İnsan kendini yönetenlere güvenmek ister. Güvenemediğiniz yönetici yönetici değildir zaten. Söz konusu olan bir ülkeyse; cumhurbaşkanınıza

İnsan kendini yönetenlere güvenmek ister. Güvenemediğiniz yönetici yönetici değildir zaten. Söz konusu olan bir ülkeyse; cumhurbaşkanınıza, başbakanınıza, bakanınıza güvenmek istersiniz. Güveniyorsanız, huzur içinde yaşarsınız; hakkınızın ve hukukunuzun yöneticiniz tarafından korunduğundan kuşku duymayarak.
Başbakan Erdoğan’ın TRT’deki bir programda söyledikleri gazetelerin çoğunun manşetindeydi dün. O manşetlerden bazılarını okurken, ne yalan söyleyeyim, içimde hoş bir kıpırdama oldu. O sözler bende böyle kıpırtılara yol açtıysa, Erdoğan’ı darbeye karşı bir güvence olarak görenlerin yüreğinde ne fırtınalar koparmıştır, varın siz düşünün!
Öyle ya, darbelerden biz solcular çok çektik. 12 Eylül’ün şahsen bana yaşattıkları da var, tabii. Evren Paşa’nın “hazır ol” komutuyla hizaya geçen ve bizler Mamak’a, Metris’e, Diyarbakır cezaevlerine doldurulurken, bavullarını toplayıp tatile çıkar gibi Hamzakoy’a giden siyasilere güvenmemiz beklenemezdi. Güvenmedik, güvenemiyoruz!
Şimdi, bir başbakan çıkıp “Fötr şapkalarını alıp kaçanları çok gördük. Biz bu tür kirli siyaseti elimizin tersiyle ittik. Milletin emaneti kutsaldır dedik” diye konuşunca, içimizin pır pır etmesi bundan. Demek, Allah muhafaza, darbe falan olsa, bu sefer geçmişteki gibi yalnız kalmayacağız direnirken! “Şapkamı alıp gitmem, ben gereğini yaparım” diyen Başbakan’ı yanı başımızda hissetmenin güvenciyle yükselecek direncimiz.
Samimi söylüyorum; “şapkasını alıp gitmeyecek” bir başbakanımız olmasından, buna güvenmekten daha fazla isteyeceğim bir şey olamaz. Bu nedenle, pek sıcak geldi kimi gazete manşetleri dün.
Gelin görün ki, “güven” denilen duygu da epey nazlı ve kırılgan oluyor. Tam da “şapka” konusunda güven verir gibi olmuşken Başbakan, diğer sözlerini sıralamış gazeteler. Bırakın beni, dünyanın kahır ekseriyetine güven vermeyen bir diktatöre destek sözlerini aktarmışlar. Hem de “İyi haber: El Beşir gelmiyor” diye sevinç çığlıkları atarken çoğumuz. Tepkiler, tepkilerimiz El Beşir’e geri adım attırdı diye gururlanırken.
“Darfur’a gittim. Orada ifade edildiği gibi soykırım tespitini biz yapmadık… Bir Müslüman böyle bir şey yapamaz ki” dedikten ve Darfur’da soykırım olmadığı görüşünü yineleyip El Beşir’e destek çıktıktan sonra Başbakan, El Beşir gelse ne olur, gelmese ne olur.
300 bin kişinin öldüğü, 2-3 milyon kişinin evsiz bırakıldığı bir katliam konusunda onca kanıt ortaya konmuşken, Başbakan’ın oraya gidip de bir şey görmemesi, insanın aklına kötü olasılıklar getiriyor. Hani, sözlerini zorlayarak aynen şapkasını alıp gidenin “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” cümlesine eşitlemek istemem “Bir Müslüman soykırım yapmaz” cümlesini. Ama doğrusu, Başbakan şimdi Maraş’a gitse ve orada bir katliam tespit edemese, “Maraş katliamı olmamıştır” mı diyecek yoksa “Maraş katliamını yapanlar Müslüman değildi” mi diyecek diye merak ederim. Daha dün içindeki insanlarla birlikte yakılan Madımak’a gitse şimdi ve yanık kokusu alamasa, “Sivas katliamı olmamıştır” mı diyecek?
Güveni içten içe kemiren bu tür sorulardır, insanın aklını kurcalayan. Biraz geriye doğru bakıp, Başbakan’ın bu türden ne çok soruya yol açtığını anımsayınca, “Şapkamı alıp da gitmem” sözünün yol açtığı keyif epey gölgeleniyor doğrusu.
Pek geriye bakmaya da gerek yok aslında… Şu aşı konusunda söyledikleri bile vatandaşın kendini kollarına bırakmak istediği güven duygusunu yerle bir etmeye yetiyor. Sağlık Bakanı insanları aşılamak için çırpınırken, o, aşının “yan etkileri noktasında sıkıntıları olduğu söyleniyor” deyip ABD’nin kullandığı aşı ile bize “gönderilenin” farklı olduğunu ilan ediyor.
Eh, insanın aklına doğal olarak şu sorular geliyor: Aşıyı size göndermediler, siz aldınız, neden güvenmediğiniz aşıyı aldınız? Bütün ülke domuz gribi paniği yaşarken nasıl emin olmadan “söyleniyor”, “belirtiliyor” gibi ifadeler kullanırsınız? Söylenenlerin, belirtilenlerin doğruluğunu araştırmadınız mı?
Haydi, böyle sorular dolaşsın aklınızda da, siz güvenin güvenebiliyorsanız yöneticinize!