İslami Holdingler "Borsaya girecekler mi"?

İslami Holdingler "Borsaya girecekler mi"? Düşünebiliyor musunuz, yüzbinlerce tasarruf sahibini ülke dışında ve içinde soyup soğana çevirenleri şimdi ödüllendirmekle meşgulüz! İMKB aracılığıyla yeni finansman kaynaklarına kavuşmalarının önünü açıp açmamayı tartışmaya zorlanıyoruz! Tartışmayı ve girişimi başlatan, koltuğuna yeni ama vekaleten oturan SPK Başkan vekili. Yeniden atanma hesapları yapan İMKB Başkanı'nın yumuşak ifadeleri de hayra alamet değil.

Türkiye'de 2001 krizi aynı zamanda büyük bir bankacılık kriziydi. Bu krizde onmilyarlarca dolarlık kamu kaynağı heba edildi. Batan veya TMSF'ye devredilen banka sahip ve yöneticilerinin üzerine gitmek için, anayasal hukuk normlarını zorlayan bazı yetkiler dahi TMSF'ye devredildi. Oysa 2001 krizi aynı zamanda İslami holdingler denilen saadet zincirinin çökmesine yol açmıştı. Peki onların üzerine neden aynı biçimde gidilmedi ve gidilmiyor? AKP'nin iktidarda olması nedeniyle mi?

İslami holdingler rezaletinin geriye bıraktığı mağduriyet, gerçekli bir tahminle 10 milyar avro. "Holding"lerin çoğu 2001 sonrasında iflas bayrağını çekti. Ayakta kaldıkları söylenenler dahi teknik olarak müflis durumdaydılar. Onları kurtaran, borç değil paydaş almış olmalarıydı! Şimdi bu kuruluşlardan ayakta kalan 8 kadarına borsa yolu açılmalı mı? Bu soyguna yol açanların adil bir yargılanmayla hak ettikleri işleme tabi tutulmaları beklenirken önümüze getirilen ikileme bakınız!

Birinci engelleme/saptırma çabası, konunun bir Meclis araştırma komisyonu aracılığıyla incelenmesini ve önlem alınmasını 22. dönemde imkansız kılmak stratejisi üzerine inşa edilmişti. CHP'nin 7 Ocak 2003'te bu konuda bir Meclis araştırma komisyonu kurulması önergesi, tam 26 ay bekletildi. Ancak holdingzedelerin yükselen tepkisi nedeniyle 29 Mart 2003'te bir komisyon kurulması kararı alındı.

İkinci saptırma çabası, Komisyonun adına "...bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" ifadesinin eklenmesiydi. Daha kuruluş aşamasında, sorumluluğu SPK'ya yıkarak iktidar partisini ve mensuplarını aklama çabaları vardı. Bu çabalar sonuç vermedi.

Üçüncü saptırma çabası, 28 Şubat 1997 sürecinin ve buna bağlı olarak sözde SPK'nın ve diğer kamu kuruluşlarının bu kuruluşların üzerlerine gitmesinin söz konusu holdinglerin batışını/ başarısızlığın hazırladığı iddialarıydı. Oysa, holdinglerin büyük bir bölümü 28 Şubat 1997 sonrasında kurulmuş veya en çok kaynak girişini 28 Şubat sonrasında sağlamışlardı; çünkü, 28 Şubat süreci İslami Holdinglerce amansızca istismar edilmişti.

Dördüncüsü, bu Holdinglerle ve yöneticileriyle ilgili yasal işlemler sonuna kadar götürülme-yerek, dolaylı bir koruma sağlandı.

Şimdi "borsa tartışmasıyla" yeni bir saptırma çabasına tanık oluyoruz.

İslami Holdinglere çıkan adresler milli görüşle çakışıyor. Paralar Avrupa'da çoğunlukla "milli görüşçü" camilerde toplandı. Milli görüş de AKP ve Saadet Partisi yöneticilerinin ezici çoğunluğunun geldikleri temel. Milli görüşün iktidara taşınmasının arkasındaki finansal destekler düşünülürse, bu saptırma çabaları nedensiz değil. Birikimlerini kaptıranlar, kendilerine sunulan hedeflerin yerine geldiğini görerek neden bununla yetinmek istemezler?