Eğer bir kadınsanı

Büyük avant-garde Yoko Ono, ancak seyircinin katılımıyla tamamlanan ve çoğalan işleriyle Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri'de. Ayrıca Yoko Ono sadece bir telefon uzaklıkta...

Albümlerinde çığlıklarının yarattığı öfke ve aksanının yarattığı hüzün denizinde boğulmak mümkündür... Eğer bir kadınsanız ve maço bir toplumda büyümüşseniz ona yakınlık duymamanız da mümkün değildir. Çünkü diyar, ona 'mendebur' diyen erkeklerin diyarıdır, "John Lennon'u adam etti" diyenlerin değil! The Beatles üyesi John Len-non'dan nihilist bir Hayyam-Ni-etzsche'yen söz yazarı/vokalist yaratan Ono'nun belki de en büyük özelliği bu.

Seyircilerinde de Lennon'da yaptığı gibi bir farkındalığı yaratmasında. Onları uykudan uyandırdığı gibi bir başka/daha iyi bir dünya için düş kurmak üzere, bir başka uykuya yatırmasında. Tıpkı Kasa Galeri'de bir Yoko Ono sergisi açmayı düşleyen Selim Birsel'in sergi hayalinin gerçeğe dönüştüğünde olduğu gibi...

123 ADET İNCE BELLİ ÇAY BARDAĞI
Birsel'e sergi metninin yazarı Performa küratörlerinden Şangay'dan Defne Ayaş ve Kasa Galeri sorumlusu Aslı Çetinkaya, serginin küratörü Jon Hendricks de katılmış. Ve ortaya haziranın sonuna kadar Kasa Galeri'de, sonra da zihinlerimizde sürecek sergi Açık Şehir çıkmış. Sergi, giriş katında (burası Kasa Galeri'nin sergilerinde genellikle kullanılmayan mekânın hol bölümüdür) başlıyor. Girişi dolduran derme çatma, kaba tahtadan tabutların içinden çıkan filizlenmiş zeytin ağaçlarından oluşan yerleştirme, Ono'nun Ex It Çıkış isimli 1997-1998 tarihli orjinal yerleştirmesinin bir versiyonu. Bu yerleştirmeye Ono'nun kendi sesini kuş sesleriyle karıştırarak oluşturduğu beste eşlik ediyor. Ono bir Zen-Budist olarak bu yerleş-tirmesiyle ilgili söyle diyor: "Ex It bir süreklilik olarak hayattır, ölüm yenilenme ve süreklilik vaadiyle dopdolu, yeni hayatı vücuda getirir..."

Ex It işinin bulunduğu katta aynı zamanda Yoko Ono'nun konuşan heykeli, telefonu da bulunuyor. Sanatçının isteği üzerine sergi boyunca farklı zamanlarda sadece kendisinin arayabileceği bir telefon bu. Telefon çaldığında açtığınızda karşınızda olacak ses Yoko Ono.

Adeta girişteki tabutlardan sonra yeraltındaki, bir sığınağı aratmayan Kasa Gale-ri'ye indiğinizde Yoko Ono'nun Erivan/İs-tanbul-Kerkük toprakları, üstüne Barışı Düşle ya da Seni Seviyorum damgası vurabileceğiniz dünya haritaları, dileklerinizi yazıp asabileceğiniz dilek ağacı, Zeki Mü-ren'in yanında John Cage, ya da Kant ve onun yanında John Lennon'ı temsil eden su dolu çay bardaklarıyla karşılaşıyorsunuz. Bu 123 adet ince belli çay bardağından oluşan yerleştirme Hepimiz Suyuz başlığını taşıyor. Sık sık başvurduğu bir tema olan suyla ilgili Ono 1967 yılında şöyle diyor: "sen su/ben su/hepimiz farklı kaplarda suyuz/o yüzden buluşmamız çok kolay/birgün hep birlikte buharlaşacağız/ama su bitip gittiğinde bile/belki kapları işaret edeceğiz/ve oradaki işte o benim diyeceğiz/bizler kaplara kafayı takmışız."

