“Gayet tabii ki puan kayıpları olacak” demişti Mustafa hoca ama bu kadar puan kaybı olacağını o da, ben de “gayet tabii ki” tahmin etmiyorduk....

“Gayet tabii ki puan kayıpları olacak” demişti Mustafa hoca ama bu kadar puan kaybı olacağını o da, ben de “gayet tabii ki” tahmin etmiyorduk.

Hoca “kalburüstü” maçlardan bir galibiyet çıkartamayınca, bugün şampiyonluk yarışından kopup kopmama noktasına geldi.

Hocaya göre Galatasaray maçının kaybı da pek önemli değil. Zira ona göre ligin 17. haftasında şampiyonluk yarışındaki rakipler birbiriyle oynuyor ve haliyle mutlak surette yarısı puan kaybedecek. Öyle böyle puan farkı en fazla 5-6’ da dengelenecek. Hocanın NTV’deki değerlendirmesinde Cimbom maçını kaybetmeyi göze aldığını gösteriyordu. Beşiktaş’ta hesap kitap işinin bu hale gelmesi ne hazin! Beşiktaş’ın şu gün, devreyi 5-6 puan önde kapatıyor olması gerekiyordu. Fenerbahçe kendisi istemediği halde, getirilip şampiyonluğun en büyük ortağı yapıldı. Galatasaray havasını buldu. Peki ya Trabzonspor’a “saha dışı”ndan “çelme” takılmasaydı nice olurdu Beşiktaş’ın hali...

Trabzonspor demişken topu burada “istop” edelim: Gelip haksızlığa karşı federasyona çelenk bıraktılar. Pek güzel. Zira “tepki verilmesi” bu toplumda bir yaşam belirtisi olması bakımından mühimdir. Ne var ki bu tepkinin “Yasinler”le olması pek hicap vericidir, pek yürek burkucudur...

Kazım Koyuncu’nun şarkılarıyla maçlara hazırlanan Trabzonspor tribünlerinden bu “Yasinler”in eksiltilmemiş olması da pek acıdır...

Tekrar Beşiktaş’a dönelim. Galatasaray’a yenilmesi halinde Beşiktaş’ın Mustafa Denizli ile de yollarını ayıracağı konuşuluyor. Elbette, buna kimse şaşırmaz. Hatta bunun konuşulmaması insanları artık hayrete düşürür.

Bazen yönetimi yok sayarak, sahadaki takıma ve tribünlerdeki taraftara bakıp “futbol” konuşmaya çalışıyorum. “Şampiyon olunur mu, olunmaz mı” bunu speküle ediyorum. Ama bunu inanın ki “spor olsun” diye yapıyorum. Çünkü şampiyonluk hasbelkader gelse dahi, bunun Beşiktaş’a deva olmayacağını biliyorum. Belki de aksine uzun vadede daha büyük yıkımlara nede olur. Çünkü bu camianın kimyasıyla çok oynandı; hem de öyle böyle değil. Mevcut yönetim anlayışı, kulübü çok hırpaladı. Diyorlar ki Beşiktaş tribünleri asi. Hayır efendim ne münasebet(!)

Asi falan olsalardı yer yerinden oynardı bugüne kadar. 13 yılda tek şampiyonluk görmüş bu tribünlerin nesi asi. Ha, “asil” derseniz eyvallah. Zaten o “asilliklerinden” bastırıyorlar içlerindeki “asi ruhu”. Yoksa öyle iki-üç koltuk ve pet şişe atmayla asi masi olunmaz. Beşiktaş’ı sevdikleri için hep “umuda oynuyorlar” onlar. O yüzdendir kin esasen inanmadıkları bu yönetime “ya sabır” diyerek ses çıkartamıyorlar doğru düzgün.

Ve bu pazar yine “umut pazarı”na çıkacaklar. Yine bir “kırılma noktası”nda olacaklar. Şampiyonluktan öte, takımlarının bir büyük maç kazanmasını umut edecekler. Son yıllarda tek-tük ezeli rakiplerden galibiyet aldılar. Çok horlandılar bu anlamda, çok...

Şimdi pazar akşamı Mustafa Denizli, oyuncularını şampiyonluk-mampiyonluktan ziyade, “onur” için sahaya sürmeli. Bunun için sahaya çıkarsa o siyah/beyazlı kramponlar, galibiyet de zaten onun süsü olur; kolayca. Zira bugüne kadar sadece üç puan için çıkan bu takımdan hiç bir şey anlaşılamadı son 5 yılda. Pazar akşamı Beşiktaş’ın yenileceği değil, fark yiyeceği söyleniyor. Bu dokunuyor olmalı futbolculara, öyle değil mi? Sadece bunu bilmek yeterli bir neden olmayacak mı acaba, futbolcuların sahada şahsiyetli bir oyun oynamaları için. Mustafa Denizli’nin “3-5-8-11”, -her ne karın ağrısıysa- sistemiyle ile oynamasının bir kıymet-i harbiyesi var mı?

Beşiktaş, adam gibi bir derbi maçı kazanamadan şampiyon falan olamaz. Galatasaray, derbi alamadan şampiyon olur ama Beşiktaş olamaz. Çünkü Beşiktaş, “futbol takımı” olarak son yıllarda “büyük olmayı” unuttu. Galatasaray’ı yenip arkasından bir seri yakalayamazsa,  bu yılı değil yalnızca, gelecek yılı da kaybedecek. Maalesef uzun soluklu bir planlama ile hareket eden; günübirlik skorlarla şampiyonluğa kilitlenen ve bu yüzden de hep sukutu hayale uğrayan bir yönetim olduğu için, Beşiktaş’ın kaderi pazar akşamındaki “umut pazarı”na bağlıdır...