Türkiye İstatistik Kurumu-TÜİK 2008 yılının üçüncü çeyreği (yani temmuz-eylül dönemi) için büyüme oranını açıkladı: Yüzde 0,5 büyüme. Küresel krizin tırmandığı son çeyrekte (ekim-aralık...

Türkiye İstatistik Kurumu-TÜİK 2008 yılının üçüncü çeyreği (yani temmuz-eylül dönemi) için büyüme oranını açıkladı: Yüzde 0,5 büyüme. Küresel krizin tırmandığı son çeyrekte (ekim-aralık dönemi) yaşananlar göz önünde bulundurulursa bu dönemde daralma/küçülme yaşanıyor. Maliye Bakanı Meclis’te dünya ölçeğinde sistem değişikliğinin gerekliliğinden söz ederken, Başbakan’a rağmen Ekren-Şimşek ikilisine gönderme yaparak krizin yönetilemediğinin,  önlem almakta gecikildiğinin altını çiziyor. Diğer yandan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ise “Büyüme düşüyor, işsizlik artacak” derken hemen ardından “Tedbir alıyoruz, almaya da devam edeceğiz” eklemesini yapıyor. Tedbir alındığını söylerken işsizliğin artacağına vurgu yapmak önlemin kimler için kimler lehinde alındığını da açığa çıkarıyor aslında. Bütün dünyada işleme konan kurtarma operasyonları Unakıtan’ın sözünü ettiği sistem değişikliğiyle ters düşmese gerek. Ters düşmekten öte tam da finans-reel sektör lehine yeni düzenlemeleri içeriyor. Zaten dünya ölçeğinde de yapılan bu. Dünyanın yoksul halkları içinse bu gelişmeler daha fazla yoksulluk ve açlık anlamına geliyor.

Aslında büyüme-küçülme rakamları gerçek anlamda dünyanın yoksul halkları için pek bir şey ifade etmiyor. Zira süreğen hale gelmiş olan yoksulluk ve yoksullar için değişim hiçbir zaman iyiye doğru olmadı. Hep geriye gidiş, gerileme, daralma, küçülmeydi yaşadıkları.

Nitekim Türkiye için de büyüme söylemleri masaya yatırılıp; “kim için büyüme?” sorusuna yanıt aranacak olsa ortaya çıkan sonuç yukarıdaki sözü edilen gerçekliklerin altını çizen bir sonuç olacaktır.

Özellikle 2001 krizinden sonra toparlanma ve büyüme söylemlerini dilinden düşürmeyen Başbakan olsa olsa bu dönem içerisindeki yabancı sermayeden, bankalardan, tekellerden söz ediyor olmalıdır. Zaten rakamların dili de buna açıklık getiriyor.

Bugünlerde asgari ücret belirleme çalışmaları sürüyor ve bu ay içerisinde sonuçlanacak. Geçen yıl 2008 için belirlenen asgari ücretin, işçi ve işveren kesiminin oybirliğiyle tespit edildiği söylendi. Oysa oybirliğine dahil olan sendikaların nerdeyse tamamı bu ücretten memnun değildi. 2008 için tespit edilen asgari ücret, 435 YTL net idi. 2002’den bu yana asgari ücret yüzde 190 artmış. Dört kişilik ailenin gıda harcamaları 2002’de 370 YTL’den 2008’de 755 YTL’ye çıkarak  yüzde 204 artmış. Görülen o ki ücretler temel ihtiyaç olan gıda fiyatlarının altında kalmış. Yani yoksulluk, açlık daha da artmış. Nitekim yoksulluk sınırı rakamları Memur-Sen’e göre 1.936 YTL olarak verilirken Türk-İş tarafından ise 2.296 YTL olarak tespit edilmiştir. Açlık sınırı rakamları ise Memur-Sen’de 817 YTL iken Türk-İş’te ise 696 YTL’dir. Bu rakamlar sarı rakamlardır, artık kırmızı olanını siz hesaplayın. Türkiye’de dokuz milyon emekli, üç milyonun üzerindeki asgari ücretli yani çalışan 21,8 milyon emekçinin yüzde 55’i açlık sınırının altında ücret alıyor. Yüzde 11’den 12’ye doğru giden işsizlik oranı içinde yer alan yaklaşık üç milyon işsiz (ki gerçek işsiz bunun çok daha fazla üstündedir) ile birlikte açlık sınırı altındakilerin sayısı daha da artıyor. Yoksulluk sınırı altındakileri de göz önüne alırsak nerdeyse Türkiye’de yaşayan her dört kişiden üçü yoksul ve aç.

Görülen o ki halkın gelirinde artış ve refah söz konusu değildir. Huzurda büyüme söz konusu mudur? Hayır. Bugün cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı (2002 yılında 59.287 iken) 101.100’ü bulmuştur.

İnsanlar sokaklarda, karakollarda öldürülüyor. Kim tarafından? Polis tarafından. Artan polis terörü olmuştur.

Büyüme ise, bu da bir büyüme göstergesidir. Yoksulluğun, açlığın, huzursuzluğun, adaletsizliğin büyümesi...

2008 yılı sona eriyor ve bugünlerde kredi kartı ve kart aidat ücretleri tüketicinin cebinden çekilecek. Yaklaşık bir rakamla kırk milyon karttan ortalama 20 YTL’den 800 milyon YTL bankaların kasasına akacak. Nerden? Halkın cebinden. Hiçbir emek vermeden, üretmeden, tamamen rant olarak  800 milyon YTL. Diğer yandan 2008’in son 10 ayında 15 büyük banka 7.8 milyar YTL kâr etmiş. İşte kimlerin büyüdüğü, kimlerin daraldığına ilişkin kabaca rakamlar.

Yunanistan’da gençlerin hedefi karakol ve bankalar. Neden bankalara saldırılıyor sorusuna yanıt arayanlara, kendisine Irak’ta ayakkabı atılan G. Bush yanıt veriyor:

“Bana neden ayakkabı atıldı anlayamadım.”