Büyük kentlerdeki yüksek reytingli yaşam, insanı insanlıktan çıkartabiliyor. Sadece işe gidip gelmek bile başlı başına yorgunluk yaratıyor.

Ustalara saygı

 

Büyük kentlerdeki yüksek reytingli yaşam, insanı insanlıktan çıkartabiliyor. Sadece işe gidip gelmek bile başlı başına yorgunluk yaratıyor.

Örneğin İstanbul’un Anadolu yakasında oturup da Rumeli yakasında çalışan birisi sabah evden çıkıp “normal” yolları kullanarak işine geldiğinde bitkin düşebiliyor.

Bu bitirici ortam haliyle ilişkileri de bitiriyor.

Selamsız sabahlarda aynı taşıtın yolcusu olan insanlar birbirlerinin yüzlerine kavga etmiş gibi bakabiliyorlar.

Anadolu yakasında yaşayan biri olarak iki hafta önce Rumeli yakasına geçmek yerine Anadolu’nun derinliklerine doğru uzandım. Sabahları itişip kakışmak yerine birbirlerini selamlayan, hatır soran, işbaşı yapmadan önce çay ısmarlayan, kahve sohbeti yapan sahici insanların arasına karıştım.

Önce Bartın’ın ahşap tekne ustalarıyla ünlü Kurucaşile ilçesi, Tekkeönü ve Kapısuyu köylerinin ılık eylülüne serdim postu. Kurucaşile’nin ünlü “kayık marangozu” Elmacı Ali Usta’nın küçük oğlu Hasan Usta’yla sabahları (onun da lakabı Elmacı tabii) Ural Otel’in karşısındaki kahvede iş öncesi muhabbeti yaparken sordum:

-Siz niye her boy tekneye hatta  koskoca yatlara bile ‘kayık’ diyorsunuz?

-Tekne diyeceğiz ama hangi tekne aklımıza gelecek? Bir kere hamur teknesi var, ineklerin su içtikleri yalaklar da teknedir, bir de denizde yüzenler var. Onun için kayık deriz. Bizim yaptığımız iş de tekne marangozluğudur!

Hasan Usta bir konuda daha beni aydınlattı:

-Şimdi çırnık diyorlar ama onlar aslında iki başlı kayıktır!

Hasan Usta bizim hayatımızda yeri bulunmayan bir dolu kavram, kelime, deyimle konuşuyordu:

-Teknenin livarını fazla geniş yapmayacaksın, içinde yer kalsın. Baltabaş kayıkların yapısı daha başka olur. Çektirmeleri babamlar gibi yapamayız… Iskarmozları doğru çakacaksın. Farş tahtalarının yüzeyi güzel olacak.

•••

Kurucaşile’nin Şeyhler Köyünde yaşayan Müsait Usta (Hüsamettin Bilgiç) 83 yaşının baharında hala elektriğe meydan okumayı sürdürüyordu:

-Şimdi ev yapacaksın değil mi? Dağın başına planyayı nasıl çıkartacaksın? Ama bir testere, bir keser ve bir rende ile dağın tepesine evini yaparsın. Elektriğe hiç gerek olmaz!

Müsait Usta’nın şöhreti yörede bir efsane halinde dolaşıyor. 1964 yılına kadar elektriğin teşrif etmediği  Kurucaşile’de bütün tekne marangozlarının aletlerini Müsait Usta yapıyordu. Şimdi elektrik var ama usta yine hayatını “alet işler el övünür” rotası üzerinden devam ettiriyor.   

•••

Devrek’te 140 yıldır aynı dükkanda demir tavlayan “Aydemir” ailesinin dördüncü kuşağından olan Kazım Usta,  Demirciler Sokak’ta nelerin yapıldığını şöyle anlatıyor:

-Balta, baltalı kazma, ot orağı, gürebi, kısır kazması, kömür kazması, tomruk zinciri, kösele taşı, dombay kancası, burç, sıkı, keski, fındık kazması!

Kazım Usta’nın babası Mehmet Ali 1915’li, dedesi Demirci Kazım Usta ise Çanakkale’de şehit oluyor. Onun da babası Kısraklı Kerim  1875’te Devrek’te doğup şimdiki dükkanda demir ocağını körüklüyor.

•••

Devrek’in son kalaycısı olan Macit Usta (Çekeneci) kalaycılığın püf noktasını anlatırken “demir boku” diyor:

-Çok önemlidir. Kalaylanacak kaplar demir bokuyla  güzelce temizlenecek!

Söz konusu madde basit dışkı değil, yanmış taş kömürünün küllerine sektörde verilen ad.  

Macit Usta, Devrek’teki ilk büyük ustanın kim olduğunu da söylüyor:

-Dürdümüş Mehmet Usta kalaycılığın buradaki piridir!

•••

Safranbolu’nun 1922 doğumlu son semercisi Kemal Usta, 12 yaşında başladığı mesleğini 74 yıldır sürdürüyor. Son çırağını 30 yıl önce şoförlüğe kaptırıyor. O tarihten beri de mesleğe yeni çırak gelmiyor.

Kendisi bu sektörün son temsilcisi olan Kemal Usta “üzülüyorum” diyor:

-Eşekler çok ama benden sonra semer yapacak kimse yok!

Anadolu’da gezip dolaşınca görüyorsunuz, insanlar hayata ve birbirlerine karşı çok saygılılar. Ama ön sıradaki yerini hiç değişmeden koruyor tek şey var:

-Ustalara saygı!..