Tunuslu on binlerce diplomalı işsizden biri olan Muhammed Bouazizi’nin bedenini ateşe vermesinin üzerinden iki yıl geçti. İki yıl önce 17 Aralık’ta yakılan ateş bütün bir Arap coğrafyasında...

Tunuslu on binlerce diplomalı işsizden biri olan Muhammed Bouazizi’nin bedenini ateşe vermesinin üzerinden iki yıl geçti. İki yıl önce 17 Aralık’ta yakılan ateş bütün bir Arap coğrafyasında derin sarsıntılara yol açtı. Tunus, Mısır derken Libya ve Yemen’de iktidarlar devrildi. Kiminde içsel dinamiklerin kiminde ise emperyalist güç odaklarının etkisiyle.

Kar topu gibi büyüyen öfke dalgası bölgenin en gerici yönetimlerine sahip, Suudi Arabistan, Ürdün, Umman, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas, Kuveyt gibi monarşileri teğet geçti. Bir diğer monarşi ülkesi Bahreyn’de ise Körfez Arap ülkelerinin orduları tarafından elbirliğiyle bastırıldı.

Suriye’de ise emperyalist kışkırtmanın yol açtığı iç savaş tüm şiddetiyle sürüyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinden ülkeye taşınan mobil mücahitler Suriye’yi uçurumun eşiğine sürüklemek üzere. 

Tüm Arap coğrafyasını sarsan olayların ardından ABD’nin desteği ve küresel güçlerin icazetiyle Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) “ılımlılaştırılarak” siyasal sürece dâhil edildi.

Birçok ülkede artık Müslüman Kardeşler işbaşında. Bölgenin kapitalist küreselleşmeye uygun olarak, uluslararası sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilmesinin uğraşı içerisindeler.

***

Dizayn sadece bölgenin kapitalist küreselleşmenin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmesiyle sınırlı değil. Siyasal ve toplumsal yapının bölgenin yeni aktörleri olan “Ilımlı İslamcılar”ın dünya tasavvuru doğrultusunda şekillendirilmesi de bu siyasal mühendisliğe tabi.

Tam da Bouazizi’nin bedenini ateşe verdiğinin yıldönümünde Mısır’da kitlelerin şeriat anayasasını oylamak için sandığa gitmesi bu çalışmanın ürünü. Muhalefetin eylemlerini dikkate almayan Müslüman Kardeşler tüm itirazları görmezden gelerek meydan okurcasına referandumu gerçekleştirdi.

Yaşadıkları güç zehirlenmesinin de etkisiyle sandığı bir zorunluluk olarak halkın önüne koyan Müslüman Kardeşler, Selefilerin de desteğiyle ilk raundu az bir farkla da olsa kazandı. Gücün tuzağına düşen Muhammed Mursi ülkeyi kadınlar, işçiler, azınlıklar, bireysel hak ve özgürlükler açısından cehenneme çevirmenin startını vermiş oldu böylece.

Benzer referandum girişimlerinin yakın zamanda diğer komşu ülkelerde de zuhur etmesi bekleniyor. Bahar diye halklara yutturulan siyasal değişiklikler halkların kara kışına dönüşmek üzere.

***

Tüm bu siyasal ve toplumsal mühendislik çalışmaları sürerken diplomalı işsiz Bouazizi’yi ölüme sürükleyen koşullarda ise bir değişiklik yok. Kendilerini iktidarın tatlı rehavetine kaptıran yeni muktedirler hayata geçirdikleri neoliberal politikalarla açlık, yoksulluk, sefalet ve işsizlik üretmeyi sürdürüyorlar.

Dün, seyyar sebze arabasına el konulan Bouazizi’nin bedenini ateşe vermesinin ikinci yıldönümüydü. Arap Baharı olarak adlandırılan olaylar silsilesi üçüncü yılına evrilirken, “Ilımlı İslamcılar”ın bu süreç zarfında halklara vaat ettiği tek şey neoliberal ekonomik politikalar ve şeriat anayasaları oldu.

Kavga ve tartışmalar sürüyor. Sonlanacak gibi de değil. Yaşananların bahar mı yoksa kara kış mı olduğunu tarih gösterecektir. Ancak bugünden geriye bakıldığında bölgenin neoliberal dönüşüme uygun olacak şekilde siyasal, sosyal ve kültürel yapısının yeniden reorganize edilmesinin halklara iyilik getirmediğini Mısır örneğine bakarak söylemek mümkün.

Peki bu arada Türkiye ne mi yapıyor? Kendisine biçilen misyon doğrultusunda hem tetikçilik hem de taşeronluk görevini ifa etmeye çalışıyor.