“Bu tasarı, Türkiye gerçeklerine aykırı bir tasarıdır. Bu tasarı, bilimsel analizin ürünü değildir. Bu tasarı, kâr ve zarar mantığına göre hazırlanmış bir tasarıdır. Bu tasarı,...

“Bu tasarı, Türkiye gerçeklerine aykırı bir tasarıdır. Bu tasarı, bilimsel analizin ürünü değildir. Bu tasarı, kâr ve zarar mantığına göre hazırlanmış bir tasarıdır. Bu tasarı, sosyal kaygıları dikkate almamaktadır. Ayrıca, bu tasarı, Anayasa’nın sosyal devlet olma özelliğini ve sosyal güvenlik hakkını da dikkate almayan bir tasarıdır.”
“Bugünkü anlamda ilk sosyal güvenlik tasarısını, 1889 yılında, Prusya Kralı Bismarck hazırlamıştır; bu hazırlanan sosyal güvenlik tasarısında, vatandaşlara, yaşlandıklarında düzenli maaş alacakları ve sağlık hizmetlerinden bedava yararlanacakları vaat ediliyordu; ancak, sistemde küçük bir çarpıklık var; o da şu: Bismarck, 65 yaşında emeklilik vaat ederken, Prusya’da ortalama yaşam süresi 45 yıldı. İşte bu tasarı Batı’yı örnek alıyor; ama, 1889’lardaki Batı’yı mı yoksa 2000’li yılların çağdaş Batı dünyasını mı, sosyal güvenlik sistemini mi örnek alıyor?! Bunu dikkatlerinize arz ediyorum. Hiç şüphemiz yok ki, dünya ve Türkiye gerçeklerine kapalı bir şekilde, 1889 Avrupasını örnek almaktasınız.”

“Bu tasarının, kurumların finans sorununu çözemediğini ifade ediyoruz. Siyaseten bakacak olursak, bu tasarının, iktidar partilerine bir getirisi de yok. “Peki, bu inat neden?” diye sorduğumuz zaman, karşımızda, yine, bu kürsüden, çok değerli bir iktidar partisi milletvekili, burada “54 üncü hükümet, IMF’yi oyalayarak 50 ve 55 yaş üzerinde tasarı hazırladı; fakat, bunun mefhumu muhalifini alırsak, biz, IMF’yi filan oyalamıyoruz, IMF’nin dediğine ram olduk, IMF’ye teslim olduk” der mahiyette ifadede bulundular.”

Yukarıdaki özlü konuşma DSP-ANAP-MHP koalisyonu tarafından hazırlanan ve emeklilik yaşını 58-60’a, prim gün sayısını 7000 güne çıkaran tasarıya karşı 16 Ağustos 1999, tarihinde Fazilet Partisi adına Faruk Çelik tarafından TBMM’de yapıldı. O günlerde sadece Faruk bey değil bugün AKP sıralarında yer alan pek çok milletvekili ve Sayın Gül de benzer bir tutum almıştı. Söz uçar ama arşiv kalır. Şimdi Çalışma Bakanı olarak SSGSS’nin yılmaz savunucusu olan Çelik’e geçen hafta Meclis’te bu sözleri hatırlatıldığında bakın ne dedi: “Benim 1999 yılında yeni milletvekili olduğumda, muhalefet sıralarından kalkıp yaptığımız bir konuşmayı sık sık hatırlatıyor arkadaşlarımız. Yani bir anlamda şunu söyleyebiliriz: Diyelim ki ben o gün yanlış yapmışım, yeni bir milletvekili olarak ben yanlış yapmışım. Bunu, bugün devlette, kamuda önemli bir görev alan bir bakan olarak bunu ifade etmeyi de zül filan telakki etmiyorum, bir dürüstlüğün gereği olarak ifade ediyorum. (...) Devletin içini de bilmediğimiz için, (...) biz bu konuşmayı yapmış olabiliriz ama bugün bir farklı gerçek var.” (27 Mart 2008, TBMM).

Faruk Bey milletvekili iken “devletin içini” bilmiyormuş o yüzden aslanlar gibi işçinin, emeklinin haklarını savunmuş! Tasarının kâr ve zarar mantığına göre hazırlandığını söylemiş. Faruk bey konuşmasında şunları da söylemiş “bu tasarının şampiyonluğuna soyunan Anavatan Partisi, bu ısrarından vazgeçmiyor. Öyle tahmin ediyorum ki, Anavatan Partisi, önümüzdeki dönem, Türk siyasî hayatına, parlamento dışından katkıda bulunmaya devam edecektir”.

Hakikaten Faruk Bey bu konuda tam isabette bulunmuş. 2002’de o tasarının mimarları DSP-ANAP-MHP gümbür gümbür çökmüş ve Faruk Bey’in yeni partisi AKP iktidar olmuştu. Millet yaptıkları o konuşmalara inanmış olmalı.
Ancak AKP hükümet olur olmaz “öğrenme” süreci başladı. Bu öğrenme sürecinde muhalefette söyledikleri hafızalarından silindi. Muhalefetteyken “gözü açılmamış bıldırcın yavrusu” misali bazı hatalar yapmışlar ama iktidar olunca çabucak “devletin içini” öğrenmişler! Başöğretmenleri IMF olmuş. Çalışkan öğrencilermiş, çabuk öğrenmişler. Şüphesiz en güzel öğrenme biçimi insanın kendi tecrübeleriyle öğrenmesi, hatalarından ders çıkarmasıdır! Şüphesiz insan sürekli öğrenen bir varlık. Bakalım Faruk Bey ve arkadaşları bugünkü hatalarından ne zaman ders çıkaracak.
Not1: Geçen hafta bir sendikal seminer için Bulgaristan’da olduğum için yazamadım. Merak edip soran okuyuculara teşekkür ederim.
Not2: Dün teknik bir arızadan dolayı yazarımızın geçen ay yayımlanan yazısı çıkmıştır. Yazarımız ve okurlarımızdan özür dileyerek bugünkü yazısını yayımlıyoruz.