Benim annem bir dansçı. Bir operet dansçısı. Bunu BirGün’deki bir yazımda size anlatmıştım. Sonradan o yazıyı “Ben Onlardan Biriyim” kitabımın açılış yazısı yaptım: Annemin...

Benim annem bir dansçı. Bir operet dansçısı. Bunu BirGün’deki bir yazımda size anlatmıştım. Sonradan o yazıyı “Ben Onlardan Biriyim” kitabımın açılış yazısı yaptım: Annemin Ayakları.

Annem ağabeyime hamile kaldığında dansçılığı, daha doğrusu sahnede dans etmeyi bırakmış. Sonraki yıllarda hep bizi eğlendirmek için dans etti. Sahne kıyafetlerini giydiği de olurdu.

Güzel kadın, hâlâ güzel ama işte yılların yorgunluğu, dansın da etkisiyle belki, annemin o güzel ayakları ileriki yaşlarında deforme oldu, orasından burasından kemik fırladı. Yürürken de zorlanıyor ama bu durumu, ayaklarının bu halini dert etmesinin asıl nedeni estetik galiba.

Önceki akşam onu ziyarete gittim. Bana anlattığı ve beni çok üzen, öfkelendiren, “Bir ülke mi burası?” sorusunu tekrar sorduran olayı da annem ayaklarındaki bu sorun nedeniyle deneyimlemiş. Size de anlatayım: Annemin geçen hafta ayaklarındaki ağrı artmış. Hatta bir yara da oluşmuş, açılmış. Önce yan komşunun doktor olan oğluna göstermiş. “Hastaneye gitmeli miyim?” diye sormuş. “Eh” demiş yan komşusunun oğlu, “bir gitseniz fena olmaz.” Neyse ki babam ona bir emekli maaşı bırakmış, neyse ki ağabeyim hiçbir şeyini eksik etmiyor, benim pek bu türden katkım olamadı anneme, bu da öyle ya da böyle bir derttir içimde işte, gerçi o bana hep “Sen bana yaşama sevinci getiriyorsun, bu da önemli” der ama; neyse annem bir taksiye atlıyor ve Kadıköy’de birkaç özel hastanenin birbirine yakın açıldığı bir yere gidiyor. İçlerinden birine giriyor. Bir süre bekleme salonunda bekliyor. Nihayet bir kadın resepsiyonist geliyor. Annem burada hikâyesini kıvama getirmek için bir ‘teaser’ attı ve “Tabii ben ona iki çift laf eder, bozardım ama ona da üstleri öyle talimat vermiştir” dedi ve bunu derken sesi titredi, gözleri nemlendi. Evet, işte o resepsiyonist anneme niçin geldiğini sorduktan sonra, hemen özel sigortası olup olmadığını da soruyor. Annem, “Ölmüş kocamın SSK sigortasından başka sigortam yok, kızım” diyor. Onun üzerine resepsiyonist anneme ya  120 YTL ödemesini ya da Küçükbakkalköy’de adını verdiği bir hastaneye gitmesini söylüyor, ayağındaki cılk yarayı gördüğü halde. Annem, yine sesi titreyerek, “Hazırlıklı geldiğim halde, param olduğu halde, kızın beni öyle süzmesi, yürürken zorlandığım için giydiğim eski ayakkabılarıma bakması ve sonra da bana ya hemen ödeme yapmamı ya da Küçükbakkalköy’e gitmemi söylemesi beni öyle kızdırdı ki, ‘Tamam kızım, ben oraya gideyim’ deyip çıktım” diye sürdürdü hikâyesini.

Annemin evinin altında çocuklar bağıraşarak oyun oynamayı sürdürüyorlardı, hava çoktan kararmış olduğu halde.

Onlar için üzülerek annemin eline uzandım.