Anfield Road’da ONUR gecesi... Avrupa kupasında

Anfield Road’da ONUR gecesi...
Avrupa kupasında mücadele eden takımlarımızın rakipleri belli olunca, "Trabzonspor'un işi çok zor" diye hemen ortaya karamsar bir tablo konuldu. Liverpool, İngiltere ve Dünya takımları arasında yılların verdiği bir güçle hep ön plandaydı. Şarkısı "You'll never walk alone" her maçta ulusal marştan önce söylenir, rakipler "Anfield Road'dan eli boş gönderilmezdi. Bu kez karşısına çıkan takım, yıllar önce onlara yenilgiyi yaşatmış bir ekolün temsilcisiydi. Kalede yine o gün olduğu gibi bir genç "Güneş" vardı. Geçen sezondan bu yana "Işık saçan" bu genç kaleci, bize o geceyi "Onur" duyarak yaşattı. Rövanş maçı için avantajlı olmamızı sağladı. Liverpool forvetlerine geçit vermedi, bir sıfır yenik durumda ve maçın bitmesine uzun bir süre varken penaltıyı kurtararak, farklı bir sonucun oluşmasına  engel oldu.
Başarılı bir gece geçirmesini sağlayan bir başka önemli noktaysa, Trabzonspor'un takım halinde iyi oynamasıydı. Şenol Güneş'in verdiği taktik içerisinde disiplin içerisinde mücadele ettiler. Bir saniye bile katı savunma anlayışı içinde olmadılar. Topu ileriye taşıyarak, gol atmayı hedeflediler. Son vuruşları iyi yapabilseydi Umut ve Teofilo  Trabzon'da oynanacak ikinci maça daha rahat çıkacaktık. Bu oyunu ve Roy Hodson'ın tuzağına düşmeden organize olursak, kolayca bir üst tura geçeriz. Trabzonspor bana bu güvenceyi verdi.
SAMİ YEN'DE 'KORKUNÇ DURUM'
Ukrayna temsilcisi Karpaty karşısında Galatasaray'ın ilk kırkbeş dakika içinde düştüğü "korkunç durumu" hiç hatırlamıyorum. O nasıl bir futbol? O nasıl bir isteksiz ve kişiliksiz oyun tarzı? Böyle kaliteli futbolcuları olan bir takım, genç ve tecrübesiz oyunculardan kurulu ve "liginde son sırada" olan bir rakip karşısında bu kadar mı "Aciz" kalır?
Tek şut atamadan, sahada nerede duracağını bilemeyen "şaşkınlar ordusu".
Şimdi sana soruyorum Rijkaard kardeş...
Bu Baros, "Fizik olarak hazır değil" onun için ilk on birde başlatmadım diyen sen değil misin?
Peki, nasıl oluyor da takımın en fazla koşan ve yırtınan adamı rolünü mükemmel oynuyor. Artı, seni ipten alacak iki muhteşem gole imza atarak.
Galatasaray'da savunma hataları devam ediyor. Ağır adamlardan kurulu arka dörtlü, "Kanat varyasyonları" için ataklara  katılınca, hızlı çıkan takımlar karşısında gülünç duruma düşüyor ve golü kalesinde buluyor. Yenilen iki gol de sol kanattan ve kademe hatalarından kaynaklandı. İlki ön direkte; Servet geç kaldı. İkincisi arka direkte; bu kez de Hakan Balta yetişemedi. Göğüs "fantazisini" yapayım derken sınıfta kaldı.
Rövanş maçı Galatasaray için daha kolay olacaktır. Çünkü, Karpaty saldıracak, Galatasaray kontra oynayacak. Sakatlar tamamen iyileşirse, daha dengeli bir takım sürecektir  sahaya Mister Rijkaard. Sakat, makat Milan Baros'u kenarda unutmassın artık. Öyle değil mi hocam?
ENGEBELİ YOL
Aynı saatte üç maç olunca, erken başlayandan açtık perdeyi. Heykeltıraş Koray Ariş ile izliyoruz maçları. Galatasaray'ı izlerken çok kızdık. Hele fark 2-0 olunca, "Bu maç seyredilmez" dedik. Fenerbahçe - Paok maçının görüntüsü güzel değildi. Fenerbahçe, golü düşünen bir taktik ile topu ileriye taşıyarak oynuyordu. Buna çok sevindik. Maçın temposu da oldukça iyiydi. skor da 0-0 devam ediyordu. Sonra Trabzonspor'a geçtik. İkimiz birden "Farka bak" dedik. Maç görüntüleri harikaydı. Karadeniz fırtınası, Londra fırtınasına dönüşmüş, Livepool ile dişe diş bir mücadele veriyordu. Nasıl mutlu olduk anlatamam!
Fenerbahçe'den önce gol, sonrada kırmızı kart haberi gelince, sesimiz bir an kısıldı. Ama son onbeş dakikayı harika oynadı sarı-lacivertliler. Hele kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonu gole çevirseydi Mehmet Topuz, kaymaklı kadayıf olurdu. Yine olacak ama bir hafta sonra Şükrü Saracoğlu'nda.
Hamaset edebiyatı yapmıyorum.
4X4 engebeli yolda hızla ilerliyoruz.