Geçen hafta öğretmen, Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte Öğretti sağımı, solumu...

Geçen hafta öğretmen,

Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte

Öğretti sağımı, solumu.

Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi

Ağrıyan yanımın neresi olduğunu

Şimdi iyi biliyorum anne.

Bedirhan Gökçe’nin “Merhaba Anne” adlı şiirinden bir bölüm bu.

-“Ne işi var burada, ne alaka, hayırdır!” dediğinizi duyar gibiyim..

Düşünsenize bir, Gökçe gibi kim bilir ne çok insanımız -  kimi okulda, kimi askerde -  soğan ve sarımsak benzetmesi ile sağını solunu öğrenmiştir bu coğrafyada. Ama illaki öğrenmiştir.

Şimdi; “Bugünün toplumunda yaşıyorsa, zürafa değil ya öğrenecek elbet” diyeceksiniz.

Ama yok öyle demeyin. Şöyle etrafınıza bir bakın koca koca insanlar nasıl şaşırıyorlar, nasıl karıştırıyorlar sağ ile solu.

İMF’ye horozlanarak; “ümüğümüzü sıktırmayız” deyip üç gün sonra;

-“Benim sağım solum belli olmaz arkadaş” pişkinliği ile İMF  masasına doğru tıpış tıpış yollanıveriyor. Kim mi? Boş verin siz, adı bende saklı.

Yaşar Kemal, “Bir Ada Hikayesi” adlı üçlemesinde mübadele yıllarında çekilen acıları ve politikanın kirli yüzünü anlatır. Sonradan adaya gelen Poyraz Musa’ya göre en eski adalı Vasili’dir. Poyraz, Vasili, Lena Ana ve diğerleri birlikte adayı içerler roman boyu. Ve romanın son satırı;

“Tanyeri horozları ötüşünce adamız ada oldu, köyümüzde köy.”

  Bugünlerde gazete manşetlerine bir cümle düştü: -Bugün eğer Ege’de Rumlar, Türkiye’nin pek çok yerinde Ermeniler yaşamaya devam etseydi, acaba Türkiye aynı milli devlet olabilir miydi?” demiş bir zat. Adamızın ada, köyümüzün köy olabileceğinin asla bilincinde olmayan tanyeri horozlarından habersiz biri. Kim mi? Boş verin siz, adı bende saklı.    

Yakın gelecekte yerel seçimler dolayısıyla sandığa gidecek yine Türkiye. Bugünden “oyları bölmeyin, bir kez daha bizi deneyin” söylemleri dolaşmaya başladı bile.

“Ülke elden gidiyor, bunlara karşı birleşelim!”

Nerede?

“Bizim kapağın altında”

Bana o kapak hep Temel’i anımsatıyor oysa. Temel Dursun ile promosyon gazozlardan alıyor ve açıyor. Hemen gazoz kapağının içine bakıyor ki ne kazanmış. Kapakta “tekrar deneyin!”yazısını okuyor ve kapağı tekrar şişeye kapatıyor. Bir kez daha açıyor. Yine aynı yazı. İşlemi defalarca tekrarlıyor ve doğal olarak aynı yazı ile karşılaşıyor. Dursun’a dönüp; -“ Ula Dursun! Haa punlar bizi kandıray. İki saattir deneyrum pi şey çıkmadı..”

Şişenin içindeki ve kapağın altındaki belliyken bir kez daha deneyecek miyiz?

“Evet”diyor biri yine gazetelerden biz Türkiye’nin vatandaşlarına.

-“ Ankara ve İstanbul’da CHP’yi destekleyeceğiz. CHP’nin önseçim ya da kanaat önderlerinin tavsiyesi ile adaylarını belirlemesi durumunda bu daha da kolay olur.”    

Kim mi? Boş verin siz, adı bende saklı.

 

BİR KAPTANIMIZ VAR Kİ!...

Bugün Temel’le başladık Temel’le bitirelim. Temel çok başarılı bir kaptanmış. Başarısı tüm denizlerde takdir edilirmiş. Temelin bir huyu varmış; her sabah kamarasındaki bir sandığın kilidini açar, içinden çıkan kağıdı alır, okur ve yerine koyar, sandığı da itina ile kilitlermiş. Kim sorarsa sırrını vermez, sandığın içindekini söylemezmiş. Gün gelmiş, Temel ölmüş. Mirasçıları sandığın başında, içinden bir define haritası çıkacak umuduyla heyecanlı. Avukat sandığı açar ve içinden çıkan kağıdı alıp okur;

 

“SAĞ SANCAK, SOL İSKELE”

Kaptan kim mi? Boş verin siz, adı bende saklı.