Tutuklu ve yargılanan gazeteci sayısı açısından bir dünya rekoruna sahip olan Türkiye’de

Tutuklu ve yargılanan gazeteci sayısı açısından bir dünya rekoruna sahip olan Türkiye’de basın özgürlüğü üzerinde ciddi bir baskı olduğu sır değil.  Bu açık siyasal baskı ve engellemenin yanında ilk bakışta hissedilmeyen ama haberlerden yorumlara kadar oldukça etkili olan bir başka tehdit, bir “görünmez el” söz konusu: Sermayenin reklam-ilan baskısı.

Bugünlerde bilişim işçileri, Casper çalışanları ve Birleşik Metal-İş Sendikası basın özgürlüğüne yönelik bu tehditten mustarip. Türkiye’nin hızla büyüyen bilgisayar şirketlerinden biri olan Casper çalışanlarının büyük çoğunluğu Birleşik Metal-İş’e üye oldular. Çoğunluğu sağlayan sendika Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na “toplu iş sözleşmesi” için yetki başvurusunda bulundu ve Bakanlık Casper işyerinde toplu iş sözleşmesi yapma yetkisini 26 Ocak 2011 tarihinde sendikaya verdi. Ancak sendikanın işyerinde çoğunluğunu sağladığını öğrenen işveren sendikalı işçileri işten çıkarmaya başladı.

Sendikanın görüşme önerisini geri çeviren Casper işvereni zaman kazanmak için çoğunluk tespitine itiraz etti ve bu arada çalışanları sendikadan istifa ettirmek için o çok bildik sendikasızlaştırma tekniklerini uygulamaya başladı. 40 metrakarelik bir ofisten sektörün önde gelen milyon dolarlık bir bilgisayar şirketine ulaşan Casper’da olan bitenler nereden bakılırsa bakılsın haber değeri taşıyor.

Bilişim işçilerinin örgütlenmesi başlı başına haber, büyük bir şirkette sendikal hak ihlali haber, sendikal nedenle işten atılmak haber... Ancak Casper işçileri seslerini duyuramıyor. Taksim’de yürüryorlar haber olamıyorlar. Sendika sesini duyuramıyor. Açıklamaları basında yer almıyor. Çünkü basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü üzerinde büyük bir iktisadi baskı var. Birleşik Metal “Casper Bilgisayarda Yaşananlar  Basınımızın Özgürlük Alanına Girmez mi?” başlıklı açıklamasında şu çarpıcı noktalara yer veriyor:

“Bu süreçte işçileri baskı altına almak adına her yöntemi deneyen işverenlik, işçilere “boşuna uğraşmayın, sesinizi duyuramazsınız, çünkü basına bunları haber yaptığınızda ilanları vermem diye gazeteleri tehdit ettim” diyerek morallerini bozmaya çalışmaktadır. Hatta bununla da sınırlı kalmayıp kendisiyle ilgili olumsuz haber yapan gazete ve televizyonların yetkililerini Ümraniye’de ki genel müdürlüğüne davet ederek “reklam karşılığı görmezden gel” pazarlığı yapmaktadır ve (son bir ay içindeki verdiği reklamlara bakıldığında)  maalesef ki bu tür girişimleri etkili olmaktadır.”

Bu yaşananlar sadece Casper işçisine ve Birleşik Metal’e yönelik değil. Halen devam eden onlarca işçi direnişi ve eylemi de haber olamıyor. Çünkü basın sermaey tarafından çifte kuşatılmış durumda. Bir yandan reklamveren patronların basıncı öte yandan gazete sahiplerinin basın dışındaki ekonomik gücü. Onlar artık sadece gazete patronu değiller, ekonominin belirleyici güçleri durumundalar. Ve ekonomik çıkarları basın özgürlüğünü yerle bir ediyor.

Eskiden, çok eskiden bazı büyük gazetelerin işçi-sendika ve çalışma sayfaları ile çalışma muhabirleri vardı. Şimdi bu sayfalardan iz kalmadı. Dahası ekonomi servisleri büyük şirketlerin halkla ilişkiler ve reklam departmanları ile içli dışlı oldu. Haberin editoryal değerinden önce haberin ticari değeri dikkate alınıyor. Haber patronun çıkarlarına dokunur mu? Haber patronun hükümetle ilişkilerini zedeler mi? Haber ilan-reklam gelirlerini etkiler mi? İşte basın özgürlüğünü tehdit eden görünmez el bu soruların yanıtlarında yatıyor.

Bir sayfa ilan ile bir işçi haberi kolayca yer değiştirebiliyor. Patronun sahibi olduğu bir şirkette meydana gelen iş cinayetleri söz konusu bile edilmiyor.  Piyasa bu! Her şey alınır ve satılır.  Her şey metalaştırılır. Basın özgürlüğü bile.

Casper işçilerinin yaşadığı bu sansür özgür basının önemini bir kez daha bilince çıkarıyor. BirGün gibi patronsuz ve sermayeden bağımsız gazetelerin ve sendika.org gibi internet yayınlarının yaşaması ve büyümesi işçilerin seslerini duyurmaları ve halkın haber alma hakkı açısından kritik önem taşıyor. Onlar da olmasalar hak arayan işçilerin sesi neredeyse hiç duyulmayacak.

İyi ki varlar. BirGün 8. yaşını, sendika.org 10. yılını kutluyor, nice yıllara...