarak değil, mutlak olarak da oy yitiren bir parti konumuna geldiyse bu, partinin oyunun kayıtlı seçmen sayısı artışına karşın bir önceki seçimin altında kalışıyla ilişkili.  

AKP 2015 Haziran seçimlerinde yitirdiği oyları Kasım 2015 tekrar seçimlerinde geri toplama başarısı gösterse de bu seçim sonrasında hem oransal hem de sayısal olarak oy kaybını durduramaz bir noktaya geldi. İşte o andan itibaren de tek adam Erdoğan yönetiminde önce oy yitirip sonra geri alan AKP, partilerle koalisyon değil ittifaklar yaparak ve de sistemi değiştirerek kayıp sürecinde iktidarını koruma başarısına AKP olarak değil Erdoğan -2017’de yasallaştırılacak tek adam- olarak imza attı. Bu -iktidar olmadan iktidar olanaklarından yararlanma mekanizmalarına işlerlik kazandıran- imza için önce Bahçeli’nin MHP’si yeterli gelirken, 2023’e gelindiğinde bu katkı da yetmez hale gelmiş oldu. İşte o zaman da meclise milletvekili yollamaları ve iktidara ortak olmaları zor olan partilere (Hüda-Par, YRP) ittifak kapısıyla açılan yol, Mayıs 2023 seçimlerine giderken yurtiçi kayıtlı seçmen bazıyla yüzde 41,3’e gerilemiş Cumhur İttifakı oylarını (AKP’nin yüzde 30,61’lik oyu ancak alabileceği seçimlerde) yüzde 41,7’ye ancak ulaştırabildi. Ve böylece Erdoğan ikinci turda da olsa 2023 seçimlerinde Cumhurbaşkanı seçilirken, AKP de tek başına değil ama Cumhur İttifakı olarak meclis çoğunluğuna kavuşarak beş yıllık bir dönem için daha seçmenden onay almayı başarmış oldular.   

Böylece Erdoğan ve AKP oy kaybederken kazanmayı, muhalefet oyunu arttırmasına karşın kazanamamayı deneyimleyerek 2023’ü yaşadı. Çünkü AKP seçime iktidar olarak girip, iktidar olmanın avantajlarını kullanıp eşitsiz seçim ortamından başarıyla çıkarken, sistemin ikinci partisi seçimin eşitsizlik ve hukuksuzluklarına iktidarı mağdur etmemek için göz yumup sağa yatarak karşılık verince; gerçekten muhalefet iktidarı mağdur etmemiş oldu.  

Önceki bölümde seçmen eğilimleri bağlamında sergilenen iki tablo 2018 Haziran’ından 2023 Mayıs’ına yaşanan oy kaymalarına ve 2024 seçimlerine ilişkin önemli bilgiler veriyor. Bu bilgiler özetlenerek yeni çıkarımlarla birlikte ele alınacak olursa; 

1- Mayıs 2023 seçmenlerinin yüzde 92,9’u 2018 seçimlerinin de kayıtlı seçmenleri. Bu seçmenlerin 3,4 puanlık bir kesimi (2018-2023 seçimleri arasında) geçen beş yılda (kaba ölüm oranlarına göre yapılan hesaplamayla saptanan) eksilen seçmen olarak kayıtlarından düşüyor, dolayısıyla 2023 seçmeninin yüzde 89,5’i eski, yüzde 10,5’i yeni seçmenlerden oluşmuş oluyor.  

