Âlem adam şu Maliye Bakanımız. Ekonomiydi, özelleştirmeydi derken şimdi de Türkiye’nin kanayan yarası, futbolu adam etmeye çalışıyor. Müthiş futbol zekâsı ve....

Âlem adam şu Maliye Bakanımız. Ekonomiydi, özelleştirmeydi derken şimdi de Türkiye’nin kanayan yarası, futbolu adam etmeye çalışıyor. Müthiş futbol zekâsı ve birikimiyle eminim bunun da üstesinden gelecektir. Zaten baktı olmadı, “Babalar gibi satar”, hem o, hem de biz rahatlarız.
Hadi biraz geriye gidelim.

Tarih, ülkelerin makus talihini çeviren insanları yazar bizlere. Fedakâr, cefakâr ve karşılık beklemeyen insanları. Allahtan necip halkımız bu konuda çok hassas davranıyor da, bize bu iyiliği yapanları “yaptıklarına” pişman ettirmiyoruz.
Misal Rusya. Oysa Çariçe Katerina ne zorluklarla kurtarmıştı ülkesini Osmanlının elinden. Bir gün, Ekim Devrimiyle Çarlığın başını yiyeceklerini bilseydi, onca zorluğa katlanır mıydı acaba?
Her neyse, futbola dönelim biz yine. Her şeyin yerle yeksan olduğu günümüzde, futbolda üzerine düşeni fazlasıyla alıyor. Pardon, alıyordu.

Tam “ne olacak bu futbolun hali?” sorusunu sorduğumuz günlerde, futbol karanlığının üzerine bir AKP ışığı doğdu ki; değme gitsin.
Her ne kadar güneş ışığı gibi olmasa da, ampul de pek ala o işi görüyor.
Göreve geldikten sonra kolları sıvayan AKP’nin ilk icraatı, futbol ile siyaseti ayırmak oldu. Tıpkı din işleriyle, devlet işlerini ayırdıkları gibi…
Bu sayede, kısa zamanda nur topu gibi belediye takımları doğru kucağımıza. Amatör semt kulüplerinin kapılarına bir bir kilit vurulurken, kaynağı halktan toplanan vergilerle kurulan bu takımlar, futbolumuzun yeni yüz akı oldular.

Ardından, iş futbol federasyonuna geldi. Futbolun “F”sini bile bilmeyen, ama bilmem ne belediyesinde AKP meclis üyesi olan genel kurul delegeleri sayesinde o işi de halletti AKP hükümeti. Sonunda tarafsız bir Federasyon Başkanı’mız var çok şükür!
Bu arada, futbol aşkıyla yanıp tutuşan Fethullah hocanın aşkına da kayıtsız kalmadılar tabii. Nereye el attıysa açtılar önünü. Al dediler, Beşiktaş’sa Beşiktaş, Galatasaray’sa Galatasaray, Milli Takım’sa Milli Takım sana. El öpmek yeterliydi karşılığında…
Futbolumuzun makus talihini çevirmeye yemin etmiş olan AKP’nin, sadece Süper Ligimizi kurtarmakla kalmadığını Eskişehirspor örneğinde daha iyi anladık.
Sayın Maliye Bakanı’mız, bu işle bizzat ilgilenerek örnek bir politikacı görüntüsü çizdi bizlere. Sadece Sergen Yalçın transferindeki çabası bile gözlerimizi yaşartmaya yeter de artar. Peşin 900 bin YTL’yi ne zorluklarla bulduğunu bir kendisi, bir de Allah bilir.

Bu fedakârlığı, “Eskişehir halkına seçim manipülasyonu yapıyor” şeklinde yorumlayanları kendi vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. Ne yani, stattaki imza töreninde azıcık şov yaptı diye bir bakana bu iftira atılır mı hiç?
Ama Sayın Unakıtan’ın en büyük hizmeti inşallah bu sene olacak. Kendisi şu sıralar harıl harıl Ronaldinho arıyormuş. Brezilya Büyükelçimizi de “Scout” olarak görevlendirmiş. Bu sayede, Eskişehirspor Süper Lige çıkarsa, Roberto Carlos’u bile söndürecek Ronaldinho’yu sahalarımızda süzülürken görebileceğiz.
Yalnız benden duymuş olmayın, Brezilya’da anasından doğan hiçbir çocuğa Ronaldinho ismi verilmiyormuş. Zaten Barcelona’daki esmer çocuğun esas adı da Ronaldo Gaucho De Assis Moreira’dır. Eskiden oynadığı bazı takımlarda kendisiyle aynı adı, yani Ronaldo adını taşıyan başka topçular olduğundan, ona Portekizcede küçük Ronaldo anlamına gelen Ronaldinho demişler. Bir nevi “Ronaldocuk” yani.
Bu yüzden aynı isimle birisini bulmak biraz zor olacak ama halkımızın Kemal Unakıtan'a güveni tam.

Benim uykularımı kaçıran şey ise başka. Ya Sayın Unakıtan, Ronaldinho’dan vazgeçip, Milan’daki Kaka’ya gözü dikerse? İşte o zaman yandık.
“Gerçeğini getirtemedik ama ben sizi Kaka’sız bırakmam” dediğini düşünmek bile istemiyorum!
Bunca pisliğin içinde nefessiz kalan futbolumuz, Unakıtan’ın “Kaka”sıyla hiç baş edemez.
En iyisi biz Ronaldinho’ya kucak açalım tez elden. Hani alıştığımız gemi var, gemicik var ya, Ronaldocuğa da alışırız nasılsa…