Emeklilerin hakları gündeme geldiğinde “oh olsun”, “hak ediyorlar”, “aç kalıyorlar ama AKP’ye oy veriyorlar” şeklinde kolaycı, alaycı ve ayrımcı değerlendirmeler yapılıyor. Emeklilere yönelik bu algı gerçeği yansıtmıyor.

Emekliler “günah keçisi” değil!

Emekli aylıklarının düşüklüğü, emeklilerin hak kayıpları gündeme geldikçe kamuoyunda emeklilere dönük ilginç bir tepki oluşuyor. Emeklilere müstahak olduğu, emeklilerin hem ağlayıp hem de AKP’ye oy verdikleri, emeklilerin iktidarın oy deposu olduğu yönünde öfkeli, alaycı ve abartılı değerlendirmeler yapılıyor. Emeklilere dönük haksızlıkları yazdıkça ben de benzer tepkiler alıyorum. “Emekliler ne ekiyorsa onu biçiyor”, “emeklilere oh olsun”, “onlar da hükümete oy vermesin” gibi tepkilerle ben de sık sık karşılaşıyorum. Bunlar arasında beni oldukça şaşırtan örnekler olduğunu da itiraf etmeliyim!

Adeta mevcut siyasal tablonun asıl sorumlusu olarak emekliler görülüyor. Mevcut rejimin bütün olumsuzluklarının faturası emeklilere kesiliyor. Emeklilere dönük bu değerlendirmelere şehirli-eğitimli seçmen arasında daha fazla rastlanıyor. Dahası bazen muhalif siyasetçiler de emeklileri suçluyor. Emekliler mevcut siyasal tablonun günah keçisi ilan ediliyor. Ah şu emekliler olmasa siyasal tablo ne güzel olacaktı! Bu yazımda emeklilerin siyasal davranışlarına yönelik bazı kalıp yargıları ve ön yargıları ele alamaya çalışacağım.

Emeklileri veya başka bir toplumsal grubu yaşanan olumsuzluklarının tek sorumlusu olarak görmek oldukça kolaycı bir yaklaşım. Her şeyden önce emeklilere dönük eleştiri yani emeklilerin siyasal iktidarın oy deposu olduğu yönündeki eleştiri doğru mu buna bakılması gerekir. Öte yandan velev ki bu doğru olsun -böyle olmadığını aşağıda anlatıyorum- emeklilerin veya başka bir toplumsal grubun neden böyle davrandığını anlamak lazım.

İnsanların “mazoşist” siyasal tercihlerde bulundukları, yoksulluklarının ve sıkıntılarının sorumlularına bile isteye oy verdikleri değerlendirmesi ön yargılı bir değerlendirme olsa gerek. Farklı seçmen kategorilerinin (çalışma durumu, yaş, hane geliri, bölge, cinsiyet, inanç, etnisite) siyasal davranışlarını etkileyen birden çok faktör söz konusudur ve oy verme davranışı bu faktörlerin karmaşık bir bileşimi sonucu ortaya çıkar. Oy verme davranışında içsel faktörler (seçmenin kendine özgü özellikler) kadar dışsal faktörler (ekonomi, siyaset, medya, hakim ideoloji) de etkilidir.

EMEKLİLERİN TOPLUMSAL AĞIRLIĞI

Öte yandan bir kimlik ve özellik tek başına belirleyici olmaz. Örneğin emeklileri ele alalım. Kentlerde, büyük kentlerde yaşanan emekliler de kırsal da yaşayan emekliler de var. Lise üstü eğitime sahip emekli de lise altı emekliler de var. Türk emekli de var Kürt emekli de var. Dolayısıyla farklı kimlik ve özellikler başka kimlik ve özellikler tarafından enine kesilebilir. Seçmen davranışını, oy verme tutumunu sadece iktisadi durum belirlemez. Bu fazlasıyla indirgemecilik olur. Böyle olsaydı hayat çok kolay olurdu.  Herhangi bir toplumsal grubun oy verme davranışının arkasındaki saikleri kalıp yargılarla anlamak mümkün değil. Daha çok sosyal medyada yer alan bazı röportajlara veya çeşitli önyargılara dayalı olduğu tahmin edilen “emekli” karşıtlığı sağlıklı bir durum değil. Emekliler homojen bir grup değil.

Bu genel değerlendirmeden sonra emeklilere biraz daha yakından bakalım. Emekliler oldukça geniş bir toplumsal grup. Yaklaşık 16 milyona yaklaşan ve emekli olarak adlandırılan bir toplumsal gruptan söz ediyoruz. Ancak gerçekte 16 milyonluk bir emekli (yaşlılık aylığı alan) grup yok. Yaşlılık aylığı alanların sayısı 11,5 milyon civarında yaklaşık 4,5 milyon hak sahibi var. Bunlar dul ve yetimler olarak da biliniyor. Bunların önemli bir bölümü kendini emekli değil “ev kadını” olarak tanımlıyor.

