Bilimkurgu ile fantastik birlikte
Ryka Aoki

Nilgün ÇELİK

Ryka Aoki’nin (Tor Books 2021) Alex, SCKA ve Otherwise Ödüllerini kazanmış, ayrıca Hugo, Locus ve Ignyte Ödülleri finalisti olan kitabı "Sıradışı Yıldızların Işığı", Eksik Parça Yayınları tarafından yayımlandı. Aoki’nin eserinde bilimkurgu ve fantastik ögeleri başarıyla kurgulamış olması, eserin hak ettiği ödüllerin tesadüf olmadığını gösteriyor.

Eserin ana kahramanları Shizuka ve Katrina. Katrina travmatik bir birey. Bir trans. Hikâye de tam burada, Katrina’nın cinsel yönelim sebebiyle şiddet gördüğü ailesinin yanından -kemanını alarak- ayrılmasıyla başlıyor. Shuzika ise bir keman öğretmeni. Yolları kesişiyor. Ancak sanıldığı gibi masum bir karşılaşma olmuyor her ikisini birleştiren kader. Çünkü Shuziko’nun kendi kurtuluşu olacak bir planı var ve bunun için de yedi keman öğrencisine ihtiyacı var…

ALTERNATİF BİR DÜNYA

Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bakış adlı eserinde fantastiği, “Gerçekliğin mekân, zaman, karakter kavramlarını, canlı cansız ayrımını tanımayan ve bildik dünyamızın ötesinde alternatif bir dünyayı işin içine katan anlatıların tümüne verilen ad” olarak tanımlıyor. Aoki’nin eserinde de bunu görmek mümkün. Cennet cehennem ilişkisinde, cehennemin kraliçesi olmak ve iblisle yaşamak bu tanımın karşılığı. Sıradışı Yıldızların Işığı’nın bizi “bildik dünyamızın ötesinde alternatif bir dünya”ya götürdüğünü rahatlıkla söyleyebilirim. 

Romanı ilginç kılan ve bilimkurgu kategorisine sokan unsur, uzaylıların gezegenimizde mülteci olmaları. Yerinden yurdundan savaş uğruna kaçan uzaylı kahramanların bir dünyalı gibi yerlerini özlemesi, teknolojinin en gelişmiş halini düşününce hayli ilginç… Lan’ın, bu özlemle donut dükkânının yani Yıldız Geçidi’nin kaptanlığını yaparken Shuziko ile tanışması yani Uzay İmparatorluğu’ndan kaçıp gelenle ruhunu İblis’e kaptırmaktan kaçan Cehennem Kraliçesi Shuziko ile karşılaşması bana, Sıradışı Yıldızların Işığı’nın fantastiğin bilimkurguya bilimkurgunun fantastiğe hizmet ettiği bir roman olduğunu düşündürüyor. 

Kitap boyunca Shuziko’nun yedinci ruhu İblis’e neden ve nasıl teslim etmesi gerektiğinin merakla peşinden koşarken, uzaylı Lan ve ekibinin bu işe ortak olmasını ve belki de çıkışa doğru birlikte yol almalarını okuyoruz. Duyguları ve fikirleri program algoritmalarıyla yönlenen bu ışık topu yaratıkların, sanatla müzikle yeniden doğmaları, sanatın evrenselliğini akla getiriyor. Sanat, yapay zekâyı da etkileyebilir mi? Yazarın kişisel tavrı, esere kattığı her yıldızın ruhu ve duyguları varmışçasına insani özelliklerle anlatıyor olması okurda bir çelişki yaratır mı bilmem. Bence bu insani durum, okuru romana bağlayan noktalardan biri.

Keman öğretmeni Shuziko’nun öğrencisi Katrina’nın ruhunu alıp İblis’e verme planı uzaylılarla nasıl şekillenir? Bir fani uzaylılarla dostluk kurabilir mi? Katrina katıldığı yarışmalardan başarıyla çıkmışken, hayata tam tutunmuşken bu işin içinden de çıkabilir mi? Merak edenler için Sıradışı Yıldızların Işığı…

Fantastik edebiyatın en bilineni Ursula K. Le Guin “Gerçek bir fantezinin halk hikâyesi, peri masalı ve efsanenin modern uygulaması olduğunu" söylüyor. Bu eserde de bu unsurları bulmak hiç de zor değil.

Bu kitabı okuyacaklara önce donut sipariş vermelerini öneririm. Eserin tamamına yayılan yemek ve içecek sahneleri, ama en çok donutlar, insanın aklından gitmiyor. İsteyince, emek verince hiçbir şeyin imkânsız olmadığına dair, bir iyilik hikâyesi, azim ve dostluk hikâyesi istiyorsanız üzerine fantastik bilimkurgu da olsun diyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız.