Siyasal seçim dönemlerinde iletişim süreçleri özel düzenlemelere konu olur. Radyo ve televizyonların seçim dönemlerindeki tutumlarının seçimin sonuçlarını etkileyebileceğine inanıldığından...

Siyasal seçim dönemlerinde iletişim süreçleri özel düzenlemelere konu olur. Radyo ve televizyonların seçim dönemlerindeki tutumlarının seçimin sonuçlarını etkileyebileceğine inanıldığından esas vurgu radyo ve televizyonların, özellikle de televizyonların üzerine yapılır. Bir başka önemli nokta da kamuoyu yoklamalarının durumuyla ilgilidir. Kamuoyu yoklamaları bir açıdan seçmenin oyunu kullanırken olası durumları görerek karar vermesine yardımcı olabilir, ancak anketler belli çıkarlar tarafından bozuluyorsa seçmenin kararını etkilemeye yol açar. Bu nedenle Avrupa Konseyi'nin (99) 15 Sayılı Tavsiye Kararı'na göre, seçim dönemlerinde kamuoyu yoklamalarının belli koşulları karşılaması gerekir. Bu tavsiye kararına göre, kamuoyu yoklamaları medyada yer alırken, araştırma için parayı kimin koyduğunun açıklanması istenir. Genellikle kamuoyu yoklamaları dünyasında "parayı veren düdüğü çalar" anlayışı egemendir. Avrupa Konseyi Tavsiye Kararı'na göre, medya kamuoyu açıklamalarını haberleştirirken, araştırmayı gerçekleştiren kuruluşun ismi yanında, nasıl bir yöntemle de yapıldığını açıklamalıdır. Örneklemin nasıl oluşturulduğu yanında hata payı ve hangi tarihler arasında gerçekleştirildiğinin de medya kuruluşlarınca açıklanması istenir.

• • •

Siyasal partiler, çok çalışılmış bir stratejiye sahip olmadıkça, kendilerinin en önde olmasını isterler anketlerde. İnanırlar ki kararsızlar ve son anda trene atlayacak olan seçmenler önde olana oy vermeye eğilimlidirler. Bazıları için kazanacak tarafta olmak bireysel bir doyum da sağlar... Siyasal partiler kimi zaman anketlerde kendilerinden sonra gelecek siyasal parti olarak da aslında en önemli rakip gördüklerinin oyunu çalabilecek partiyi göstermeye çalışabi-lerler. Böylece aslında barajı aşamayacak bir siyasi partinin potansiyel seçmeni oyunun boşa gitmeyeceğine inanır. Kamuoyu anketlerini manipüle etme istekleri buradan kaynaklanır çoğunlukla. Böylelikle siyasal parti tabanlarını daha rahat harekete geçirebilirler.

Avrupa Konseyi Tavsiye Kararları arasında en önemlisi, araştırmayı yaptıran kuruluş veya kişinin kimliğinin açıklanmasıdır. Ülkemizde bu konuda güvenilir bir uygulamanın olmadığını söylemek durumundayız. Görebildiğim kadarıyla Yüksek Seçim Kurulu'nun genelge, yönetmelik ve ilke kararları arasında bu doğrultuda hükümler yok. Türkiye'de araştırmaların çoğunda araştırmayı kimlerin yaptırttığı açıklanmamaktadır. Kimi zaman araştırmayı yapan kuruluş kendi tanıtımı için yaptığını kimi zaman da bir gazete için yaptığını iddia etmektedir. O zaman o kuruluşun mercek altına alınması gerekir. Örneğin son dönemlerde oldukça sık kamoyu anketi yapan ve AKP'yi yüzde 45'lerin üzerinde gösteren bir kuruluşun, son birkaç yılda Maliye Bakanlığı için on binlerce dolarlık özelleştirme kampanyalarındaki "road show" çalışmalarını yürütmüş bir kuruluş olabilir (kanıtlar elimde olmadığı için adını vermiyorum). Böyle bir durumda kendi kendisini tanıtmak için prestij için kamuoyu yoklaması yaptığını söylemesine inanılır mı?

• • •

Araştırmayı yaptıran gazetenin tarafsız olma savını bir yana koyalım. Çünkü bu araştırmalara para ayırabilecek olanlar oldukça büyük holdinglerin sahibi olduğu gazetelerdir. Büyük holdingler de büyük sermayenin genel yaklaşımı çerçevesinde seçimlere yaklaşacaktır. Örneğin istikrar bozulmasın diye tek parti iktidarını ve halen iktidardaki partiyi öne çıkarabilecektir. Gazete gerçekten tarafsız bir kamuoyu yoklaması yapılmasını isteyebilir de. Böylesi bir durumda da gazete yönetiminin kendine gelen tekliflere çok dikkat etmesi ve muhtemelen en düşük olanı değil de en yüksek fiyat önereni seçmesinde yarar vardır! Çünkü düşük para öneren veya kendisini tanıtmak için kamuoyu yoklaması yaptığını söyleyen söz konusu kuruluş yukarıda belirtildiği gibi birileri adına hareket ediyor olabilir.

Geçtiğimiz seçimlerde sürecin böyle işlediğini kanıtlamak çok kolay. O dönemde sonuçları doğru bilen bir kuruluşun temsilcisi televizyonlarda kendisini anlatıyordu. Diğerlerinin nerelerde hatalar yaptıklarını, kendilerinin nasıl çalıştıklarını övünerek açıklıyordu. O açıklamanın kendisi bile geriye kalan onlarca kamuoyu araştırma şirketinin manipülatif olarak kullanıldığını kanıtlıyordu.