BİR DÜŞE DALMAYI VAAT EDİYOR
İzleyiciler olarak istersek bu bardaklar için çeşitli isimler önerebilir ve bu isimleri birer kağıda yazabiliriz. Az ötede yer alan masadaki kırık dökük seramik parçalardan birer nesne yaratmayı da deneyebiliriz. Böylelikle metaforik olarak "barışı onarmış" olabiliriz. Sergi, bir düşe dalmayı vaat eden tüm yapısıyla hepimizi iyi bir niyet çerçevesinde buluşturmayı deniyor. Kasa Galeri'nin sığınağı aratmayan mimari yapısıyla, üst katta yer alan tabutları tamamlayıcı, sergideki tüm iyilik dolu temennilere yaptığı anlamlı ve ironik vurguyu da hesaba katmak gerekiyor. Bu anlamda sergi, içinde yaşadığımız savaş ve şiddet dolu, sığınaktaki hayatlarımıza rağmen, sığınakta bile barışı düşlemeye devam etmemiz gerektiği inancını körüklüyor. Yine Ono'da söz... Bu kez onun kendi deyişiyle en 'keder dolu' 1981 tarihli albümü Season of Glass-Cam Mevsimi albüm kapağından:

"bahar geçer

biri birinin masumiyetini hatırlar

yaz geçer

biri birinin taşkınlığını hatırlar

sonbahar geçer

biri birinin saygısını hatırlar

kış geçer

biri birinin azmini hatırlar

sadece geçmeyen tek bir mevsim vardır

o da cam mevsimidir..."

* Açık Şehir'e Kaçık Şehir benzetmesi Evrim Altuğ tarafından yapılmış, benim tarafımdan ondan intihal edilmiştir.

DAVID Elliott ve Defne Ayaş Kasa Galeri'de Yoko Ono'yla ilgili bir konuşma yaptılar...

David Elliott ve Performa küratörlerin-den Defne Ayaş, Yoko Ono üzerine yaptıkları konuşma hayli ilginç ve aynı zamanda eğlenceli geçti. Elliott, Ono'nun arkadaşlarından biri olarak onun banker ve aristokrat ailesinden, Doğu-Batı arasında geçen ve böylelikle şekillenen pro-testan anneanneli, budist babaanneli aile hayatından bahsetti. Elliott, Yoko Ono'yu 50 yıl önce sanatın tanımını değiştiren bir kuşak sanatçıların önde gelenlerinden biri olarak tanımladı. 1950'lerdeki performanslarından bugüne Ono'nun işlerini azlık çokluk ilkesinde nasıl şekillendirdiğine değindi. Ayrıca çok zengin ve aristokrat bir aileden gelen Ono'nun bir seferinde ona savaş sonrası yaşadıkları çiftlik evinde açlıktan yaprakları ve bitkileri yemek zorunda kaldıklarını anlattığını da sözlerine ekledi. Elliott'a göre Ono'nun ruhani temalara olan yakınlığının yanı sıra bir önemli özelliği de mizahi yaklaşımıydı. Ono'yla hep birlikte anılan çağdaşı Yoyoi Kusama'yla farkından da bahsetti. Elliott, Ono'yu tam bir minimalist olarak tanımlarken Kusama'yı da maksima-list olarak tarifledi. Defne Ayaş ise sergi için görüştüğü Ono'nun İstanbul'a daha önce hiç gelmediğini ama gelmeyi çok istediğini ifade ettiğini belirtti. Son albümünde The Beatles'i lanetleyen, dağıtan kadın olarak ilan edilen Ono'nun bu şekilde algılanması üzerinde de özellikle giderek bu algılanmayla ilgili bir seri iş örneğin Evet, Ben Bir Cadıyım albümünü ürettiğini anlattı. Ayaş, bugünün performans yapan kadın sanatçılarının üzerindeki Ono etkisinden söz ederek onun işlerini "zamansız" olarak tanımladı. Ve bir ara izleyicilere Ono'nun Le Tigre isimli kadın vokal grubuyla birlikte söyledikleri Kiss Kiss Kiss parçasını dinletti.