Yerel seçimler sonrası Türkiye önemli günler yaşıyor.

Yerel seçimler sonrası Türkiye önemli günler yaşıyor.
Dün, bir yandan Ankara, ABD Başkanı Obama’nın yoğun ve etkili gezisine, diğer yandan İstanbul, Rasmussen’li “Medeniyetler İttifakı Toplantısına” şahit oldu.
Her iki olay dikkatle takip edilmeli.
Ve Her iki olayı da; “Türkiye’nin geleceğinde ciddi adımlar olarak” değerlendirilmeli...
•••
Önce Rasmussen den başlayalım.
Daha iki gün önce, verilen tavizlerle Türkiye’nin çekincelerinden vazgeçmesi üzerine NATO Genel Sekreterliğine 1 Ağustostan itibaren başlayacak olan Eski Danimarka Başbakanı İstanbul’da Hükümet beklentilerine cevap vermedi. Yandaş basının “Türkiye’de özür dileyecek!” Muştusunun(!) balon olduğu açığa çıktı. Aslında, Hükümetin Rasmussen ile ilgili görüşleri baştan yanlıştı.
İleri sürülen nedenlere bakarsanız, tamamen iç politikada kendi tabanlarına “oynayan” bir anlayışın vitrine çıkarılmasından başka bir şey olmadığı görülecektir…
ROJ TV meselesi, fanatik Müslüman tabana “selam” göndermenin yan unsuru olarak görülüyor.
•••
ROJ TV’NİN yayını ve PKK’ya destek verilmesi, Avrupa’da sadece Danimarka ve Rasmussen’in uyguladığı bir politika değil.
Diğer ülkeler ve liderleri, benzeri ortamı hatta daha da geniş anlayışları başından beri sergiliyor...Bunların hiçbirine ses çıkarmayan hükümet,asıl diş bilediği “karikatür krizi” için  Rasmussen’e tepki duyuyordu...
Aslında Rasmussen, ileri sürülen tüm sorunlara “düşünce özgürlüğü” açısından baktığını, inanç ve ibadet hakkına saygısının “ sonsuz olduğunu söyleyerek işin özünü açıklıyor.
Rasmussen söylediklerine aynen devam ediyor! Kaldı ki; NATO genel sekreteri olarak “Müslümanlarla” farklı ve tepkili bir ilişki içine girmesi zaten mümkün olamaz... Peki, bu durumda hükümet, niye direndi? Ve hemen neden kabul etti?
Öyle,” İtalya Başbakanın telefonu ve Obama kefaleti ile vazgeçtik” sözü, pek inandırıcı gelmiyor. Çünkü alındığı söylenen tavizlerin ilki olan “özür dileme” sözü , iki gün sonra balon gibi patlıyor.
Olsa olsa “iyi savunulamayan taleplerin, boş ve inandırıcı olmadığı ortaya çıkıyor..
•••
Başarısızlıkla sonuçlanacak bir “talebi” öne sürmek bu işin bilmemek demektir..
NATO Genel Sekreteri Rasmussen ile ilişkisine “çatışmalı” başlamıştır. Dış politikada bir kez daha başarısız olmuştur. Ülke politikasında her işini “siyasi rüşvet ya da şantajla” halleden iktidar,dış politikada başarının temel şartının  “kişilikli ve kararlı karakterin haklı taleplerde güven sağladığı” gerçeğini unutuyor..
•••
1 Ağustos sonrası Rasmussen eskisinden farklı olmayacak… Ama NATO konsepti değişebilir.… Bush döneminde oluşturulan   “savunan değil, saldıran bir NATO’dan kurtulma” yolu açılabilir.. Bundan böyle NATO, “sosyal ve kültürel gelişmeleri yönlendiren, sorunların silahtan önce diyalogla çözüleceğini bilen ”“ önemli bir “küresel kurum” haline dönüşebileceği sinyalleri veriyor.
•••
Ankara’da Obama son derece önemli açıklamalar yaptı. Rahattı… Gün boyu, Türkiye ile yeniden kurmaya çalıştığı “dostluk ilişkisinde samimi” olduğunu belli eden bir vücut dili ile konuştu. Türkiye’nin varlığının bölge ve dünyadaki değerini bilen bir görüntü verdi.
Avrupa’ya yaptığı bir haftalık gezi “G-20 ekonomik zirvesi, NATO’nun 60.yılı ve AB ve ABD ile Rusya arasındaki Hava Kalkanı” gibi dünyayı ilgilendiren genel gerekler üzerine yapılmıştı.
Sadece bu gezi, “münhasıran” Türkiye için yapılmaktaydı.
Türkiye-ABD  ilişkisi üzerine oturan bu “özel” gezinin Başkanlık koltuğuna oturmasının üzerinden yalnızca 3 ay sonra yapılması çok büyük anlam taşıyor..
Atatürk’ten başlayarak, cumhuriyetin temel ilkelerine sahip çıkan, değişen dünyada demokrasi ve insan haklarına saygılı bir Türkiye’nin yanında olduğu mesajını açıkça verdi.
Türkiye’nin Laik, demokratik bir Cumhuriyet olduğunu, hukukun üstünlüğü inanan, sosyal bir devletin bölgede önemli denge olacağını açıkladı.
Laikliği sahiplenen bir anlayışın, “Türkiye’nin first lady’leriyle “verilecek görüntüde çelişkiler yaratacağını düşüncesiyle “Bayan Obama’nın Türkiye’ye gelmediği anlaşılıyor..
•••
Obama, ikili ilişkiler üzerinde durdu. Türkiye ile ABD’nin dış politikada çıkarlarının örtüştüğünü itiraf etti.
Ermeni soykırımı ile ilgili “kişisel görüşlerinin arkasında olduğunu ancak iki ülke arasındaki gelişmelerin kesilmesine neden olmak istemediğini söyleyerek 24 Nisanda “soykırım” sözünü etmeyeceği sinyalini verdi.
İkili eşit haklara sahip Kıbrıs’tan bahsetmesi, İran’ın güç kullanmasına karşı olması ve terörün ortak düşman olarak tanımlanması Türkiye’nin elini güçlendirecek mesajlardı
•••
Ancak bu gezinin dün dünya için en önemli tarafı, Obama’nın “İslam Âlemine” verdiği mesaj oldu...
Türkiye’ye gelişinin ana mesajını TBMM de verdi; Obama; “ABD’nin hiçbir zaman İslam âlemi ile savaşta olmadı. Ve olmayacaktır!” dedi. Ve ekledi,”Bende bu kültürden geldim.”
•••
Tüm bunlardan sonra
Obama ile yeni bir dünya düzeni kuruluyor mu?..
Göreceğiz..
Emperyal güç olmaktan vazgeçmeyenlere inanmak mümkün mü?