Bir İstanbul Masalı tadında anlatmak isterdim sizlere "Bir İstanbul Derbisini".

Bir İstanbul Masalı tadında anlatmak isterdim sizlere “Bir İstanbul Derbisini”. Ancak bunun ne kadar zor bir şey olduğunun farkına varalı uzun yıllar oldu. O tadı, o hissi belleklerimiz henüz kaybetmedi belki ama mevcut futbol düzeni devam ettiği müddetçe bir daha o günleri görebilir miyiz emin değilim…

O günler derken kimse abarttığımı düşünmesin. Yani Kelle İbrahimlerin yada Zeki Rıza Sporellerin futbolculuk günlerini kastetmiyorum. Bunun için 80’li yıllara dönmemiz bile yeterli.

Çocuk yaşlarımda gittiğim GS-FB-BJK’ın birbirleriyle olan maçlarının hepsi bayram kıvamında gelmişti bana…

Hepsi karnaval, hepsi panayır yeri güzelliğinde…

O günlerin bugünlerden en büyük farkı ise tribün paylaşımıydı. Ve tabii bir de kültürü. Maçın başlamasına saatler kala dolan o tribünlerin yarı yarıya paylaştırılmış olması, tadına doyulmayan tezahüratların yapılmasına da katkı sağlamaktaydı. Hatta diyebilirim ki; o zamanlar statlarda bu denli küfür, kavga ve tacizin olmamasının en önemli sebebi, tribünlerdeki bu eşitçilik durumuydu…

Bugün ise yüzde 95’e yüzde 5’lik oranlarla bir araya gelen taraftarların en iyi yaptığı şey bol bol küfür etmek oluyor. Son maçta Kadıköy’e giden Beşiktaş taraftarının yol boyunca halkın ve kamunun mallarına verdiği tahribat hangi kelimelerle açıklanabilir? Yada Fenerbahçe taraftarlarının, sahada canını dişine takarak mücadele etmekten başka hiçbir suçu olmayan İbrahim Üzülmez’e bir faul pozisyonu yüzünden ana avrat tecavüz etmesi neyin ifadesidir?

Tabii ki tüm bunlar sadece iki takımın yaşadığı olumsuzluklar olarak kalmıyor. Her sene defalarca yaşıyoruz bunları. Bir gün Mecidiyeköy’de, bir gün Kadıköy’de bir gün Beşiktaş’ta… Hatta ben bu yazıyı yazmaya başlamadan önce bu kez benzer şeyler Gaziantep’te yaşandı. Aşağılık bir fanatiğin attığı taş, yardımcı hakemin başını yardığı için maç iptal edildi…

Ne uğruna? Futbol aşkı için.

Yerseniz tabii ki…

*** *** ***

İbrahim Üzülmez’den bahsetmişken onun hakkında birkaç kelam daha etmek istiyorum. Ne olur birileri bu adamın zerinde bilimsel araştırmalar yapsın. Mümkünse klonlansın!

Taraftarının “Deli İbo” diyerek seslendiği bu adamın yıllar geçtikçe nasıl bir futbol şarabı olduğuna gözlerimle tanık olmasam “yalan” der geçerdim. Ancak İbrahim, öyle bir gelişim içinde ki; kimsenin aklı almıyor. Onun yaşındakilerin artık futboldan elini eteğini çekip, camiye gitmeye başladığı bu ülkede O, mevkisinin en iyisi olmaya devam ediyor. Üstelik futbolunun son demlerinde mükemmel bir sağ kanat oyuncusu da olabileceğini ispatlayarak...

Daha 30’lu yaşlarının hemen başında futboldan koparılan birçok değerin bugün adını bile hatırlamıyoruz ama İngilizlerin Tugay Kerimoğlu için gösterdiği saygı ve ilginin ne kadar önemli olduğunu da marifetmişçesine tekrarlayıp duruyoruz. Asıl marifet bunu takdir etmek değil uygulamaktır. Alın size İbrahim Üzülmez! Bu adam, belki de farkında olmadan bizlere bir şans daha veriyor.

Gelin onu siyah-beyaz pamuklara sarıp sarmalayalım demiyorum ama en azından küfretmeyelim. Bu bile bir başlangıçtır!