1995'te yazılıp 1997'de dilimize çevrilen “Gölgede Ve Güneşte Futbol" adlı kitaba ancak 2011'in haziran ayında rastlayabildim...

1995'te yazılıp 1997'de dilimize çevrilen “Gölgede Ve Güneşte Futbol" adlı kitaba ancak 2011'in haziran ayında rastlayabildim. Bu rastlantı da Kanlıca'lı bir dostum aracılıyla gerçekleşti.

Sevgili Nihat, Eduardo Galeano’yu beğenerek okurmuş. Yine bir gün bir kitapevinde bu Uruguaylı yazarın bir eserini ararken yukarıda ismini yazdığım kitaba gözü ilişmiş. Ve, konunun sporla, daha doğrusu futbolla ilgili olduğunu görünce de aklına kitabı satın alıp bana armağan etmek gelmiş. Bu düşüncesini uygulamaya koyunca da benim kitapla buluşmam gerçekleşti.

Ben de bir solukta epeyce sayfa okudum ve hoşuma giden bir görüş ve saptamayı sizlerle paylaşmak istedim.
Yazar; futbolun, 1880'lerde Güney Amerika'daki işgaller sırasında, İngilizler tarafından Latin Amerika’ya taşınmasını şu anlamlı satırlarla dile getiriyor.

“Buenos Aires’te akıl hastanesi yakınlarında boş bir alanda, birkaç sarışın çocuk ayaklarıyla topa vuruyorlardı.
 
“Bunlar kim yahu?” diye sordu başka bir çocuk.

“Deli bunlar,”  diye yanıtladı babası, “İngiliz deliler.”

Gazeteci Juan José de Soiza Reilly, bu çocukluk anısını hatırladı. Futbol ilk zamanlarda Rio de la Plata’da delilerin oyunu gibi görünüyordu. İngiliz İmparatorluğu’nun her yerinde ise, futbol Manchester dokumaları, demiryolları, Barings bankasının açtığı krediler ve serbest ticaret doktrini gibi tipik bir Britanya ihracat ürünüydü. Futbol buraya, kraliyet yelkenlileri, asker kaputu, bot ve un boşaltırken, yün, deri ve buğday yükleyerek gelmişti. Getirenler de  Montevideo ve Buenos Aires surları çevresinde futbol oynayan gemicilerdi. İlk yerel futbol takımlarını oluşturanlar diplomatlar ve demiryolu ya da gaz işletmesinden işçi olarak gelmiş İngiliz yurttaşlarıydı. 1889'da Uruguay’da oynanan ilk milli maç, Montevideo ve Buenos Aires’teki İngilizleri karşı karşıya getirdi. Karşılaşma Kraliçe Victoria’nın gözkapakları yarı aralık, küçümseyici çehresinin yer aldığı büyük bir resmin gölgesinde oynandı. Brezilya futbolunun ilk maçı olan ve Gas Company ile Sao Paulo Railway’de çalışan İngiliz yurttaşları arasında oynanan maç ise yine İngiltere Kraliçesinin bir başka resmi tarafından koruma altına alındı. “

Görüldüğü gibi değerli yazar; futbolun, işgal ve sömürü disiplini içinde Latin Amerika’ya girişini hoş bir üslupla dile getiriyor. Bilindiği üzere futbol Osmanlı topraklarına da 1800'lerin sonları, 1900'lerin başında ve işgallerle girmiştir.
Çok önemli de olsa; işin siyasal ve ekonomik boyutunu diğer yana bırakalım.

Hemen hemen aynı süre içinde Latin Amerika ülkeleri futbolu bir “bacasız sanayi“ haline getirme başarısı gösterirken, biz neredeyse ulusal takımda oynatabilecek oyuncu bulabilme sıkıntısı yaşıyoruz.
 
Acaba neden?
İşte bu da bizim soru ve yorumumuz..
Kalın sağlıcakla.