Hadi dönsün artık seçim sonuçları diskosunun yanardöner topu ve ısısın her küçük kristal ayna parçasından hali pürmelalimizin her bir veçhesi, her bir parçası...

Bunlar da işte benim bu bin bir surat genel seçimlere, hadi bin bir veçheli diyelim, bu bin bir veçheli seçimlere ilişkin gözlemlerim... Hadi çıkarsama diyelim, çıkarsamalarım. Ve hadi artık dönsün seçim diskosunun yanardöner topu ve ısısın her küçük kristal ayna parçasından hali pürmelalimizin bir başka parçası:

1. Yoksullar zenginlere, zenginler yoksullara eklemlendi, eklendi bir kez daha, özellikle AKP ve DTP'de. Özellikle bu iki parti; sol ya da sosyalist partilerin yoksullarla iletişim kuramadığı, yoksulların hayatlarına nüfuz edemediği, yoksullarla yan yana gelemediği ya da gelmeyi tercih etmediği bir dönemde, diğerlerinde de rastlanan bir özelliğin; sınıflarüstü ya da sınıflararası olmuş olma özelliğinin en fazla yaradığı partiler oldu bu seçimlerde de. AKP, Müslüman sivil haklar hareketinin bir türevi olma görünümünün etkisiyle kendisine çektiği yoksul kalabalıkların sırtında yürüdüğü iktidarda kaldığı süre boyunca bir yandan taşralı yeşil sermayeyi semirtirken, diğer yandan da pervasızca sürdürdüğü neoliberal ekonomi politikası ile artık bir statü grubuna da dönüşmüş kentli ve laikçi burjuvazi için de bir cazibe merkezi oldu. İki yandan esen rüzgâr, bir de yoğun dış borçlanma ve büyük çaplı devlet tacirliğinin getirdiği görece ekonomik büyüme, orta sınıfların da geniş bir kesimini AKP'ye yöneltti ve ceeee: % 46... DTP, ise Kürt özgürlük ve haklar hareketinin "kurmanç-laştırdığı" yani halklaştırdıği; şiddet politikaları ile büyük il ve ilçelere göç etmiş yoksul Kürtler'den oy alırken, diğer yandan da ABD'nin Irak'taki mevcudiyeti ve bu mevcudiyetin Iraklı Kürtler'in işine gelmesinin de etkisiyle sol söylemi elden geldiğince az kullanma, hatta hiç kullanmama cihetine gittiği için Kürt burjuva ve feodal çevrelerinde her zamankinden daha fazla destek buldu. Yüzünü Güney'e dönmüş bir Kürt hareketi Kuzey Irak Kürt Özerk Bölgesi'ndeki yeni fırsatlardan yararlanma iştahına kapılmış Kürt zenginlerini hem seçmen hem kadro olarak DTP'ye yöneltti. Bu, bir diğer taraftan da ama bazı yoksul Kürtler'in AKP'ye tepki oyları vermesine neden olsa da...

2. AKP'nin oylarını bu denli artırmasının bir nedeni de şu olmalı: Türkiye'de yoksul kesimleri cezbedecek, belirgin, anlaşılır ve kitle kültürü medyası ya da resmi ideoloji tarafından tavsiye edilen bir orta sınıf hayatı yok. Kitle kültürü medyası bile isteye, devlet ise özgür ve başına buyruk ve sosyal haklarına sahip çıkan bir orta sınıfı bile iktidarı için tehlikeli bulduğundan son derece marjinal bir "zenginler hayatı"nı topluma biricik yaşam tarzı, bir "Türkiye rüyası" olarak sunuyor. Bu rüyadan sonunda uyanan herkes de Türkiye'de iyi kötü bir başka yaşam tarzını "aç kapa" yöntemiyle, göz kırparcasına da olsa sergileyen AKP'de bir sıcaklık buluyor.

İster cemaat-tarikat, ister esnaf loncası, ister yeşil sermayedar kulüpleri biçiminde olsun kendi kurumlarını, resmi ideolojinin dışından beslenen özerk kurumlarını gerek ideolojik gerekse pragmatik açıdan bir alternatif olarak topluma kendisine yaradığı ölçüde açan, sunan AKP, altlarındaki zemin kayan daha fazla orta ve alt sınıf mensubunu kendisine çekiyor, çekti.

3. Yatay söylemlerden yararlanan partiler bu yatay söylemler üzerine bina ettikleri dikey söylemleri ile bu seçimlerden de kârlı çıktılar. "Hey, siz Müslümanlar", "Hey, siz Kürtler", "Hey, siz Türkler" gibi kimlik söylemlerinin üzerine "şu şu nedenlerle bize oy verin" çağırmasını diken AKP, DTP ve MHP az ya da çok golle bu maçtan galip ayrıldı. Sosyalistler ise kendi yatay söylemlerini, "Hey, siz sosyalistler" söylemini yaygın-laştıramadıkları gibi, Türkiye'de görece daralmış bu zemin üzerine doğru bir dikey söylem de yer-leştiremedi. İşçileri ve emekçileri çağıracak bir söylem yerine ağırlıklı olarak reformist ve sosyo-lojist bir söylemi kullanmayı tercih ettiler.

