Thierry Henry... Baharın habercisi bir günde kuzey

Thierry Henry...
Baharın habercisi bir günde kuzey Londra’nın Emirates stadında şampiyonluğu kovalayan ev sahibi takım, Premier Lig’e tutunma mücadelesi veren West Ham United karşısında. Aşina yüzler bu maçtan çok, yakın zamanda oynanacak Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçının telaşında. Velhasıl bugün konumuz ‘Barca’ ve Rıdvan Dilmen’in o güzel tanımlamasıyla ‘Haksız Rekabet’ Lionel Messi.
Önümdeki sırada oturan otuzlu yaşlardaki Arsenal formalı çift, her maçta olduğu gibi el ele...
Genç kadın, "İnanamıyorum" diyor, "neredeyse dört sene geçmiş aradan. Zaten zaman dediğin nedir ki. Balayımızda, Paris’teydik. Üzülmüştük o gün kupayı alamadığımız için, oysa aldığımız en güzel evlilik hediyesi Şampiyonlar Ligi kupası olacaktı...."
Onları izlerken, Oscar Wilde’ın aşkı özetleyen o güzel tanımlaması geliyor aklıma: "Bir erkek bir kadını gerçekten severse, onun gözünde dünyadaki bütün öteki kadınlar kesin olarak manasını kaybeder" miydi acaba?
Eşine bakarak devam ediyor genç kadın: "Belki bu sefer şans bizden yana olur, tabi Messi’yi durdurabilirsek..."
Messi’yi durdurabilmek! Şimdi Arsenal’ın Şampiyonlar Ligi macerasındaki en önemli sorunu bu olmalı.
Bir hafta içinde iki kez üst üste hat-trick yaptığı maçlardan sonra, ‘The Guardian’ gazetesinin onun hakkında yazdığı bir makalede okumuştum. Zaragoza’nın orta saha oyuncusu Ander Herrera, "Ben Messi’nin insan olduğundan pek emin değilim" diyordu. Farklı yenildikleri maçtan sonra Zaragoza Teknik Direktörü José Aurelio Gay, "Bu akşam bir kez daha Diego Maradona’yı izledim’ diyor, ve devam ediyordu: "Hatta muhtemelen daha iyi versiyonunu..."
•••
Arsenal ve Barça, en son 17 Mayıs 2006 tarihinde Stad de France’da Şampiyonlar Ligi finalinde karşı karşıya gelmişti.
Oradaydım...
Sakatlığı nedeniyle o sezonu erken kapatmıştı Messi, izleme firsatı bulamamıştık. Barcelona taraftarları karşı kale arkasının tribününün tamamını doldurmuş, şarkılar söylüyorlardı. Başlama vuruşundan önce açtıkları, tribünün neredeyse tamamını kaplayan dev flamayı unutmadım. Bu yaşamda gördüğüm en müthiş futbol şöleninin şanslı misafirlerinden biriydim. Kaleci Lehmann’ın atılmasıyla 10 kişi oynamak zorunda kalan Arsenal, ilk yarıda Sol’un kafa golüyle öne geçmiş, ancak ikinci yarıda kalesinde gördüğü gollerle 2-1 mağlup olmuştu. Londra takımı adına güzel başlayan bir maç, ne yazık ki ayni güzellikte bitmemişti. Hele de maç 1-0 Arsenal’ın üstünlüğü ile devam ederken, Henry’nin kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda kaçırdığı o fırsat.
Arsenal macerası öncesinde, beş sezonda sadece 31 gol atabilmiş Henry, Londra takımında geçirdiği sekiz sezonda (1999-2007) 254 maçta 174 gol kaydetmiş, Premier lig şampiyonlukları yaşamış bu müthiş golcü, muhtemel kariyerinin en önemli fırsatını harcamıştı. Güzel başlayan bir gün kötü bitmişti Arsenal taraftarları adına. O pozisyon gol olsa belki farklı olurdu her şey...
•••
Ve beklenen gün...
59,572 taraftarın önünde, ev sahibi Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinin ilk maçında Barça karşısında. Stadın hoparlörlerinde, günümüzden 40 sene önce 1970 senesinin Nisan ayında, Elvis Presley tarafından söylenmiş o güzel şarkı bir kez daha yankılanıyor kuzey Londra semalarında.
when no-one else can understand me / when everything I do is wrong / you give me hope and consolation / you give me strength to carry on...
Thierry Henry, şimdi 32 yaşında Barcelona formasıyla. Maçtan önce, eski takımına gol atarsa asla sevinmeyeceğini, hatta bu maçta oynamak bile istemediğini dile getirmişti. Arsenal taraftarı hiç unutmadı kulüp tarihinin en büyük golcüsünü. Ama gel gör ki, şairin mısralarındaki gibi "Savrulup gitmek varmış ayrı yörüngelerde".