2- 2018’den 2023’e geçen beş yıllık dönemde yaşamını yitiren seçmenlerin 1,6 puanlık kesimi 2018’de Cumhur İttifakına, 1,3 puanı da Millet ve Emek-Özgürlük İttifaklarına oy vermiş seçmenlerden oluştuğu da hesaplamayla ulaşılan bir sonuç. Bu olgu bizi, herhangi bir partinin iki seçim arasında yaşayabileceği 4 ayrı duruma götürüyor.  

a. İlki partinin seçmen desteğini oransal olarak arttırması, 

b. İkincisi partinin seçmen desteğini oransal olarak koruması ki bu, partinin artan kayıtlı seçmen sayısı oranında oyunu yükseltirken ölüm nedeniyle eksilen seçmenlerin telafisini de sağlaması anlamına geliyor, 

c. Üçüncüsü, partinin oyunu kayıtlı seçmen artış oranından daha az arttırmasıyla yaşanan oransal kayıp durumu, 

d. Dördüncü durum ise partinin artan kayıtlı seçmen sayısına rağmen bir önceki seçimden daha az oy almış olması durumudur ki, buna da mutlak oy kaybı adı verilebilir.  

3- 2018 seçimlerinden sonra seçmen kayıtlarına dahil olan yeni seçmen kitlesinin 4,6 puanlık kısmı ‘diğer parti ve bağımsızlara’, 4,1 puanlık ikinci büyük kesimi ise Millet İttifakı partilerine yönelmiş görünüyor. Ancak bu bilgi bir yanılgının da kaynağını oluşturmamalı, çünkü; 

a.Diğer parti ve bağımsızlar yeni kazanımları olan 4,6 puanlık toplam oyun önemli kısmını oy kaybı yaşayan Cumhur İttifakıyla, Emek-Özgürlük İttifakı partilerinden almış ve yeni seçmenlerden aldıkları oy 4,6 puanın küçük bir kısmına karşılık geliyor da olabilir, 

b. Cumhur İttifakı ve Emek-Özgürlük İttifakı partileri ölümlerin dışında 2018’de kendilerine oy veren seçmenlerden de kayba uğradıkları için, yeni kayıtlı seçmenlerden kazandıkları oy kitle içindeki paylarından az olması bir önceki seçimin gerisinde kalmalarına neden olabilir.  

4- Tabloda açık olarak görünmese de sonuçlar üzerinde az ya da çok etkisi olan bir başka önemli öge ise 2023 seçimlerinde ittifaklar listesinden seçime katılan, oy oranları tabloda görülmeyen partilerin ittifak oy oranlarına etkisi. Cumhur ve Millet ittifaklarının kazanım ve kayıpları içinde oranlara yansımayan yeni dengeler ortaya çıkabiliyor. Örneğin; 

a.Yeniden Refah Partisi’nin olmadığı 2018 seçimlerinden farklı olarak 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakına dahil oluşu 2018’de geçerli olmayan bir etkinin 2023’te devreye girişi, Cumhur’un oy kayıp oranının gerçeğinden düşük görünmesine, dolayısıyla Cumhur İttifakı 2023 oylarının ölçülemeyen bir oranda artışına neden olabilir.  

b. Millet İttifakı oy oranının yükselişinde Demokrasi ve Atılım Partisi ile Gelecek Partisi etkisi, ayrıca diğer iki ittifak partisinin CHP listelerinden seçime katılmaları nedeniyle CHP’nin ve dolayısıyla Millet İttifakı oy artış oranının tam olarak ölçülememesine kaynaklık ediyor olabilir. 

c. Diğer partilerle bağımsızlara verilen oyların 2018’e kıyasla 2023’de on kat artışıyla toplam kayıtlı seçmenlerin yüzde 5,2’sine ulaşmalarına ek olarak ittifaklara verilen oylar içindeki (YRP, DEVA, GP vb) yeni ve küçük partilerin sonuçlara etkisini görünmez kılacaktır. 

5- 2018 ve 2023 seçimlerinin en çok oy alan beş partisinin -ya da beş partiden 3-4’ünün- (AKP, MHP / (Yeşil) DEM P / CHP, İYİ P) oy kaybı yaşadığı (en azından oyunu arttıramadığı) seçimlerde, çok sayıda orta/küçük parti ve bağımsızlardan oluşan kesimin oyu azımsanmayacak ölçüde -seçim barajı nedeniyle milletvekilliğine dönüşemeyeceğinin biliniyor olmasına karşın- artıyor. Bu olgu da 12 Eylül 1980’in ürünü olarak seçim sistemimize sokulan iki partiden birini seçme ve/ya da zorunlu oy kullanma kıskacına tepki olarak ele alınıp, değerlendirilebilir.  

