Benim köşe yazarlığımın kendi içinde bir geleneği oldu bu: Yani her yılın sonu ya da başında ne kadar sevdiğimi artık okurlarımın

Benim köşe yazarlığımın kendi içinde bir geleneği oldu bu: Yani her yılın sonu ya da başında ne kadar sevdiğimi artık okurlarımın çoğunun bildiği rock müzisyeni Bruce Springsteen’in bir şarkısı üzerinden bir yazı yazmak, böyle bir yazıyla selam vermek biten ya da başlayana. 2004’ten beri bu böyle.  İşte yine, bu yılın ilk yazısının motifi de Springsteen olacak ama bir şarkıdan değil bir kitaptan söz edeceğim bu defa. Yılın ilk günü elime geçen.
Kitap Kanada'da yayımlandı. 2007’de dünyanın her yerindeki Bruce Springsteen dinleyicilerinden topladığı 30 yıla yayılan hikaye, anı ve fotoğraflar arasından yaptığı bir seçkiyi ‘For You’ adıyla yayımlayan Lawrence Kirsch, geçen yıl sonu benzer format ve konseptte ikinci bir Bruce Springsteen kitabı çıkardı. Ama bu ikinci kitap Springsteen'in kariyerinde özgül bir yere odaklanıyor. Müzisyenin 1978 yılında yaptığı ‘Darkness on the Edge of Town – Şehrin Kenarındaki Karanlık’ albümüne.
Bu albüm Springsteen'in bir şarkı yazarı, bir yazar olarak içindeki karanlığa baktığı, 'Amerikan Rüyası'na karşı gelişen, geliştirdiği karamsarlığını sakınmaksızın ortaya koyduğu bir işidir ki, bir yanıyla da eğlence endüstrisine yaslanan rock sahnesinde daha birkaç yıl önce zirveye çıkmış genç bir şöhret için hayli riskli bir teşebbüs olarak kabul edilir, edilmişti o senelerde.
Bugün hala içinden birçok şarkının konserlerde hep bir ağızdan söylendiği bu albüm ve onun hemen ardından başlayan turneye ilişkin yazılar, yine Springsteen dinleyicilerinin gönderdiği hikayeler, izlenimler yer alıyor işte ‘Light in the Darkness – Karanlıktaki Işık’ adını taşıyan bu ikinci kitapta da.
Benim bu kitaptaki yazımla selamlayayım diyorum yani bu yılı. Maruzatım bu. Yazı içinde yazı olsun bakalım bu defa da. Şöyle ki:
“Bugün ‘Darkness on the Edge of Town’ı dinlediğimde, bu albümün hayatımı ne kadar etkilediğini hatırlıyorum. 1978 yılı benim için önemli bir yıldı. Belki ülkemin tarihinde de önemli bir yıl. 1978’te Türkiye'de gençliğin başkaldırısı ve protesto eylemleri en üst noktasına ulaşmıştı ve bu 1980’deki askeri darbeye kadar böyle sürdü.
‘Darkness’ yayımlandığı yıl ben de kendimi sol hareketin bir sempatizanı ve bir Bruce Springsteen hayranı olarak tanımlamaya başlamıştım ki, ikisi de bugün hala sürmekte.
1978’de Türkiye'nin en ayrıcalıklı okullarından biri olan Avusturya Lisesi’ni bitiriyordum. Okulun korumacı ve disiplinci sistemini terk ediyor ve sokaklara çıkıyordum. Okulu bitirdim ve hemen hemen aynı günlerde ‘Darkness on the Edge of Town’ yayımlandı. ‘Badlands’ kulaklarımda bir marş gibi yankılanırken, hayatımın ilk siyasi gösterisine katıldım. Doğduğum şehrin, İstanbul’un kenarında yapılan o yürüyüş benim hayatımda yerleşik bir duygu bıraktı. Bruce da öyle. Bruce Springsteen'in şarkıları benim hayat hikayemin dikiş yerleridir.”
Elbette birçok başka şeyle birlikte. Yazarlar, kitaplar, olaylar.
Bu yazı hem 2010’a, hem de bu kitabın adındaki gibi ‘karanlıktaki ışığı’, ‘şehrin kenarındaki karanlıkta ışığı’ gören kuşağıma, 78 kuşağına bir selam olsun.
Umut o ışıkta.