Geçen haftaki yazıya yetişmeyen, istifa kararı geldi... Stockholm’ün Teby bölgesinde alkollüyken araç kullandığı gerekçesiyle...

Geçen haftaki yazıya yetişmeyen, istifa kararı geldi... Stockholm’ün Teby bölgesinde alkollüyken araç kullandığı gerekçesiyle hakkında dava açılan İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt’in babası Bruno Reinfeldt, Teby Belediyesi Meclis Üyeliği görevinden istifa etti. Alkollüyken araç kullandığını kabul etmeyen baba Reinfeldt, hakkında açılan davanın sonuçlanmasını beklemeden verdiği istifa kararını, üyesi olduğu siyasi partiye zarar vermemek için yaptığını açıkladı.
Kararı alırken ne oğlundan, ne de partisinden bir baskı görmediğini özellikle belirten Bruno Reinfeldt, davanın basında geniş yer bulması üzerine partisi adına böyle bir sorumluluk hissettiğini söyledi.
Alışkın olmadığımdandır belki ama siyasetin bu kadar temiz yapılanını, açık söyleyeyim, kıskanıyorum. Bir belediyenin meclis üyesi, üstelik de oğlu başbakan,  trafik suçu işlediği iddiasıyla hakkında dava açılıyor, ortada kaza yok, olmayan kazada ölen de yok. Baba Reinfeldt, davanın sonuçlanmasını beklemeden siyasi hayatını bitiriyor.
Geçen hafta baba Reinfeldt’in alkollüyken araç kullandığı iddiasıyla tutuklandığını duyurmuştum. Bu yazı üzerine bana gelen e-postalar ve yorumlar “Türk halkı unutkandır” diye yapılan genellemelerin, en azından, BirGün okurları adına yanlış olduğunu ortaya çıkardı. Baba Reinfeldt’in işlediği trafik suçu ve hâkim önüne getirilene kadar yaşadığı süreç, pek çok okuyucuya, Başbakan’ın oğlu Burak Erdoğan’ın 1998’de otomobiliyle çarparak ölümüne neden olduğu ses sanatçısı Sevim Tanürek’i hatırlatmış.
O tarihte açıklanan Adli Tıp raporuna göre 8’de 8 suçlu bulunan yaya Sevim Tanürek’in, eşi Ahmet Tanürek, zamanın İstanbul Belediye Başkanı olan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan’ın, ehliyetsiz olarak bu kazayı yaptığını iddia etmişti. Tanürek, Erdoğan’a kazadan üç ay önce verilmiş gibi ehliyet düzenlendiğini söyleyip kaza sonrası belediyenin arazözlerinin kazanın olduğu mahalleye gelip caddeyi baştan aşağı yıkadığını duyurmuştu. Ahmet Tanürek, böylece 35 metrelik fren izinin tamamen ortadan kalktığını açıklamıştı.
Polislerin kaza sonrası 8’de 4 kusurlu bulduğu Burak Erdoğan, Adli Tıp Trafik İhtisas Daire Başkanı Eyüp Çakmak tarafından düzenlenen raporla aklanmış ve mahkeme tarafından 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Hapis kararı, 1998’in fiyatıyla 540 bin lira para cezasına çevrilmişti.
Burak Erdoğan için kusursuz raporu hazırlayan Eyüp Çakmak da Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne genel müdür yardımcısı olarak atanmıştı.  2008’de görevden alınmak istenen Çakmak’la ilgili karar, bir basın toplantısı öncesinde Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın önüne uzatıldığında açık unutulan mikrofondan Unakıtan’ın “Bak Çakmak’ı sakın Başbakan’a sormadan almayın” demesi mahkeme kararına bakıldığında yalancı olan Tanürek’in iddialarını akla getirmişti.
Bir yerde mahkeme kararıyla ve Adli Tıp raporuyla tamamen yalan olduğu ortaya koyulan ama vicdanlarda soru işareti bırakan iddialar. Diğer bir ülkede daha dava aşamasındayken siyasi hayat bitiren bir iddia. İddialar, siyasi hayat bitirdiğinde, kazanan siyaset oluyor. Siyasette, her türlü iddiaya rağmen ‘Hep kazanan’ olanlar da, aslında siyasetin kendisini bitirenler oluyor.
 Siz ne dersiniz bilmem ama Türkiye’de yerel seçimler bu kadar yaklaşmışken acaba İsveç Başbakanı’nın babasına bizim oralardan bir meclis üyeliği mi önersek? Belki bizimkilere öğretecek bir şeyleri vardır.