Darbe, şimdiki gibi televizyonlarda darbe planları yapma ile, Genelkurmay’da değişik senaryolar üretip harp oyunları oynamakla ya

Darbe, şimdiki gibi televizyonlarda darbe planları yapma ile, Genelkurmay’da değişik senaryolar üretip harp oyunları oynamakla ya da yaygın medyanın bir kısmının, paşa gönlü istiyor diye darbe yapılmaz.  
Bu darbe senaryolarına inanan var ise, ülkemiz darbeler tarihini ve Latin Amerika’daki cuntaların oligarşik diktatörlüğünü hiç bilmiyor demektir.
Bir kere ülkede yaşanan milli krizin seyri, bu konuda birinci ayıraç noktasıdır.
Bizim gibi ülkelerde “Sürekli milli kriz hali” saptaması bugün halen geçerliliğini korumaktadır.
Sürekli milli kriz halinin derinleştiği noktalar hükümet değişikliklerine, cuntalara gebedir.
Merkez Bankası dalgalı kur sistemine geçmeden önce, yapılan büyük ve ani devalüasyonlarla, darbeler arasındaki ilişkiler incelendiğinde, sürekli milli kriz halinin derinleştiği dönemlerden hemen sonra, darbelerin ya da hükümet değişikliklerinin olduğunu saptayabiliriz.
1958’de dolar kurunda yapılan yüzde 60 ayarlama ve 1960 darbesi;
1970 Ağustos devalüasyonu ve 12 Mart müdahalesi;
24 Ocak 1980 kararları ve 12 Eylül açık faşist diktatörlüğü
1994 devalüasyonunda Çiller’in,
2001 devalüasyonunda Ecevit’in apar topar iktidardan uzaklaştırılması…
Tabii, ekonomide krizin tek başına derinleşmesi yeter sebep olarak da kabul edilemez.
Hâkim sınıfların ülkeyi yönetemez hale gelmesi, hâkim sınıflar kombinasyonunda “Oligarşi” çelişkilerin uzlaşmaz çelişkiler haline dönüşmesi ve yönetilen sınıfların, mevcut yönetim altında yaşamak istememesi halleri de temel göstergelerdendir.
Kısacası halkın düzene karşı sistemli mücadelesinin dalga boylarında ciddi artışlar gereklidir.
Halk “artık yeter” diyebilecek noktaya gelmeli ki, “Oligarşi” de nispi demokratik ortamı terk edip, “açık faşist” dönemlerin kapısını aralasın, darbeye yol versin.
Bütün bu iç dinamiklerin olgunlaşmadığı 2010 Türkiyesi’nde, darbe hülyalarına yatanların ya da rüyalarında darbe kâbusları ile uyananların ruh hali ile ülke darbe ortamına girmez.
Olsa olsa bu, mevcut iktidarın kamuoyu yoklamalarında düşen trendini, mağduriyet psikolojisi ile bertaraf etmeye çalışmak,
Kitlelerin “Kâbus, buhran darbe” gibi ürkütücü kavramlarla düşünce sistematiklerini değiştirmek,
Bak orduyu demokratikleştireceğiz vs demagojilerle kimi aydın -sol- demokrat kesimleri pasifize etmek istemesidir.
Ülkemizde, bugün oligarşinin açık faşist döneme geçmesi için geçerli hiçbir neden bulunmamaktadır.
Şanlı TEKEL işçilerinin direnişi dışında.
O da, şu anda Türkiye işçi sınıfının yolunu aydınlatan lokal bir eylemdir.