Uzun zamandır zihnimin bir köşeceğizinde duran bir fıkra şimdi yeridir diyerek dilimin ucuna geliverdi.

Uzun zamandır zihnimin bir köşeceğizinde duran bir fıkra şimdi yeridir diyerek dilimin ucuna geliverdi. Aldım dilimden döktüm yazıya:

Avrupalı gezginler vakti zamanında Afrika’ya safariye çıkarlar. Doğal olarak bir rehbere gereksinimleri vardır. İhtiyaçları olan rehberi heyetlerine katmak üzere rehberin köyüne giderler. Kendilerini kabilenin şefi karşılar. Bir miktar hoş beşten sonra heyetten biri;

-“ Sizde yamyamlık olduğunu duyardık, bunun aslı nedir?” diye sorar. Kabile şefi şiddetle itiraz ederek;

-“ Asla, yok öyle bir şey. Biz artık değiştik, son yamyamı dün yedik!..”

2007 Genel seçimleri sonrası AKP’nin bir kez daha tek başına Hükümet olmasının ardından toplumun çeşitli kesiminde “Türkiye değişiyor” söylemi sıkça dillendirilir oldu. Referandum sonrası giderek daha ciddi bir biçimde mayalanan faşizme rağmen bu söylem gündemden düşürülmedi. İşte o söylemlerden biri; 

“Ve bir şeyler değişiyor.
Ne mesela?
Mesela dış politikada Türkiye artık körü körüne Batı’nın, özellikle Amerika’nın dümen suyunda değil.

Yerleşik kapitalistler, “eski para”, TÜSİAD’cılar artık gözde değil ve Ankara’da istedikleri gibi at oynatamıyorlar. Göbek bağları kesildi.”

Demek ki değişim buymuş. ABD’nin dümen suyunda seyahat artık körü körüne değil, daha sistemli. Bu arada TÜSİAD’ın yanına yenileri eklenyor, TUSCON ve diğerleri.. Piyasacı yapının özelleştirme argümanlarından olan ‘kıt kaynaklar’ lafı İspanya’da ki gençleri kızdırmış, slogan atıyorlar;

“ Para az değil, hırsız fazla” Demek ki değişim neymiş: kaynak kıt diyerek, hırsızları çoğaltmakmış..

Bir başak son yamyam tüketicisi bakın ne diyor;

“ Türkiye değişiyor… Bu ülkede değişimden yana duruş sergileyenleri tarih teşekkürle anacaktır. Darbe planı yapıp kendini “bulunmaz hint kumaşı” sanan ve vatandaşına tepeden bakan, bu yetmezmiş gibi halk üzerine kanlı oyunlar oynayanları ise şimdi ve gelecekte lanetle anacaktır”

Vatandaşa tepeden bakan darbeciler, statükocular dış desteklerini de yitirince tarihin çöplüğüne doğru seğirttiler. Peki bıraktıkları boşluğu kimler doldurdu dersiniz.

Emekli maaşına zam isteyen kadın vatandaşına ; “ Otur oturduğun yerde,  iki ayda bir zam olmaz” diyen Başbakan bunlardan biri olabilir mi?

 Yada , “Asgari ücretle çalışıyoruz.Koşullarımızın düzeltilmesini istiyoruz.” diyen görme engelli Nurullah Mehmetoğlu’na;” Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz. Para kazanıyorsun değil mi?” diye yanıt veren, Sağlık Bakanı Recep Akdağ olmasın sakın..

 Türkiye değişiyormuş. Bir yandan devlet Öcalan ile müzakere ederken, diğer yandan “Önder Apo” diyen  dönem birincisi Dil Tarih öğrencisi Kürt genci örgüt üyeliğinden hapse mahkum eden , onu bir şekilde dağa iten ve ardından terörist ilan eden yapı mı değişen.

Olsa olsa aktörler değişmektedir o kadar.

‘Türkiye değişiyor’ çifte standart anlayışı baki kalıyor. Kendine demokrat Hükümetin çifte standart uygulamalarına karşı   TMMOB mitinginde “ Askeri darbelerin asker muhalifleri- A.D.A.M.” pankartı altında yürüyen yetmişli yılların ordudan atılmış sosyalistleri de sloganlarıyla buna vurgu yapmaktaydılar.  6191 Sayılı yasanın Savunma Bakanı tarafından yalnızca YAŞ madurları için hayata geçirilmesi değişimin ne yönde olduğunun sadece küçük bir örneği değil mi?

‘Türkiye değişiyor’. Değişince ne oluyor?

2005 yılında “endüstri yoğun bölgelerde yaşayanlarda ölüm nedenleri: dilovası örneği” isimli çalışması ile Dilovası’ndaki sorunları dile getiren Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu’na kulak verilip çözüm aranacağına Hamzaoğlu,  TCK’nin 213. maddesi uyarınca 2 ila 4 yıl arasında hapis istemiyle yargılanması isteniyor.
‘Türkiye değişiyor’

15 Mayıs TMMOB mitinginde yürüyen Türkmen Temizlik işçileri bu değişimin neresindeler?  Taşeron Firmadan şikayetçi olan Mehmetoğlu’na yine taşeron Firmayı adres gösteren Bakan Akdağ, dolayısıyla AKP Hükümeti “ Ya taşeronunsun ya kara toprağın” tercihine işçileri mahkum ediyor. Bu tavrın bilincinde olan taşeron Türkmen Firması da ücretleri ödenmediği için mahkemeye giden işçilere bıçaklarla pervasızca saldırmayı kendinde hak görüyor.

Kurduğu televizyonda ‘altıya’ ‘şeş’ diyen devlet mahkemelerinde aynı dil için “bilinmeyen bir dil” diyebiliyor. Gündemde yer alan bu karikatür statükonun değişmediğini, sadece maskesini değiştirdiğini bize anlatmıyor mu?

Dillere pelesenk olan değişim kabile reisinin söylemine denk düşen değişimdir.

Değişen kırk satırın yerine konan kırk katırdır. O katır ki gittiği yolun çok iyi farkındadır. Katır inadını sürdürmek için 12 Haziranda sandıktan istikrar istiyor. Lakin sokaklar da işin farkındadır ve haykırıyor. Vermeyeceğiz!....