4. AKP'nin Kürtler'den bu seçimlerde bu denli fazla oy almasının bir nedeni de yüzünü Güney'e dönen Kürtler kadar Kuzey'e ve Batı'ya dönenlerin de hâlâ büyük bir sayıya sahip olması olabilir. Bu Kürt seçmenler, AKP'de kendilerine, kendileri için Türkler'le bir araya gelebilecekleri bir üstkimlik buldular. AKP'nin azıcık ucundan da olsa antimilitarizmi de işin cabasıydı. Sol'un, sosyalizmi Türkiye halkları için acilen tekrar bir üstkimlik haline getirmesi gerekiyor.

5. Bu seçimlerde birbirinden yararlanması, birbirinin işine yaraması, felsefenin kuracağı köprü üzerinden birbirine kavuşması gereken sosyoloji ve politika birbirinden iyice ayrıştı. Hatta birbirini dışladı. Özellikle Baskın Oran ve Ufuk Uras kampanyaları politik olmaktan çok sosyolojik saptama, kavram ve sloganlarla yürüdü. Sınıf mücadelesinin yerine etnik, dini, azınlık alükültür gruplarının kimlik mücadelesi geçti. Sosyalist bir politik çizginin olmazsa olmazı sınıf angajmanı gümbürtüye gitti.

6. Bağımsız adayların Meclis'e girme fırsatını değerlendirme işini, kitle kültürü medyasının kişiler özelinde onlara gösterdiği yoğun ilginin de etkisiyle Sol'un varoluş mücadelesi halinde sunmaları, sol ya da sosyalist partilerdeki ataleti daha da artırdı. Ve beklenen yenilgi beklenenden de ağır geldi.

7. Ortak bağımsız aday projesi özellikle İstanbul'da dini bir görünüm kazandı. Musevilik'ten kaynaklanan ama artık tüm dünyada bir genel ideolojik öğe olan "Musa ve halkının kurtuluşu" efsanesi bir kez daha yaşandı, oynandı İstanbul'da. Boğaz'ın her iki yakasında yalvaçlar kayaların üzerinde durup asalarını kaldıracak, sular yarılacak ve Musa ve halkı dalgalar geri dönene kadar geçip gideceklerdi. Firavunun ordusu ise suların altında kalacaktı. Vaadedilmiş toprak ise Ankara'ydı.

8. Sol bu denli seçimlere ve seçim barajını geçmeye odaklanınca, Sol'un en önemli fazileti olan niteliğin yerine nicelik geçti. Belki şu anda bu ortak bağımsız aday projesinden bir genişleme bekleniyor olabilir ama tam tersi de mümkün. Seçimden seçime aktive olacak ve Meclis'te umduğunu bulamadıkça atomize olacak esnek bir solculuk bir tavır olarak yaygınlaşabilir ve olanıda, olan Sol'u da daraltabilir. "Nicelik fetişizmi", DTP'nin seçim öncesinde ortak aday projesinde niçin inisiyatifin kendisinde olduğuna ilişkin olarak yaptığı açıklamalarda bariz olarak ortaya çıkmıştı zaten. Şimdi en azından bir bölgede projenin başarıya ulaşmasıyla bir eğilim olarak "nicelik fetişizmi" Sol'a da iyice sirayet ediyor, edebilir artık.

9. Türkiye halkı bütün diğer halklar gibi seçimleri hem ciddiye alıyor hem almıyor. Daha çok kendisinin sahneye çıkmasına izin verildiği, dar imkânlı, az fırsatlı interaktif bir oyun, bir çeşit televizyon programına bağlanma eylemi, keyfi olarak algılıyor, algılamayı tercih ediyor ve elden geldiğince en şaşırtıcı şeyleri yapmanın, kendisinden istenenin ya tam tersini yapmanın ya da bu isteneni ifrat noktasına taşımanın tadını çıkarıyor. Sol'un, sosyalistlerin siyasete aklı ve vicdanı taşıması için halkla seçim sandıklarının başında değil, sokaklarda, işyerlerinde, evlerinde buluşması gerekiyor. Politikanın ne kadar ciddi bir şey olduğunu ve ancak bu ciddiyetinden bir keyif alınabileceğini, yani her dem aktif olmanın, her dem inisiyatif sahibi olmanın keyifli bir yaşam tarzı olduğunu geniş kesimlere anlatabilmek için.

10. Sosyaldemokrasi nedense çekici bir şey oldu. Sosyaldemokrasi en sefil dönemini yaşarken, kendisi bu denli zengin bir teorik birikime sahip olan Sosyalist Sol için ava çıkılacak, bir sahaya, av sahasına dönüştü.