Emeklileri tek bir gruptan oluşmuyor. İşçi, memur ve esnaf emeklileri olarak ayrılıyorlar. Dahası emeklilerin önemli bir bölümü işgücü piyasasında kalmaya devam ediyor. Ya çalışıyor veya iş arıyor. Örneğin 1,9 milyon emekli sosyal güvenlik destek pirimi (SGDP) kapsamında çalışmaya devam ediyor. Bunlar kendilerini emekli olarak değil çalışan olarak tanımlıyor. Bir bölümü ise kayıtsız işlerde çalışmaya devam ediyor. Dolayısıyla halen çalışmaya devam eden emekliler kendilerini emekliden ziyade çalışan olarak görüyor. Böyle olunca sadece yaşlılık aylığı ile geçinenlerin sayısı düşüyor. 60 milyon civarındaki seçmen içinde emeklilerin oranı yüzde 16-17 civarındadır.

Dolayısıyla emeklilerin seçimlerin kaderini tayin ettiği iddiası tek başına doğru değil.  Emekliler önemli bir toplumsal grup ama işçiler ve memurlar da öyle işsizler de öyle ev kadınları da öyle. Dahası sosyo-ekonomik özellikler yanında demografik özellikler de seçmen davranışını etkiliyor. Emeklileri sadece yaşlılık aylığı almalarından hareketle tayin edici bir grup olarak görmek hatalı bir yaklaşım.

EMEKLİLER KİME OY VERİYOR?

Yukarıdaki değerlendirmeleri saklı tutarak emeklilerin oy verme davranışına baktığımızda neler görüyoruz? Emekliler kime oy veriyor? Bunu anlayabilmek için seçmen davranışları üzerine yapılmış araştırmalara bakmakta yarar var. Bu kısa yazıda seçmenlerin oy verme davranışını sakilerini tüm yönleriyle ortaya koymak olanaklı değil. Bazı kamuoyu araştırmalara dayanarak emeklilerin ve diğer toplumsal grupların oy verme davranışlarına göz atacağım ve emeklilerin sözü edildiği gibi AKP’nin oy deposu olup olmadığına bakmaya çalışacağım. Bu konuda çeşitli araştırmalar olduğu biliniyor. Ben kamuoyuna açık kimi araştırma sonuçlarından hareketle tespitler yapmaya çalışacağım. KONDA’nın kamuoyuna açık son Barometre araştırma sonuçlarından yararlanacağım. Kuşkusuz yaptığım çıkarımlar KONDA’nın değil benim görüşlerimdir. Araştırma sonuçlarına online olarak şu linkten ulaşılabilir: https://tinyurl.com/yqa95upx

KONDA Barometre 2022-2023 Temmuz aylarını kapsıyor. Güncel, anlık durumu yansıtmıyor ancak eğilimleri anlamak açısından anlamlı. KONDA’nın araştırma sonuçlarına baktığımızda aylara göre önemli değişiklikler göstererek Türkiye genelinde (kararsızlar dağıtılarak) seçmenlerin yüzde 31 ile 38’i arasında bir bölümü AKP’ye oy vereceğini söylüyor.

49 üstü yaş grubunda AKP desteğinin belirgin biçimde arttığı görülüyor. 49 üstü yaş grubunda AKP’ye oy vermeyi düşünenlerin oranı yüzde 36 ile yüzde 45 arasında seyrediyor. 18-32 yaş grubunda ise tam tersi bir eğilim söz konusu bu grupta AKP’ye oy verme eğilimi yüzde 19 ile yüzde 28 arasına düşüyor. Dolayısıyla yaşın çok önemli bir değişken olduğu görülüyor. KONDA araştırmasında işçi-çiftçi-esnaf olarak gruplanan seçmenin AKP’ye oy verme eğilimi 28 ile 33 arasında değişiyor. Bu grubun AKP’ye ortalama seçmen desteğinden daha az oy verdiği anlaşılıyor.

AKP’nin en büyük oy desteğini “ev kadınları” olarak tanımlanan gruptan aldığı görülüyor. Temmuz 2022-Temmuz 2023 döneminde ev kadınlarının AKP’ye desteğinin yüzde 45 ile 60 arasında olduğu görülüyor. Bu oy desteğinin AKP’nin ortalama oy desteğinin çok üzerinde olduğunu görülüyor. Öğrenciler arasında ise tam tersi bir durum söz konusu. Öğrenciler arasında AKP desteği yüzde 12 ile yüzde 19 arasına geriliyor. İşsizler arasında AKP desteğinin yüzde 18 ile 33 arasında olduğu görülüyor.

