Geçen hafta perşembe günü oynanan, Fenerbahçe’nin Avrupa Ligi maçı, görsel yayıncılıkta ne kadar düşüncesiz insanların elinde olduğumuzu

Geçen hafta perşembe günü oynanan, Fenerbahçe’nin Avrupa Ligi maçı, görsel yayıncılıkta ne kadar düşüncesiz insanların elinde olduğumuzu kanıtlamaya yetti de arttı bile. Türkiye’nin büyük bir bölümü o gece  inatçı, cahil, vurdumduymaz , yaptığı işin bilincinde olmayan kişilerin esiri oldu.
Şayet  yine o gece ekranlarda yaşanan kepazelikler diğer ülkelerde de yayına girdiyse, rezil olmanın son perdesi de oynanmış demektir. Dilerim izlememişlerdir.
İki yayın kuruluşu maçı yayınlamak için ayrı ayrı anlaşma yapmış. Fakat biri “telif hakkına biz sahibiz bu nedenle maçı yayınlayamazsınız”  diye tutturmuş, diğer kanal ise; buna rağmen maçı yayınlamaya başlamış.
Buraya kadar her şey normal  ve biz izleyicileri ilgilendiren bir şey yok. Ama, gel gör ki; yayın başladığında ortaya çıkan rezalet anlatılır gibi değil.
Telif hakkının kendinde olduğunu savunan kuruluş maçın rahat izlenememesi için elinden geleni yapmaya başladı. Ekrana büyük büyük logolar koydu. Sık sık frekans değişikliği yaptı. Yayını dondurdu. Sunucu onlarca defa konuyu gündeme taşıdı. Bu arada zaman zaman maçı anlatmayı bile unuttu. Velhasıl, izleyenlerin bütün keyfi kaçtı.
Şimdi gelelim olması gerekene:
Sayın yayıncı kuruluş yetkilisi; bu maçın diğer platform tarafından yayınlanacağı neredeyse bir hafta öncesinden belliydi. Şayet, elinizde yeterli belge bulunuyorsa, hukuka baş vurup bu yayını niye engelleme yoluna gitmediniz? Bunu yaptınız da her şeye karşın diğer yayıncı karara uymadıysa, sonrasında yine hukuka başvurup hakkınızı arayabilirdiniz. Sonuçta haklıysanız mahkemeler sizin hem maddi, hem de manevi haklarınızın tazminine karar verecektir. Ayrıca, hatalı  olan  da kamuoyunca ayıplanacaktır.
Fakat, siz bunların yerine diğer yollara baş vurunca ayıplanan siz oldunuz. Çünkü, maçı izleyenlerin bu anlaşmazlıkta ne günahı var. Ama, cezayı onlara çektirdiniz. Dolayısı  ile de eleştiri oklarına hedef oldunuz.  Ayrıca, yukarıda belirtmiş olduğum, dünyaya mahcup olma konusunda da  katkı sağladınız.
Ticarete pek aklım ermez. Bu tür işlerle çok büyük gelirler elde edilebildiğini sanıyorum. Ama, bu gelirleri elde ederken en azından bazı etik kurallara uymakta yarar olduğunu da savunuyorum. Üç kanalın birbiriyle olan rekabetinden insanların zarar görmesini de içime sindiremiyorum. Geçmişte şifreli kanallar  ile diğer kanallar arasında da bu tür sorunların yaşandığını hatırlıyorum. Sonrasında bu sorunların çözüldüğünü zannediyordum. Demek edilmemiş ki yeniden yaşandı.
Bu da piyasa ekonomisinin çarpıklığından olsa gerek....