6- Meclis üyeliği seçimlerinde barajın ilçe ölçeğinde hesaplanışı, küçük partilere -özellikle seçim yarışına katılabilecekleri il ve ilçelerde- yarışa katılma ve kazanma şansı verebileceği için, küçük partilerin potansiyel oy oranlarının yükselişi ve ilk beş partinin -ya da bir kısmının- oylarının azalması sonucunu doğurabilir (ki 2024 yerel yönetim il meclisi seçimlerinde ilk beş partinin dördü oy yitirmiş görünüyor). Bu olgunun Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde etkisi sınırlı da olsa, il-ilçe belediye başkanlığı seçimi ile belediye meclisi seçimlerinde büyük ve önemli oy kaymalarına kaynaklık edebileceği söylenebilir. 

7- 2024 seçimlerinde CHP ile AKP, 51 ilde belediye meclisleri 31 ilde ise il genel meclisi için verilen toplam oyların %25,71’i ile %24,18’ini alırken, belediye başkanlığı seçiminde bu oranlar CHP için %28,31’e ve AKP için ise %26,60’a yükselmiş (geçerli oylar açısından söz konusu oranlar CHP için %37,77, AKP için ise %35,49) olarak hesaplanıyor. Oysa 30 ilin belediye meclisi, 51 ilin ise il genel meclisi seçmen kütüğü birlikte, yurtiçi seçmenlerinin tamamını kapsarken; belediye başkanları seçmen kütüğü 51 ilin köye kayıtlı seçmenleri belediye başkanlığı seçimi kapsamına dahil edilmedikleri için ülke genelinde meclis seçimleri için oy kullanacak seçmenler kütüğü, belediye başkanlığı için oy kullanacak seçmenler kütüğünden daha büyüktür. Dolayısıyla CHP’nin yaklaşık yüzde otuz sekiz, AKP’nin yüzde otuz beş buçuk düzeyinde hesaplanan geçerli oylar içindeki payı, yanlış bir hesaplamanın ürünüdür. Gerçek oranlar ise -belediye başkanlığı için verilen geçerli oylar içinde- CHP’nin yüzde kırk’ı aşacağına, AKP’nin de yüzde otuz yedi dolayında kalacağına işaret ediyor. Çünkü il meclis seçimleri kütükleriyle belediye başkanlığı seçimi kütükleri arasında (51 ilde) köylerin kapsama girip-girmemesi nedeniyle 2-3 milyonluk bir seçmen farkı var. Bu fark da geçerli oyların hesabına doğal olarak etki ediyor.   

8- 2024 seçimlerinde il genel meclisi ya da belediye meclisleri için oy kullananlar özellikle belediye başkanlığı seçimlerinde partiler yanı sıra aday tercihlerini de öne çıkararak, meclis için oy verdikleri partinin adayından farklı bir partinin adayına yönelmiş görünüyorlar. Bu etki CHP’ye en az 1 milyon 600 bin, AKP’ye ise 1 buçuk milyon oy kazandırarak CHP’yi 17 milyonun üzerine taşırken, AKP’yi 2007’de ulaşıp sonra daha da üzerine çıktığı 16 milyonluk seçmen desteğinin altına inmesine engel olabiliyor.  

