Flaş flaş flaş! Yazar Adalet Ağaoğlu, ayrılıyorum dedi İnsan Hakları Derneği’nden, değil mi ki derneğin kumandası, PKK nam örgüttedir!

Flaş flaş flaş! Yazar Adalet Ağaoğlu, ayrılıyorum dedi İnsan Hakları Derneği’nden, değil mi ki derneğin kumandası, PKK nam örgüttedir! Çekiyorum ben de elimi, bu bulanık sudan şimdi. Biliyorum geç, ama derler ya güç olmasın. Ayrıca başlıklardan başlık beğenenler, atamazlar asla, heves etseler bile, şu başlığı: "yazar Adalet Ağaoğlu, inanmı yor artık insan haklarına!" Zaten kuran benim, kurucuları biziz, siz kimsiniz? Biri oyunu bozacaksa o da biz olabiliriz...

Bu medya şarkılarını biraz şaşkınlıkla birbirlerine haber verdi insanlar.

Gazetelerden birinin konuyla ilgili başlığı, "14 yıl sonra gelen adalet"ti. Artık Adalet Ağaoğlu’nun ismini böyle oyunlarda görüyorduk. Yıllar sonra doğru yolu bulan yanılgan yazar, imasıyla sunuluyordu. Dine dönmek gibi bir şeydi tanık olunan. Kararsız veya düpedüz yanlış yola sapmış, gafletle devletinin çizgisinden sapmış bütün aydınlara da örnek olması gereken bir tutum işte! ...

Mesele şimdiden büyük bir mesele oldu. Üzerinde durulması gereken birden fazla kritik boyutu var. Ben erişebildiklerim üzerinde bazı notlar düşmek istiyorum. ...

Ağaoğlu’nun çıkışı, edebiyatçının kamusal alanda siyasi söz alması üzerine tartışmaların içinde yer alıyor. Bu ayrılma eylemi, asla yazarın bazı söyleşilerde ima ettiği veya doğrudan söylediği gibi kişisel bir karar olarak düşünülemez. Yazarın üyesi olduğu ve aslında yıllardı r hiçbir ilişkisi de olmadığını öğrendiğimiz, hâlâ üye olup olmadığından bile kuşkulu olduğu (istifa edebilmek için , yıllardır aidatlarını da ödememiştir, önce telefon edip ihraç edilmiş olup olmadığını sormuş Ağaoğlu, öyle ya, ancak hâlâ üye ise istifa edebilirdi) İnsan Hakları Derneği’nden istifası kamusal bir eylem kararını yansıtıyor. Ağaoğlu’nun bunu kişisel bir vicdan muhasabesinin yansıması olarak göstermesi yersizdir, inandırıcılıktan uzaktır, ve her şeyin üstünde duran, vicdanıyla başbaşa yaşayan yüce yazar kişi gibi klişelerle iç içedir. Ülke siyasetine bir müdahale amacı taşımasa müdahaleye dönüştüğünü hisseder hissetmez önce sessizliğe çekilir çok geçmeden de tonunu kendi görüşlerinin alet olmayacağı platformlarda netleştirir, sürecin kontrolünden çıkmasını engellemeye çalışırdı. Böyle bir çaba görmediğimize göre, tam tersine istifanın haber olmasının ardından müdahalesinin mesajlarını dolaşıma sokmak amaçlı söyleşiler ve demeçler verdiğine göre, bu istifanın bir kamusal aydın çıkışı olarak düşünülüp uygulandığı açıktır. Peki bu kamusal söz kamuya ne diyor?

Ağaoğlu "öteki tarafa geçti" gibisinden suçlamalar daha henüz yapılmadan kimilerince kolaycılık ve eleştirel düşünme yetisini yitirmek olarak konumlandırıldı. (Ayşe Kadıoğlu, Radikal İki, 7 Ağustos 2005) Demek ki böyle bir suçlama bekleniyor. Bu tür bir beklentinin iki görünür sebebi var. Birincisi Ağaoğlu’nun dilinin ve kullandığı terimlerin ve temel argümanlarının ‘taraflardan biri’nin kullandıklarıyla örtüşmesi. ikincisi de kamusal etkisinin taraflardan biri lehine olması ve bundan herhangi bir rahatsı zlık duyulduğunun ima edilmemesi. Şunları not ederek bu kısa yazıyı kapatı yorum: Ağaoğlu İHD’nin öncelikli işlevinin yargının yerini almak değil devlet kaynaklı insanlık suçlarında insanların devlete karşı korunması olduğunu gözardı ediyor.

Ayrıca başka bir insan hakları örgütlenmesine düşünsel veya pratik vurgu yapmadan uygulanan bir çekilme siyaseti genel olarak insan hakları aleyhinedir. Ve son olarak; Türkiye’de milliyetçiliğin yükselişte olduğu, sol dahil tüm siyasi pozisyonların çeşitli katmanlarında kuvvetlendiği ve özel olarak da anti-Kürt bir popüler hıncın tarif edilmeye başlandığı günümüzde, Türk-Kürt kutuplaşması nın içinde taraf olmakla kutuplaşmaya karşı taraf olmak arasında büyük farklar vardır. Ağaoğlu söylemi, iyi niyet ve temiz geçmiş zarlarıyla kutuplaşmanın içinde maalesef.