Maçın başlamasıyla birlikte gözler Diego Maradona’nın sempatik versiyonuna kililtleniyor. İlk 20 dakikada dalga dalga geliyor Barça, Arsenal kalesine. Messi’nin liderliğinde oyunu istediği şekilde yönlendiriyor misafir takım. Tek forvetle oynayan Arsenal’ın orta sahası ürkek, ileri uç oyuncuları yetersiz kalıyor. Ofansif yönüyle iyi ama defansif açıdan zayıf Nasri, Arsenal’ın solundan gelen ataklarda Daniel’i marke etmekte zorlanırken, oynanan son lig maçında sakatlanan Fabregas, takımını ateşlemeye çalışıyor. Maçın 27. dakikasında, Arshavin, yerini Eboue’ye bırakırken, devrenin bitimine bir dakika kala, sakatlanan Gallas’ın yerine Denilson giriyor oyuna. Barça, topa yüzde 71 sahip olduğu bu yarıda Arsenal kalesini dokuz kez yoklarken, ev sahibi takım bir kez bile gelemiyor rakip kaleye. Devrenin bitiş düdüğü ile yanımda oturan yaşlı Arsenal taraftarının "Men against boys" (Adamlar çocuklara karşı) cümlesi özetliyor iki takım arasındaki farkı. Arsenal, tarihi farktan kalecisinin gününde olması sayesinde kurtuluyor bu yarıda..
Ancak, ikinci yarının başlamasıyla birlikte beklenen gerçekleşiyor. Arsenal savunmasının hatasından yararlanan İbrahimoviç aşırtma bir vuruşla öne geçiriyor İspanyol takımını. O kadar erken geliyor ki gol, devre arasında kahve molasına çıkmış Arsenal taraftarları koltuklarına dönüşlerinde golün tekrarını dev ekranlardan izliyor şaşkınlıkla. Futbol takımından çok bir silindiri andıran Barça’yı izlerken, aklıma eskilerin "bu kara dağ dayanmaz" cümlesi geliyor. 53. dakikada yakaladığı ilk net pozisyonu gole çeviremiyor Arsenal, Bendter’in yakın mesafeden vurduğu kafayı Valdes çıkarıyor.
Arsenal taraftarları kaçan fırsata yanarken, Barcelona, 59. dakikada ikinci golünü buluyor. Xavi Hernandez’in ara pasını değerlendiren İbrahimoviç, sert bir şutla takımını 2-0 öne geçiriyor.
Bu golden sonra, farkın açılacağını düşünenleri fena yanıltıyor Arsenal’ın gençleri.  Bacary Sagna’nın yerine giren Theo Walcott takımına hareket getirirken, 69. dakikada farkı 1’e indiren golü buluyor. Bu gol ateşliyor ev sahibi takımın tribünlerini, farkın artacağına inananlar bile tezahürata başlıyor.  Arsenal, bu golden sonra baskısını artırıyor ve 84. dakikada Puyol’un, Fabregas’ı düşürmesiyle penaltı kazanıyor. Puyol’un atılmasıyla 10 kişi kalıyor Barça. Bu pozisyonda kaval kemiği çatlamasına rağmen kullandığı penaltı atışını gole çeviriyor Cesc.
Maçın bitiş düdüğü ile birlikte Arsenal tribünleri kaptan Fabregas adına şarkılar söylerken, eski bir Arsenal’lı Henry selamlıyor taraftarları.
Haftaya sıkı bir rövanş maçı bekliyor futbolseverleri...
•••
Tribünler boşalırken, haftasonu bizim diyarlarda oynanan ‘dünya derbisi’ni (!) düşündüm. Ekranları başında ülkemden uzaklarda oynanan bu futbol şölenini izleyenler sormuşlardır mutlaka, "bizimkisi futbol ise bunların oynadığı nedir?" sorusunu. James Cameron’ın ‘Terminatör’ filmindeki yok edici robotu andıran Barça karşısında zor durumlara düşse de yenilgiyi asla kabul etmeyen Arsenal’ın gençlerini izlerken, "bu ruhu bizim takımlara aşılamak için daha kaç bahar geçirmek gerekir?" sorusudur cevap arayan.
Futbolu değil de, hastalıklı bir tutkuyla renkleri sevenlere, sürekli futbolun marka değerinden dem vuranlara, pazar akşamlarının futbol programlarının bitmez geyiklerinin baymış aktörlerine, ‘üç büyükler’ masalının kandırılmışlarına hatırlatmadır bu nefesleri kesen maç.
Kırık bacağıyla mücadeleye sonuna kadar devam eden, 22 yaşındaki Katalan Cesc Fabregas’a ayrıca selam olsundur...