“Çarşambayı sel aldı bir renk sevdim el aldı” demiş, turkuaz milliyetçilikten söz etmiştim daha önceki bir yazımda. Evet, turkuaz milli renk olarak pek benimsenmedi ve dönüldü yine kırmızı-beyaza....

“Çarşambayı sel aldı bir renk sevdim el aldı” demiş, turkuaz milliyetçilikten söz etmiştim daha önceki bir yazımda. Evet, turkuaz milli renk olarak pek benimsenmedi ve dönüldü yine kırmızı-beyaza.

Bu akşamki maçtan galibiyetle çıkılırsa yine çılgınlık sokağı teslim alacak, maganda egemen kutlama geceyi dolduracak. Gürültü kirliliği sokağa hâkim olurken azrailin gölgesiz gezdiği işyerleri unutulacak, kirli sessizlik toplumu tül gibi örtecek.

Bu megaloman gidişe kim son verebilir. Öyle görünüyor ki Almanlar..

Döneriz yine ülke gündemine.

“AKP kapatılabilir ama milyonları kapatacak bir dolap bulunabilir mi?” sorusu bugünlerde medyada..

Bugün kırmızı-beyaz çarşamba dolabı içinde Türkiye.

İşte size tüm ülkenin kapatıldığı dolap. Yarın bir başka dolap, ertesi gün bir başkası... Her türlü dolabın çevrildiği yerde dolaptan bol ne var ki?

Futbol ön plana çıkınca kimi önemli saptamalar, tartışmalar gündemde kendine pek yer bulamıyor.

Örneğin Erdoğan Humeyni’ye benzetilebilir mi?

Mesut Yılmaz benzetiyor. Ufuk Uras, “olmaz öyle şey” diyor. Medya şaşkın, sağı solu karıştırmış vaziyette. Mesut Yılmaz Rizeli’dir, belki bir Karadeniz fıkrası medyaya yorum kolaylığı sağlar.

Temel soruyor: Ula Cemal! Sen sağınla solunu ayırt edebiliyor musun?

Temel: Her zaman değil daa... Sağ yanımı hep bileyrum da, solumu her zaman çıkaramayrum.

 

DÜŞLERLE BÜYÜMEK…

Bu hafta sonu da Vezirköprü’deydim. Vezirköprülüler, Suluovalılar, Gümüşhacıköylüler, Merzifonlular…

Karadenizli dostların bir kısmı Trabzon’da meydanlardayken biz de bir başka Karadeniz köşesinde alanlardaydık. Devrimci cesareti faşizmi yıllarca kıramazken, şu keneler bir anda alt üst etmiş görünüyor. Vezirköprü Çamlık’ta düzenlenen piknik kene korkusu nedeniyle biraz zayıftı. Ancak söz konusu geçmiş mücadeleyi bir kez daha anımsatan Ali Asker türküleri olunca kene korkusu falan kalmadı ve alan tamamen doldu.

Bu coğrafyanın diğer noktalarında olduğu gibi burada da gençler o dinamizmleri, heyecanlarıyla yine ön plandaydılar. Başta eğitimden kaynaklanan sorunlar olmak üzere gördüm ki pek çok sorunlarla boğuşuyorlar. Okullarında baskı altındalar ve yörelerindeki demokratik kitle örgütlerinden daha çok destek bekliyorlar. Genç liseliler dergi çıkartıyorlar, okul müdürleri soruşturma açıyor.

Merzifon Anadolu Lisesi web sayfasına giriyorum. “Hedefimiz, vizyonumuz, misyonumuz” diye bir başlık görüyor tıklıyorum. Hedef bölümünde tek cümle:

“Bu öğretim yılında da üniversite giriş sınavındaki başarımızın korunması ve artırılması.”

Vizyon bölümünden bir alıntı; “…sevgi ve hoşgörü iklimin soluklayan, herkesle diyaloğa açık, his ve düşüncelerini ifade edebilen insanlığın temsilcileri yetiştirmek…”

Anadolu’da bir söz vardır; “lafa gelince pilav” derler. Yazdığını okumamış, okuduğunu anlamamış bir müdür var Merzifon Anadolu Lisesi’nde. Düşüncelerini özgürce ifade etmek isteyen öğrencilerine dergi çıkarttıkları için baskı kuran, bizce hangi iklimi solukladığı malum, diyaloğa kapalı, hoşgörüden uzak bir müdür.

Merzifon-Gümüşhacıköylü gençler bir de  ÖSS Broşürü (deneme sınavı broşürü) hazırlamışlar. Broşürde bir test sorusu:

Öğrencinin yapması gereken tek şey

Cümledeki boşluğa aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygundur?

A)Test çözmek

B)Söylenen her şeyi kabul etmek

C)Çekirdek çitleyip dizi izlemek

D)Sistemin kendisini aptallaştırmasına izin vermek

E)Okula gidip öğrenmemek

TEK ŞEY YAPMAMAK GELECEĞİNİ İSTEMEK, DÜŞ KURMAK!!!

Elimde broşür ve Vezirköprü gecesinde göğe yükselen bir Ali Asker türküsü;

Kavgadan kavgaya koştum

Bazen hayal, bazen düştüm

Bir insafsız aşka düştüm

Düştüm, büyüdüm anne..

Düşleriyle büyüyen, düşlerini büyüten gençlere bir kez daha selam…

Selam yarınlara, selam turkuaz umuda….