ANAYASA PAKETİ VE CEPHELEŞMEDE YENİ BÖLÜM Hiç eksiğimiz yok, ama

ANAYASA PAKETİ VE CEPHELEŞMEDE YENİ BÖLÜM
Hiç eksiğimiz yok, ama fazla mal göz çıkarmaz misali yeni Anayasa Paketi ile yeni bir ayrışma/kavga nedenimiz daha oldu. Artık Meclis, partiler, medya ve kamuoyunun katılacağı büyük bir koro halinde konuşacağız da, konuşacağız.
Saflar da bildiğiniz gibi değil. Demokrasi adına bu paketi beğenenler de var, kaygılananlar da. Maddelerin bazılarını olumlu bulanlar da var, tümünü reddedenler de. Bazıları şu da böyle olsa diyor, diğerleri özellikle yargı ile ilgili değişikliklerden dehşete düşüyor. Madde içeriklerine itiraz edenler olduğu gibi, sürece itiraz edenler de var. Bu değişikliklerde toptan bir referandumu milli irade diye alkışlayanlar da var; bunun neresi demokrasi diye soranlar da. Farklılıkları daha da uzatabiliriz.
Sonuç?
Günümüz, gecemiz anayasa değişikliklerini tartışma ile geçecek; o belli.
Arkasından ne gelecek, işte onu bilemiyoruz.
Peki, tüm bu yaşanılanların Türkiye’nin demokratikleşmesine katkısı ne olacak?
Kuşkusuz modernleşme ve demokratikleşme yolunda yüzyıllara uzayan kavgalar yaşamış Batı örneği önümüzdeyken, Türkiye’deki çalkantılara ne diye şaşmalı diye de düşünülebilir.
İyi de, kendi içinde zaten çok zahmetli ve dolambaçlı olduğu bilinen demokratikleşme sürecine, iktidarın yükselttiği, siyasal partilerin el verdiği kısır kavgalar, “ben yaptım, oldu” demeler, parti menfaatinden öteyi umursamayan tavırlar ne kadar yardımcı oluyor?
Örneğin bu Anayasa değişiklikleri paketini AKP paketi olarak nitelemek çok mu yanlış?
Örneğin demokrasi isteniyorsa, buna daha çok hizmet edecek anayasa değişiklikleri neden öncelikli değil?
Sorular ve kaygılar çok; ne yapacağız? Tartışmalara devam.
İşte bu tartışmalar arasında bunalırken, beni heyecanlandıran, bu kadar güzel olamaz dedirten bir film seyrettim: ANADOLU’NUN KAYIP ŞARKILARI.
Film, farklı kültürler, farklı dildeki şarkılar, farklı doğal güzelliklerle Anadolu’yu dolaşırken görsel, duygusal anlamda gerçekten çok usta bir iş kotarmış.
Bu filmi yapan, yöneten Nezih Ünen’e teşekkürle yetinemem; ne desem az. Ne yaptığını bilen, yaptığını ustalıkla ortaya koyabilen biri.
O, bu yapıtı bu topraklarda yaşayan uygarlıkların çocuklarına adamış.
Bakalım bu uygarlıkların çocukları, bu filmin ve bunu yapanların hakkını verecek mi?
Filmi seyrederken, hem güzel kotarılmış bir çalışmadan heyecanlanıyorsunuz, hem de anlattığından, gösterdiğinden. Düşündüm, duygulandım; yanımdaki arkadaşım bu kadar güzellikten ağladı. Her ikimiz de, bu ülkede yaşanan tüm beyhudeliklere karşın, iyi ki bunlar var; iyi ki bunları bir şölen halinde sunan, bize nelerin üzerinde oturduğumuzu hatırlatanlar var dedik.
ANADOLU’NUN KAYIP ŞARKILARI yalnızca güzel bir film değil, daha ötesi.
Bu film sinema salonlarının dışına çıkmalı. Benim bir-iki önerim var. Bu filme destek vermiş Kültür Bakanlığı, genel-geçer değil de, anlamlı bir iş yapmak istiyorsa bu önerilerime sahip çıkar diye de düşünüyorum..
Bu filmi öncelikle MECLİS’in seyretmesi gerek. Özellikle de tartışmalardan, kavgalardan bunaldıkları bu günler için kaçırılmaz bir fırsat.
Şöyle Meclis’in ortasına büyük bir ekran kurulsun ve ekranda Anadolu’nun bu göz kamaştıran güzelliklerini tüm milletvekilleri seyretsinler derim.
Sonra yine her zaman yaptıkları işe, konuşmaya, tartışmaya dönebilirler. Ama bir seyretsinler.
En azından konuşma ve tartışmanın ötesinde ne kadar anlamlı şeyler olduğu/olabileceğini de, nasıl bir kültürü temsil ettiklerini de görebilirler. Hatta bana kalırsa, bu seyretme seansını aralıklarla devam ettirmek daha faydalı olur.
Hadi, Meclis’in KADIN MİLLETVEKİLLERİ; siz bu işe önayak olun. Hani Meclis’e daha fazla kadın diyorsak, bu istemi haklı çıkaracak farklılıklar buralarda.
Bunun da ötesinde bu film yurttaşlık dersinde, “AÇILIŞ DERSİ” olarak gösterilmeli. Sayfalarca yazının, çokkültürlülük gibi büyük söylemlerin yapamadığını aslında bu tür filmler yapabilir. Metropol çocukları resmi tarih dışında tarihi bilmedikleri gibi, Anadolu’yu da bilmez. Anadolu’dan göç edenler bile, burada geçmişi unutmaya, başka bir yol tutmaya bakar.
Oysa bilmeliyiz: Geride büyük bir “ZENGİNLİK” ve bu zenginlikte bir “İYİLİK” saklı.
NOT: Filmi yapanlardan iki ricam var. Bu filmi, evlerimizde seyredilecek ve gelecek kuşaklara aktarılacak bir arşiv çalışması; bu nedenle lütfen videosu. İkinci olarak, “Metropollerdeki Anadolu” gibi, böyle bir arşiv çalışmasının devamını da yapmalısınız. Buna da ihtiyacımız var. Ve teşekkürler, teşekkürler…