Gelelim emeklilere! Emekliler arasında AKP’ye oy vermeyi düşünenlerin oranı yüzde 33 ile 42 arasında değişiyor.  Bu oy oranının aylara göre büyük dalgalanmalar gösterdiği de görülüyor. Kasım 2022’de bir kez yüzde 42 olarak ölçülen oy oranı araştırmanın kapsadığı 12 ayın 11’in yüzde 40’ın altında seyretmiş. Dört ayda ise yüzde 35’in altına düşmüş. Emeklilerin 12 aylık dönemde oy everme eğilimlerinde 10 puanlık bir dalgalanma olduğu görülüyor. Bu durum bile tek başına emeklilerin farklı koşulları dikkate alarak oy verme davranışlarını değiştirebildiklerini gösteriyor.

Görüldüğü gibi emeklilerin AKP’ye oy verme eğilimi Türkiye ortalamasına çok yakın seyrediyor. Anket yanılma payını da dikkate aldığımızda emeklilerin Türkiye ortalamasından ciddi bir farklılaşmasından söz etmek mümkün değil. AKP’nin oy deposunun emekliklerden ziyade “ev kadınları” ve 49 üstü yaş grubu olduğu görülmektedir. Ev işleriyle meşgul oldukları için işgücü piyasasına katılmayan kadınların sayısı 9 milyon civarındadır. AKP’nin en düşük oy desteğini beyaz yakalı çalışanlar ile 18-32 yaş grubu ve öğrencilerden aldığı anlaşılıyor.

Araştırmanın yapıldığı dönem ve araştırmanın metodolojik kısıtlarına bağlı olarak oranlarda kimi değişiklikler olacağını varsayarak şunları söylemek mümkündür: Emekliler tek başlarına Türkiye’de seçimlerin kaderini belirleyecek güce sahip değiller. Emekliklerin oy verme davranışı Türkiye ortalamasına paraleldir. Dahası emeklilerin oy verme davranışındaki dalgalanma Türkiye ortalamasından daha yüksektir. Araştırmaya konu 12 aylık dönemde Türkiye ortalamasına göre AKP’nin en düşük ve en yüksek oy oranı arasındaki fark 7 puan iken emeklilerde bu oran 9 puandır. Diğer bir ifadeyle emeklilerin AKP’ye bağlılığı Türkiye ortalamasından daha düşüktür.

Toplumsal Gruplara Göre AKP’nin Oy Desteği (Temmuz 2022-Temmuz 2023) (%):

Kaynak: KONDA Barometre. Karasızlar dağıtılmış sonuçlar. Oranlar yuvarlanmıştır.

“OY DEPOSU” DEĞİLLER

Siyasal tablo nedeniyle emeklileri günah keçisi ilan etmenin alemi yok. Emekliler genel seçmen davranışından çok farklı bir yönelim içinde değiller. Toplumsal sorunların kaynağı olarak belirli grupları görme eğilimi kolaycılıktır. Dahası bu eğilim vahim ayrımcılıklara yol açabilir ve aşırı sağ siyasal davranışları besleyebilir. Nasıl toplumsal sorunların kaynağı olarak göçmenleri görmek hatalı ve ayrımcı bir yaklaşım ise aynı şekilde emeklileri ve yaşlıları toplumsal ve siyasal sorunların kaynağı olarak görmek de ayrımcılıktır. Emeklilere yönelik ayrımcı söylem sosyal politikanın ve sosyal güvenliğin de altını oymakta ve neo-liberal yaklaşımları besleyebilir. Emeklileri hedef gösteren söylem emeklilere ayrılan kaynakları boşa harcanmış kaynaklar olarak göre yaş ayrımcısı ve ultra liberal yaklaşımları güçlendirir.

Özetle emeklilerin ezici çoğunluğu mevcut siyasal iktidarı desteklemiyor. Önemli bir bölümün desteklediği ise sır değil. “Emeklilere müstahak” gibi kolaycı değerlendirmelerden önce emekliler ve AKP’ye yüksek destek veren toplumsal grupların destek sebeplerini anlamak önemli. İnsanların kendi durumlarının siyasal ve sosyal nedenlerini anlamaları otomatik bir şekilde olmuyor.

İktisadi durum otomatik bir siyasal bilinç yaratmıyor. Emeklilerin yaşadıkları sorunların sebeplerini anlamalarının önünde sayısız içsel ve dışsal engel var. Ancak burada asıl sorumluluk emeklilere ve diğer kırılgan gruplara ulaşması gereken siyasal yapılardadır. Şairin dediği gibi “sevmek anlamak değildir, şuurun uzun bir köprüsü var sevmekle anlamak arasında.” Emeklilerin ve emekçilerin sevdikleri/destekledikleri siyasi zihniyet ile anlamaları gereken gerçekler arasında da “şuurun uzun bir köprüsü var.”