Fenerbahçe ve Galatasaray 5’te 5 yaptılar... Süperrr!  Fenerbahçe ve Galatasaray 6’da 6 yaptılar… Oleyyy!...

Fenerbahçe ve Galatasaray 5’te 5 yaptılar... Süperrr!
Fenerbahçe ve Galatasaray 6’da 6 yaptılar… Oleyyy!
Fenerbahçe 7’de 7 yaptı… Ya ba da ba duuu…
Galatasaray?
Berabere kaldı. Tüh Allah belanızı versin!
•••
İşi şampiyonluk yarışından çok sidik yarışına çeviren anlayışın, Pazar gecesi oynanan Galatasaray-Eskişehirspor maçından sonra takındığı tavır aynen buydu…
Yani futbolun 3 ihtimalli bir oyun olduğundan bihaber olanlar, ilk tökezlemede hemen renklerini belli ediverdiler. Özellikle de mevzubahis olan 3 malum İstanbul takımı ise. Önüne geleni yenmesi bile yetmiyor onlar için. Rakiplerini gol manyağı yapacaklar, kalbura çevirecekler, rezil rüsva edecekler dosta düşmana karşı…
İlk 6 haftanın ardından spor medyasında oluşan kanı, durumu daha da vahimleştirmekteydi. Kendilerini futbolun akil adamları olarak gören meslek ustaları, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin birbirleriyle karşılaşacakları 10. haftaya dek iki takımın da fire vermeden yollarına devam edeceklerine inanıyorlardı. Hatta ellerinden gelse 10. hafta ikisine de 3’er puan verip vaziyeti senaryolarına uygun hale getireceklerdi.
Belki de, üstü kapalı ama sürekli estirdikleri “puan kaybederseniz ayıp olur” havasının sebebi, kendi yazdıkları bu senaryoya olan aşırı inançlarıydı. Ancak bence asıl ayıp, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin sırtlarına yüklenen bu gizli yükte saklıydı.
Kanaatimce, Eskişehirspor karşısında kaybedilen 2 puan sayesinde Galatasaray bu yükü boşaltmış oldu. Elbette bu tespit benim naçizane fikrimdir, asıl hayata geçirecekler ise Frank Rijkaard ve ekibi olacaktır.
Eskişehirspor’un ortaya koyduğu çaba ve taktiksel anlayıştan sonra alınan bu beraberliğe üzülen Galatasaraylı dostlarımızı da anlayabilmiş değilim. Karşılarında öyle iyi organize olmuş, öyle aklı başında bir oyun oynayan Eskişehirspor vardı ki; beraberlik kadar yenilgi bile mümkündü. Daha da ileri gideyim; şu ana kadar Avrupa Ligi’nde karşı karşıya geldikleri takımlar bile Eskişehirspor’un kalitesinde değildi.
Sonuç 1-1 olunca,  Galatasaray adına olumsuz eleştirilerde bulunanların sayısı da bir hayli arttı haliyle. Bunu da makul karşılamak lazım. Zira spordan ziyade skora bakan anlayışın ister istemez bir de reyting kaygısı oluyor. Ama maçı yorumlayanların Eskişehirspor’un başarısından ziyade olayı Galatasaray’ın başarısızlığı şeklinde köşelerine taşımasını kabul etmem mümkün değil.
El insaf artık. Gelene 3, gidene 5 atmayı karakter edinmiş bir takıma kendi evinde, deyim yerindeyse ecel terleri döktürmenin karşılığı bu mu gerçekten? Hiçbir şey yapamıyorsanız, köşelerinizde iki satırlık bir yer açın ve Rıza hoca ile öğrencilerini samimice tebrik edin bari! Bu tavrın ne tirajınıza, ne de reytinginize bir katkısı olmayacaktır belki ama vicdanların tiraj ve reytingle beslenmeyeceğini bilmeniz lazım!
Oyunun teknik analizini her iki takımın teknik direktörlerine bırakmak en doğrusu. Fakat maçı çıplak gözle izleyen birisi olarak bir tek soru kafama çok takıldı ve sizlerle de paylaşmak istedim: Hakan Kadir Balta’nın alternatifi olarak CSKA Moskova’dan kiralanan Caner Erkin varken sol kanatta ısrarla sağ ayaklı Uğur Uçar’ın denenmesine bir türlü anlam verebilmiş değilim. Maç boyunca birkaç defa kanat bindirmesi yapan Uğur’un her seferinde topu kimsenin olmadığı yerlere yollaması sizce Uğur’un suçu mu yoksa Rijkaard’ın inatla Uğur’u ters ayakla o bölgede kullanmasında mı?
Soruyu bir de tersten okuyalım. Eğer Caner kendi bölgesi için bile yeterli görülmüyorsa durum gerçekten çok vahim. Umarım böyle değildir. Yok, eğer sebep buysa, CSKA’da yedek kalmanın, Galatasaray’da yedek kalmaktan ne farkı vardı ki?