Fransız seçimleri beklenildiği gibi sonuçlandı. Öngörüldüğü üzere ilk iki sıra Sosyalit Parti’nin adayı Francais Hollande ve mevcut Cumhurbaşkanı UMP’nin lideri Nicolas Sarkozy’nin oldu. Her iki isim de 6 Mayıs’taki ikinci tur yarışında kozlarını bir kez daha paylaşacak.

Seçimin asıl sürprizini kuşkusuz aşırı sağcı National Fraont’un adayı Marine Le Pen gerçekleştirse de, Sol Cephe’nin adayı Jean-Luc Mélenchon da küçümsenmeyecek bir oy oranına ulaştı. Sol sosyalist söylemleri ve karizmatik duruşuyla seçime ayrı bir hava katan Melenchon, yüzde 3’lerde seyreden kamuoyu desteğini yüzde 11.8’lik oy oranına tahvil etmeyi başardı.

Başardıkları sadece bununla sınırlı değildi. En önemlisi yıllardır neoliberal söylemlerle teslim alınmış, düşmanlık üreten, yabancı karşıtlığını körükleyen, sistemin tüm yapısal çarpıklıklarının faturasını göçmenlere çıkaran hakim politikalara inat Fransızlara yeniden eşitlik özgürlük kardeşlik sloganlarını hatırlatması oldu.

Başarılı bir seçim kampanyası sürdüren ve toplumla bütünleşen Melenchon önümüzdeki aylarda düzenlenecek parlamento seçimleri için de bir hayli iddialı olduğunu göstermiş oldu. Hatırı sayılı bir oy oranına ulaşıp yarıştan dördüncü çıkmış olsa da ayakları yere basan ve  rasyonel davranmaktan kaçınmayan Melenchon, aşırı sağın yükselişi karşısında ikinci turda sol bileşenleri Hollande’nin etrafında birleşmeye çağırmasıyla da önemli bir liderlik özelliği sergilemiş oldu.

***

Fransız seçimleri hem bu topraklardaki hem de Avrupa’nın geri kalan diğer coğrafyalarındaki sosyalist sol açısından çıkarılacak önemli derslerle dolu. Gerekli derslerin çıkarılması için de Mélenchon’un ortak adayı olduğu Sol Cephe (Front de Gauche) modeli ve deneyiminin yakından incelenmesi gerekiyor.

Front de Gauche uzun zamandır Fransız Komünist Partisi (Parti Communiste Français-PCF)  ve Sol Parti’nin (Parti de Gauche-PG) aralarındaki tüm nüans farklılıklarını bir tarafa bırakarak ortak paydalar etrafında birleşerek oluşturdukları cephe. Zaman zaman diğer sol grup ve örgütlerin de katılımına sahne olsa da Cephe’nin sürükleyici gücü bu iki parti.

Her iki partinin ortak paydasını ise savaş örgütü NATO’ya ve ABD emperyalizmine hayır demek, özelleştirmelere ve neoliberal soygun politikalarına karşı çıkmak, sosyal devleti savunmak herkes için iş ve konut hakkı talep etmek gibi politikalar oluşturuyor.

Esasında bir seçim işbirliği platformu olan Sol Cephe üç yıl önceki Avrupa Parlamentosu seçimleri için de benzer ortaklığa gitmiş ve önemli kazanımlar elde etmişti. Hali hazırda Sol Cephe’nin parlamentoda yirmiye yakın milletvekili bulunuyor.

İki ay sonra yapılacak genel seçimler de ülkedeki sol eğilim ve dalgayı kanıtlarsa Fransız solu benzersiz, gerçekten tarihi bir durumla karşılaşacak. Çünkü hem Cumhurbaşkanlığı makamı, hem Parlamento, hem de Senato solun denetiminde olacak.

***

Fransa örneği benzer bir Sol Cephe modelinin bu topraklarda da mümkün olabileceğinin işaretleriyle dolu. Müşterek talepler etrafında örgütlenecek olan bir seçim ittifakı ve/veya cephesinin oluşturacağı sinerjinin Fransa örneğinde olduğu gibi bir sol dalgaya dönüşmemesi için hiç bir neden yok!

Yaklaşan yerel seçimler öncesinde benzer bir modelin ivedilikle gündeme alınması ve şimdiden temel taşlarının döşenmesi sol bileşenlerin kitlelerin nezdinde yeniden bir umut haline gelmesi açısından önemli.

Front de Gauche örneği aynı zamanda “sınıfsal söylemin küreselleşen dünyada artık anlamsızlaştığını iddia eden” neoliberal ideologlara da bir yanıt niteliğinde.

***

AKP iktidarı ve 'emperyalist tınılar'

Suriye ile ipleri koparan, İran’la kapışmanın eşiğine gelen, Ermenistan’la kavgalı AKP, "Türkiye komşularla sıfır sorun politikasını, ''Sünni komşularla sıfır sorun'' politikasına dönüştürmek istiyor" diye yazan Economist'i haklı çıkaracak paralelde ilerliyor. Son hedef Irak’ın Şii Başbakanı Nuri El Maliki. AKP’yi içişlerine karışmakla suçlayan Maliki hem Erdoğan’ın hem de yandaşlarının hedefinde. Bağdat'ın ülkeyi kaosa sürüklemekle suçladığı Sünni politikacı Haşimi'ye kucak açan AKP'nin emperyalist tınılı agresif dış politikasına vugu yapan Economist, AKP'nin tehlikeli sularda yüzdüğüne dikkat çekiyor!