Önünüzde dünya şampiyonası gibi önemli bir turnuva var. Daha öncesinde eleme grup maçları. Bu nedenle sizi ulusal takımın başına

Önünüzde dünya şampiyonası gibi önemli bir turnuva var. Daha öncesinde eleme grup maçları. Bu nedenle sizi ulusal takımın başına teknik direktör yapmışlar. Bütün sorumluluk sizde. Ekibinizle birlikte, tespit ettiğimiz oyuncuları takip etmeye başlıyorsunuz. Oynadıkları takımın teknik direktörüyle uyumlu bir program yürütüyorsunuz. Zamanı gelince kadroyu açıklayarak, çalışmaya başlıyorsunuz.

Ülkenin bir futbol felsefesi ve oyun şablonu varsa, ki buna “ekol” deniyor, o zaman değişik takımlarda oynayan oyuncuların bir araya gelerek uyum sağlaması kolay olacaktır. Şayet böyle bir yapılanma oluşturulmamışsa işte o zaman işler zorlaşır ve başarı oranı değişkenlik gösterir.

Fransa ve İtalya bu şampiyonada çeyrek finale çıkarsa çok üzüleceğimi şimdiden söylemeliyim. Oynadıkları kötü futbolun yanı sıra, birçok polemiğin içerisinde hoş görüntü vermiyorlar. Domenech ve Lippi’nin sinirli olmalarının nedeni futbol dışında yaşadıkları olaylar. Avrupa’nın şampiyon takımlarında oynayan, bireysel yetenekleriyle sonucu değiştiren oyunculardan oluşan Fransa yerlerde sürünüyor. Federasyon olarak daha turnuva başlamadan işi zora sokmuşsun. Dünya şampiyonasından sonra teknik direktör değişikliği yapacağını ilan etmişsin, sonra soyunma odasında antrenörü yumruklamaya kalkışan Anelka’yı kadro dışı bırakarak, kötü gidişe dur demeye kalkıyorsun.

Sevgili Raymond Domenech’in kızmaya hakkı yok. Yapılan operasyonu öğrendiği gün, istifa etmesi gerekirdi. Baştan sona hatalar komedisi yaşayan Fransız takımını izlemek bile istemiyorum. İtalya’ya gelince, kabuk değiştiren bir kadro. Zaten göze hoş gözükmeyen futbol ekolü ile turnuvaların devamlı müşterisi. Katı savunma anlayışı, tempoyu “yürüme hızına” dönüştüren tatlı sert futboluyla turları geçen, sıkıştırdığı zaman final oynayan gök mavililerin bu kez işi oldukça zor. Lippi sinirli çünkü, basın üstüne geliyor. “Takımı yanlış seçtin. Yıldızlar nerede?” diye soru yağmuruna tutulunca, takımına ve oyuncularına sahip çıkıyor. Belli ki, takımı oluştururken çok zorlanmış. “Takımıma ve oyuncularıma güveniyorum. Biraz sabırlı olun, gruptan çıkınca sizlerle o zaman konuşacağım” diyor.

Bir bildiği vardır herhalde deneyimli teknik direktörün. Bence bu kez işi oldukça zor İtalya’nın. Bir başka örnek de Fildişi Sahilleri. Şampiyonanın en güzel, tempolu geçeceğini düşündüğüm maçında beni hayal kırıklığına uğrattılar. Brezilya karşısında ezik ve sonuca razı, özgüveni sıfır bir görüntü sergilediler. Latin takımlarının ön plana çıktığı bir şampiyona izliyoruz. Mücadele eden, tempoyu yükselten, pres yaparak top kapan ve oyunu ileriye ışık hızında götüren oyun anlayışı başarıyı da beraberinde getiriyor.