Şubat ayının son günlerine girerken, kışın giderek koyulaştığına tanık oluyoruz. Yurdun her bir yanını soğuk ve kar teslim almış durumda. Böylesi günlerde sinema ve tiyatrolar daha fazla rağbet görürler. General Kış’ın ülkeyi teslim aldığı günlerde General Faşizm’de ülkeyi ve dahi kendini   bir başka teslimiyet içerisinde bir tür uçuruma doğru sürüklüyor.

Böylesi bir teslimiyet sürecinde - tesadüfe bakın ki - vizyona giren filmlerin yaşananlara yönelik çağrışımlar içerdiğine tanık olabiliyoruz. Bu filmlerden biri ‘Büyük Resim’ ideali peşinde koşanların öykünmelerini besler cinsten; “Fetih 1453”. Diğeri ise aynı ideal peşindeki yapının içeriğine ve özüne uygun bir film; “Muppets” .
AKP Faşizmine yönelik bu iki filmden, “ Kukla İmparatorluk” adlı  bir film çıkarılabilir ve öyle sanıyorum ki cukk oturur. 

Bir kez daha ifade etmekte yarar var. AKP Faşizminin zayıf karnı ekonomi. Şişmeye denk düşen bir büyümenin altında yeterince üretememe ve devasa enerji harcamaları yer alıyor. Ve peşinden gelen her yıl giderek büyüyen cari açık. Her yıl büyüyen cari açığı kapama girişimlerinin karanlık yüzü, bütçedeki  rekor seviyelerde seyreden “Net Hata Noksan” kalemi. Daha öncede yazmıştım; Ne demek Net Hata Noksan? En kaba tarifiyle ülkeye giren kayıt dışı sıcak para demek.. 2009 Yılında Türk Kalkınma Bankaları Birliği Başkanı Osman Akyüz şöyle açıklıyordu durumu ;” Arap Aleminde Türkiye’nin popülaritesi artıyor. Türkiye’ye birtakım kayıt dışı paralar giriyor. Hata-noksan diyorlar. O paralar herhalde gökten yağmıyor. Yakın ülkelerle olan sıcak temastan geliyor” Ve AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli de kendisini doğrulayarak; “ Net/hata noksan kalemi sayesinde cari açığın finansmanında sıkıntı olmadığını , "Net/hata noksan komşu ülkelerden gelen kalıcı yatırımlardır" diyor.
Ne hikmetse bu ‘ yakın ve komşu ülkeler’ doğrudan, belge ile değil de tıpkı mafya gibi kayıt dışı  yöntemlerle milyar dolarları ülkeye sokmakta. Ve ne ilginçtir ki 2011 yılının ilk altı ayında, yani seçim öncesi tam 9,8 milyar dolar ( bunu yarısından fazlası Mayıs- Haziran aylarında girmiştir) kayıt dışı para, kayıt dışı bir yerlere akıyor.

2007 Yılı baharında – tam da seçim öncesi- Türkiye’den çıkan yüklü bir miktar sıcak paranın yerini işte bu “net hata noksan” kalemine giren yüklü bir miktarda Vahabi kaynaklı para almıştı. Ve aynı yılın Kasım ayında bu ülkenin Cumhurbaşkanı minnet borcunu ödemek üzere Ankara Swiss Otel’e  Kral Fahd’ın ayağına gitmekten kaçınmamıştı.

Dış politikada ‘Sıfır sorun’dan ‘ sırf sorun’a geçiş yapan AKP Faşizmi bulunduğumuz coğrafyayı yangın yerine çevirecek girişimler içerisinde. Bu bir tür gözü karalık mı, yoksa bir tür bedel ödeme mi?

 Aslında Baş Komutan Kurbağa Kermit ile yavru Komutan Kurbağa bu gerçekleri çok iyi biliyorlar. Yavru Komutan Kurbağa’nın göle inme hayalleri bir ölçüde söndürüldü. Artık göl onun için bir hayli uzak. O artık günü kurtarmak peşinde. Kukla Kurbağacık ayrıca bu durumdan vazife de çıkarmış gözüküyor. Mevcut “düşmanlara” yenileri eklendikçe içeride siyasal faşizmini daha rahat sürdürebileceğini o da biliyor.Peki izleyiciler bu kuklalar için ne düşünüyor? Bunun için bir süre önce M.Uğur Yüksel’in Birgün’de Emre Tandoğan ve Çağrı Yılmaz’la yaptığı söyleşiye kualak verelim; “  Kukla tiyatrosunda seyirci hiçbir zaman gördüğü nesneyle gerçek bir empati kurmaz. Kendi oturduğu koltuktan uzaktaki cansız dünyaya bakarken, gördüğü yine yalnızca bir betimdir aslında. Kukla, oyuncunun sınırlarına sahip değildir. Mimiksiz aynı yüz, bir anda değişik duygulanımlar göstermeye başlar. Bu, seyircinin oyunu kuklayla beraber eş zamanlı olarak yeniden tasarlaması, biçimlendirmesidir aslında. Bu dünya tümüyle önceden kurduğu, beklediği mekan, kişi, uzam tasvirlerinden başka olsa bile.  Kukla tiyatrosunu  diğer gösteri disiplinlerinden ayıran en önemli noktanın da, bu görünen gerçekle ilişkisi birebir kurulamayacak yapının, seyirci tarafından baştan bilinip kabul edilmiş olmasına rağmen, seyirciyi bir anda öngörülemez bir öte boyuta taşıyabilmesi olduğunu düşünüyorum. Burada artık seyircinin salt kendi görsel kodları yoktur, yapıtı kendi olduğu şeyden tümüyle uzaklaştırabilme hazzına ortak olmuştur. “

İşte böyle.. Bugün İsveç’te sağ Hükümet emeklilik yaşını yükseltmekle meşgul -garanti veriyorum 100 yıl yaşayacaksınız(!) -  diyerek hemde. Macaristan’da Victor Orban halkın sesini kısma derdinde. Yunanistan’da görece burjuva demokrasisi artık ağır geliyor ve emekçinin  imiği her gün daha fazla sıkılıyor. Ninelerimizin her daim bir köşede sakladığı  ekmeklik maya gibi yıllar yıllar boyu hep bir köşede hazır tutulan faşizm de sık sık çıkarılıp yeni mayalar yorulmakta. Faşizm ve espriyi yay yana getirmek ne derece anlamlı bilmem ama yine de söyleyeceğim işte. Bu günlerde gündemde yer alan “devlet ve faşizm” tartışmaları içinde yer alan faşizm adlandırmalarına bir tane de ben ekleyeyim; bu kez yoğurulan faşizm ”Kukla Faşizm” ..