Ligin sonu yaklaştıkça, yerli yersiz yakınmaların yanı sıra, yaz döneminde gazetelerin futbol sayfaları ve ekranlarını doldurabilmek için

Ligin sonu yaklaştıkça, yerli yersiz yakınmaların yanı sıra, yaz döneminde gazetelerin futbol sayfaları ve ekranlarını doldurabilmek için transfer dedikoduların alt yapısı oluşturulmaya başlandı. Son günlerde yurtiçi transferlerden tutun,  yurtdışına gidecek futbolculara kadar, her gün onlarca tahmini ya da gerçek dışı bilgilerden üretilmiş haberlerin gazete sütunlarını süslediğini görüyoruz.

Oysa, bu veriler biraz dikkatlice izlenirse gerçekte ne gelen var ne de giden.

Bizce, neredeyse her şey futbolcu simsarlarının, bazı gazetecilerin kulağına fısıldadığı senaryolardan oluşmaktadır. Bu durum da büyük bir rantın paylaşılma savaşımından başka bir şey değildir.

Türkiye de Avrupa‘nın kalburüstü takımlarında top koşturacak futbolcu pek bulunmamaktadır. Hani belki bir veya iki tane bu işi gerçekleştirebilecek oyuncu çıkabilir ama onlarında insan üstü çaba harcamaları ve tüm alışkanlıklarını değiştirmeleri halinde forma şansı bulabilecekleri muhakkaktır. Buradaki değişimden anlatılmak istenilen koskocaman bir yaşam felsefesidir. Bu da ne kadar yönlendirilebilir, o da ayrı bir konudur.

Çünkü, bizim futbolcumuzun alt yapısı yeteri kadar güçlü değildir. Beslenme alışkanlıklarından tutunda, eğitim, kültür, ekonomi ve sosyal yaşam anlamında bir çok eksik ve hatalı bilgilerle donanımlı olarak yaşamaya alışmış bir kişinin tam tersi bir ortama ayak uydurabilmesi oldukça zor bir işlemdir.

Özellikle Avrupa’nın üst düzey takımlarında forma giyebilmek için, öncelikle fiziksel ve zihinsel kapasitenin son derece gelişmiş olması gerekmektedir. Bu gelişmişlik ise; daha bebeklikten başlayan bir eğitimin ve donanımın ürünüdür. Oralarda iş profesyonelliğe dayandığında kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Kimse kimseye “kaşın kara, gözün kara“ diye torpil yapıp takımda oynatmaz. Yine  Avrupa'da; “bu duygusal çocuktur, ona göre davranalım, bu çocuğu kaybetmemek için biraz af paylı yaklaşalım“ türünden yaklaşımlara rastlanmaz. Oralarda “duygusallığa“ yer yoktur. Sadece ve sadece koşan, görevini eksiksiz yerine getirmeye çalışanlar oynayabilme şansı yakalayabilirler.

Bugüne kadar yurtdışına transfer yapan futbolcuları şöyle bir gözümüzün önünden geçirdiğimizde; neredeyse tamamının, oynadıkları kulüpler  pek öyle ahım şahım olmamasına karşın, uzun süreli bir istikrar yakalayabildiklerini görememekteyiz.

Bu nedenledir ki, bu yılda Avrupa’ya yapılacak transferlerin (şayet yapılabilirse) pek çoğu yine hayal kırıklığı yaratacaktır.

Dilerim yanılırız....