9- 2019 yerel seçimlerinde 1.355 olan il (büyükşehir), ilçe/belde belediye başkanlığı sayısı 89 artışla 2024’de 1.444’e yükselirken, AKP’nin kazandığı toplam belediye başkanlığı sayısı 193 azalarak, 742’den 549’a geriliyor. Buna karşın küçük-orta parti ve bağımsızlar tarafından kazanılan belediye başkanlığı sayısı 89 artışla 373’den 462’ye, CHP’nin kazandığı başkanlık sayısı da 193 artışla 240’tan 433’e sıçrıyor. Ne var ki parti, seçmen ve kitle iletişim araçlarının odağında büyükşehirler olduğu ve oralardaki başkanlık kayıp ve kazançları belirleyicilik taşıdığı için öncelikle 2014/2019 ve 2024 büyükşehir seçimlerinde belediye başkanlıklarının AKP-CHP ve diğer orta-küçük partilere dağılımına yönelme gerekli oluyor. Çünkü büyükşehirler (81 ilin 30’u) nüfusun dörtte üçü anlamına gelirken, değişimin yön ve biçimi önemli bir tanımlayıcılık kazanıyor. AKP 18 büyükşehir belediye başkanlığı kazandığı 2014’den sonra 2019’da 15’e, 2024’de ise 12 büyükşehir belediye başkanlığına geriliyor. İl-ilçe ve belde belediye başkanlığı kazanma açısından AKP’den hemen sonra gelen orta ve küçük partilerle bağımsızlar 2014’de 6 olan büyükşehir belediye başkanlığı sayılarını 2019 ve 2024’de 4 olarak koruyabiliyorlar. Buna karşın CHP 2014’de 6 olan başkanlık sayısını 2019’da ittifak yoluyla 11’e, 2024’de ise 14’e yükseltiyor. AKP’nin belediye başkanlığı kaybı büyük merkezlerden küçük yerleşimlere doğru gidildikçe oransal olarak artsa da, AKP’nin odağı büyükşehir başkanlığı olmaya devam ediyor. Burada dikkat çeken bir durum ise AKP’nin diğer parti ve bağımsız adaylarla yarışıyor konuma gelmesi dikkat çekici bir gelişme olarak değerlendirilebilir.  

10. 2024 seçimlerinde seçmenin yaklaşık 4 eşit parçaya bölünerek; seçmenlerin yarısının iki büyük parti (CHP, AKP) arasında, diğer yarısının da seç(e)meyenlerle küçük-orta parti ve bağımsızlar arasında iki eşit parçaya bölünmesi, 12 Eylül sonrası seçim ve partiler yasalarıyla kurgulanan ve seçmeni 2 partiden 1’ini seçmeye koşullandıran yapı ve eşitsiz seçim koşulları nedeniyle Türkiye’nin geleceğinin öngörülebilirliğini bir yandan azaltırken, diğer yandan da giderek artıyor. 

*** 

Nihai bir değerlendirme ya da sonuç yerine 

2024 seçimleri AKP’yi iktidarın mutlak sahibi görünme konumundan uzaklaştırdığı gibi partileri, iktidar partisi / ana muhalefet partisi / diğer küçük-orta partilerin toplamı ve de sandıktan uzaklaşanlar olarak eşitleyip, dört alt grubu birden ‘hiçbiriniz diğerinizden güçlü değil, hiçbir parti bu yapının egemeni değil, egemen olanın seçmen olduğunu da unutmayın’ zılgıtıyla uyarmış oldu.  Türkiye siyasetinin 2024’ten sonraki süreci; yarış çizgisinde yan yana duran üç partinin (ya da partiler grubunun) eşitlikçi ve dürüst bir siyasal yarış ya da kaos ortamı ikilemindeki bir zorunlu seçiş yönelişi olarak tanımlanabilir. Bu seçişin belirleyicisi AKP (daha doğrusu Erdoğan) olacak diye çözüm önerisine yaklaşmak; dört seçmenden üçünün 2024 seçimlerinde Erdoğan’ın dediği “iktidarın adayına oy vermezseniz, zararlı çıkarsınız” söylemine “biz bilmeyiz sen bilirsin, biz yokuz sen varsın” diye yanıt vermek demek olabilir ki, 2024 yerel yönetim seçimleri bu tercihe “hayır” yanıtı verildiğini gösteriyor.