Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü'yü geçen hafta bir televizyon programının konuğu olarak dinledim. Sayın Bakan, gazetecilerin soruları doğrultusunda bakanlığının projelerini anlatmaya çalışıyordu.

Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü'yü geçen hafta bir televizyon programının konuğu olarak dinledim. Sayın Bakan, gazetecilerin soruları doğrultusunda bakanlığının projelerini anlatmaya çalışıyordu. Bu arada doğu ve güneydoğuda hayvancılığın yok olma noktasına geldiğini, o bölgelerde hayvancılığın yeniden canlandırılması için bazı projeleri hayata geçireceklerini söylüyordu. Yani yeni EBK'ları.
1993 yılını hatırladım. EBK ve SEK'lerin satışı sırasında "devlet et mi, süt mü satsın?" diyenler, bu kurumların geliştirilmesi yerine özelleştirilmesinin doğru olduğunu hararetle savunuyorlardı. EBK ve SEK işletmelerinin hayvancılık ve halkın sağlıklı beslenmesi için çok önemli olduğunu ve bunun devlet eliyle yapılmasının gerekli olduğunu savunanları ise hiç dinlemedikleri bir yana geri kafalı olarak değerlendiriyorlardı.
Bugün Türkiye, Sayın Bakan'ın daha önce bir başka gerekçeyle açıkladığı gibi yaklaşık 72 ülkeden et ithal eder duruma geldi. Bazı verilere bakınca, 1984 yılında 384 bin ton olan sığır üretiminin 2003 yılında 290 bin tona, yine 1984 yılında 306 bin ton olan koyun üretiminin 2003 yılında 267 bin tona gerilediğini görüyoruz. Bu rakamların yanında 1984 yılında 286 bin ton olan tavuk ve hindi üretimi 2003 yılında 887 bin tona yükseldiği de dikkat çekiyor. Tabii üretim azlığına bağlı olarak süt üretiminde de gerileme söz konusu.
Bu verilerden yola çıkarsak, ülkemizde kırmızı et üretimi azalırken, beyaz et üretimi artışa geçmiş. Başta ekonomik nedenler olmak üzere giderek yok olan hayvancılık ta bu azalmaya neden oluyor. Halkın sağlıklı beslenmesi ön koşul olurken denetim eksikliği kaçak et kesimini artırıyor ve halk deli dana hastalığı gibi korkuları yaşıyor. Bu nedenler de halkı, "hormonlu - hormonsuz tavuk" tartışmalarına rağmen beyaz ete yöneltti.
Kişi başına düşen et tüketim değerleri, 1984 yılından 2003 yılına % 50 ve % 20'ye varan oranlarda azalmış. Türkiye'de kişi başına 20 kg kadar olan et tüketimi, İspanya, Danimarka, Fransa gibi AB ülkelerinde 100 kg civarında imiş. Sonuç olarak, AB ülkeleri halkı bizden daha iyi beslenmekteymişler.
IMF politikaları, AB uyum projeleri Sayın Bakana hayvancılığın geliştirilmesi için ne kadar ve nasıl izin verecek göreceğiz ancak, bildiğimiz bir şey var ki, bütün bunlar özel sektör tarafından uygulanacak projeler olacaktır. Tarım İşletmeleri'nin kiralama yöntemi ile özelleştirilmesi, damızlık hayvan konusunda çalışma yapacak kurumun yok edilmesi Türkiye'yi, Avrupa ülkelerinin damızlık, süt, et ve et ürünleri pazarı haline getirecek.
Ulusal hayvancılık ve tarım politikası çok acil hayata geçirilmelidir. AB, tarım politikaları bizim ülkemizin tarım ve hayvanlığını geliştirmek değil, burasını kendi pazarı haline getirmeye yöneliktir. Ülke nüfusunun % 35'i halen kırsal kesimde yaşamaktadır. Bu oranın düşürülmesine yönelik politikalar, tarımdan vazgeçip, kentlere göç eden insanlarımızın aynı zamanda mutsuzluğu demektir. Çünkü, sizin sağlıklı bir istihdam yaratacak gücünüz yoksa, o insanların işsizler ordusuna katılmasını önleyemezsiniz. Bu ülke hala bir tarım ülkesidir. Öncelik tarıma verilmelidir.