Yeni çizgi romanında toplumsal cinsiyet eşitsizliğine odaklanan Fabien Toulmé aile kavramını, evlilik imzasıyla birbirlerine bağlanan hayatları, aşk ve cinselliğin birbirinden ne kadar farklı bir yerde olduğunu ve yıllar içinde toplumsal değerlerin nasıl evrildiğini çizgileriyle öyküleştiriyor.

Sıra dışı sevme halleri
Fabien Toulmé. (Fotoğraf: Desen Yayınları)

Songül BOZACI

Hayatın içinden en yalın gözlemlerle yaşamlarımıza göz attırmayı başaran bir sanatçı Fabien Toulmé. Gündüzleri mühendis kimliği ile çalışırken geceleri ilk çizgi romanı olan 'Beklediğim Sen Değildin’i çizmiş, yayın sektörüne başarılı bir giriş yapmıştır ve artık hayatına çizgi romanlarına tam zamanlı çalışarak devam ediyor. Kendi hayat hikâyesinde de gördüğümüz gibi hayallerin ve hayattan beklentilerimizin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor verdiği eserlerde.

Büyük Aşk çizgi roman kitabında biz okuyucularını bu sefer “Aşkın yaşı olur mu?” sorusu ile baş başa bırakıyor. Bunu yaparken toplumsal cinsiyet eşitsizliğine de değiniyor. Yeri geldiğinde aile kavramını, evlilik imzasıyla birbirlerine bağlanan hayatları, aşk ve cinselliğin birbirinden ne kadar farklı bir yerde olduğunu ve değişen yıllar içinde toplumsal değerlerin de nasıl evrildiğini 20’li yaşlarının ortalarındaki Noémi’nin ve 80’li yaşlardaki Suzette’in deneyimleri ile öğreniyoruz.

SEVGİNİN HER TÜRÜ

Hikâyenin merkezinde iki kadın var. Biri günümüzü temsil eden genç torun Noémi diğeri 60 yıl boyunca evli kaldığı kocasını kaybeden fakat bunun için çok da üzülmeyen Suzette. Cenaze merasiminin olduğu gün ile başlıyor çizgi romanımız. Torun, büyükannesine oldukça düşkün. Çok yoğun olsa da işini severek yapıyor. İş yeri sahibinin ülkemizde hayal edilen işverenlerden olduğunu söyleyebiliriz. Çalışanın bir insan olduğunu unutmayan ve onun da dinlenmesine, sevdikleri ile zaman geçirmesine önem veren biri… Her şeyden öte sevgiye oldukça değer veriliyor bu hikâyede. Sevginin her türlü haline tanıklık ediyoruz.

Yaşamın vazgeçilmez kuralı gibi kimi insanlar tüm yaşamını yalnız geçirmeyi seçebilirken kimi insanlar yaşamını paylaşacak bir yol arkadaşı arayışındalar. Bunu yaparken kaç yaşında olduklarının önemi olmadığını her sayfada hissediyoruz. Kimi gerçekten bir ömür birlikte yol alacağı kişiyi bulabiliyor ve onunla bir ömür geçirebiliyor. Kimi görücü usulü ile evleniyor ve kaderini kabul ediyor. Kimisi ne istediğini bilmiyor ve gerçekten kendisi için doğru olan kişiden uzak düşebiliyor. Suzette tüm bunların karışımı bir seçim yapmış. Au pair olarak İtalya’ya gittiğinde 23 yaşında olduğunu ve hayatının aşkı ile orada tanıştığını öğreniyoruz. Fakat duygularını ifade etmekten ölesiye korktuğu için sadece bir balo gecesi birlikte dans ediyorlar. Bu onların unutamadıkları anları.

Hayat bazen yapılan planlar üzerinden ilerlemediği gibi bazen de tamamen planına uygun ilerleyebiliyor. Suzette ülkesine geri döndüğünde ailesinin kendisi için uygun bulduğu kişiyle dile kolay 60 yıl bir yastığa baş koyuyor. Bu evlilik sürecinde anlıyoruz ki aşkı bulamamış. Hatta sadık bir eş de bulamamış. Bunun için eşini suçlamıyor çünkü o zamanlar evliliklerin, eşlerin isteğine bağlı sadece çocuk yapma üzerine kurulu olduğundan bahsediyor. Torunu ile yaptığı sohbetlerde ne kadar yüzü kızarsa da, bu konularda konuşamadığını dile getirse de yeni neslin artık her şeyi ne kadar farklı yaşadığını ve onun için tabu olan şeylerin nasıl da değiştiğini görebiliyor. Fakat aynı zamanda yeni neslin birçok bilgi içerisinde sıkışıp kaldıklarına, sevgi dolu anlar yerine bir sürü farklı tartışmalara yöneldiklerine ve bencilleştiklerine şahit olabiliyor.

İlişkilerin, her iki tarafın özverisi olmadan devam edemeyeceğini çok basit anlatımlarla gösteriyor roman bize. Sevginin karşılıklı anlayış ve her iki tarafın isteklerine bağlı olduğunu net bir şekilde önümüze seriyor. Noémi ne kadar genç olsa da bir ilişkiden tam olarak ne beklediğini biliyor. Partnerinin ilişkiden ne kadar korktuğunun da farkında. Bir noktadan sonra Suzette’in büyük aşkı ile buluşmasını ve onların hayatı, aşkı ve kalan zamanlarını kıymetli bir hazine gibi yaşadıklarını gördükçe kendi ilişkisine ve yaşamına bakışı da değişiyor.

BÜYÜK AŞK, Yazan-Çizen: Fabien Toulmé , Çeviren: Damla Kellecioğlu, Desen Yayınları, 2023

SEVGİ EMEKTİR

En sıradan insanların en sıra dışı sevme hallerine tanıklık ediyor olmak ve torun-büyükanne sohbetlerinde herkese düşünmesi için bir fikir veren diyaloglara rastlamak okuyucuya büyük keyif veriyor. Çizgi romanın sessiz sayfaları yaşamın sessizce akışı gibi.

Unutulmayan büyük aşklar araya uzun soluklu evlilikler girse de, torun sahibi olsanız da belki yeniden sizin cesaretle bir adım atmanızı bekliyordur. Ya da gençlerin gerçekten doğru kişiyi bulduklarında anlamsız kavgalarla ilişkilerin yitip gitmelerine zemin hazırlamamaları içinde oldukça kıymetli bir okuma. Zaman geçtikçe toplumsal cinsiyet rollerinde kadınların yeri ve aşk hayatlarındaki konumları da değişti. Tabii bu bizim ülkelerde hâlâ bebek adımları ile ilerliyor gibi olsa da olması gereken yere gelecektir.

Suzette’nin sevgili torununun onu desteklemesi ve onunla birlikte yola çıkması sayesinde içinde küçük bir umut ile sevdiğine kavuşup gerçek aşkı yaşıyor olması, birçok kişi için bir umut tohumu aşılıyor. Sevmek dünyanın en eski ve en güzel şeylerinden biri. Sevginin olduğu her yerde hep güzellikler olmuş ve olmaya devam edecek.

Sevgi ne idi sorusu ile büyüyen bir nesil var ülkemizde. Sevginin emek olduğunu da hatırlatarak yaşamınızda hep büyük aşklarınız ile kesişsin yollarınız. Belki bizler Suzette gibi cesur adımlarımızı geç atmasak çok daha iyi olacak. Kalan ömrümüz hep aşk ile dolu geçerken kadın-erkek eşitliğini unutmamak gerektiğinin de altını çizmekte fayda var.