Bir maç oynanacak. Maç öncesi rutin prosedür gereği İl Güvenlik Kurulu toplanıyor ve ertesi gün tüm gazeteler

Bir maç oynanacak. Maç  öncesi rutin prosedür gereği İl Güvenlik Kurulu toplanıyor ve ertesi gün tüm gazeteler bu kurulda alınan karar gereği Fenerbahçe taraftarının İnönü Stadı’na alınamayacağını  yazıyor. Her iki takımın taraftarı da haklı olarak isyan ediyor. Haklılar, çünkü zaten bu memlekette futbolu sevmek için çok az neden kalmış, şimdi devlet o elde avuçta kalanı da almak için ne gerekiyorsa yapıyor.

Özellikle twitter yasak kararıyla sarsılıyor ve başta Beşiktaşlılar olmak üzere her futbolsever isyan ediyor. Beşiktaşlıların ¨Rakibime dokunma¨, ¨Çarşıya Gel Fener¨ gibi başlıklar altına yazdığı mesajlar insana bu oyunu hala neden sevdiğini hatırlatıyor.

Ertesi gün tuhaf bir şey oluyor ve Futbol Federasyonu artık karakteristiğinin bir parçası haline gelen sinameki karar ve açıklamalarına bir yenisini ekleyerek ¨Fenerbahçe taraftarının İnönü’ye alınmama kararının kendilerine ait olmadığını, tamamen İl Güvenlik Kurulu’nun tarafından verilmiş bir karar olduğunu¨ duyuruyor.

Biz doğal olarak ¨Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü¨ hissiyatı içerisinde bu açıklamanın neden yapıldığını anlamıyoruz.

Fakat organizasyon özürlü memleket kurumlarının reflekslerine doğal bir aşinalık geliştirdiğimiz için bir tuhaflık olduğunu ¨seziyoruz¨.

Derken topu Spor Bakanı alıyor ve herhalde bir tür ¨bizimkiler yine her şeyi eline yüzüne bulaştırdılar¨ duygusuyla böyle bir karar olmadığını, Fenerbahçe taraftarının maça pekala girebileceğini söylüyor ve ekliyor: ¨Basın kuruluşları kaynağından teyit etmeden haber yapmasın.¨

Bakan’ın toparlama gayretini anlıyorum ama mutlaka kendisi de bir zamanlar gazetecilik yaptığı için biliyordur ki, İl Güvenlik Kurulu’nda böyle bir karar alınmamış olsa 30 gazete, 20 televizyon kanalı, yüzlerce internet sitesi böyle bir haberin üzerine atlamaz. Kaldı ki o zaman ben de ¨Asıl federasyon kaynağından teyit etmeden açıklama yapmasın¨ derim, çünkü federasyon açıklamasında İl Güvenlik Kurulu’nun böyle bir kararı olduğu varsayılıyor.

Derken bir açıklama da Valilik’ten geliyor ve İl Güvenlik Kurulu’nun böyle bir kararı olmadığı söyleniyor.

Oh ne mutlu! İki günlük açıklama furyasının ardından nihayet sağ sağlim başladığımız noktaya dönebildik!

Peki sonra ne oluyor... Maç saati gelip çatıyor ama Fenerbahçe taraftarı stada giremiyor. Niye belli değil. Neden bir karambol yaşanıyor, bunca yıldır her derbiye giren misafir takım taraftarı bu defa neden maç başlamasına rağmen hala dışarıda belli değil.

Bunun üzerine Sarı Lacivertliler İnönü’nün deniz tarafındaki büyük kapıyı kırıp stada dalıyor, maç duruyor. Normalde rakip taraftarı isteyen Beşiktaş tribünü galeyana geliyor, küfretmeye başlıyor, ortalık toz duman oluyor. Bütün bunlar niye yaşanıyor bilmiyoruz.

Neyse, çok şükür ki kimseye bir şey olmuyor. Kimsenin burnu kanamıyor. Şans eseri!

Yukarıda, çok basit bir maç  organizasyonunun ayrıntılarından bahsettim. Tribünlerde zaten misafire birkaç bin kişilik yer ayrılmış, o küçük alana gelip maçlarını  izleyip gidecekler. Hepsi bu!

Karar alman sorunlu, uygulaman sorunlu, ne karar aldığını açıklaman sorunlu.

Ne trajiktir ki Bakan Fenerbahçe taraftarının  maça girebileceğini ¨2012 Spor Başkenti: İstanbul¨ projesinin basın toplantısında açıklıyor. Spor Başkenti. Evet. Peki. Oldu.

Evet, bunlar Türkiye’nin en büyük kentinde basit bir maç organizasyonunda yaşananlar...

Maçını ancak böyle oynayabilen, doğal olarak depreme yardımını da buna uygun şekilde organize ediyor. Çadırı dağıtamayan kurumlarla bir maça taraftar girip giremeyeceğine karar veremeyen, o taraftarı stada alamayan kurumlar arasında hiçbir fark yok.

Eğer yaşayabiliyorsak şans eseri yaşayabiliyoruz.

Deprem bölgesinde de...

Bir tribüne girmek için birbirimizi ezmemeye çalışırken de...