Başbakan'a geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Bütün samimiyetimle. Gerçi hemen herkes yazdı ama, madem köşe yazıyo

Başbakan'a geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Bütün samimiyetimle. Gerçi hemen herkes yazdı ama, madem köşe yazıyoruz ben de Başbakan'ın hastanaye yatırılabilmesi için gerçekleştirilen balyoz operasyonundan utandığımı belirtmek isterim. Verilmiş sadakası varmış Başbakanımız'ın, hani kalp krizi falan olsaydı, balyoz operasyonu sırasında geçen 8-10 dakikanın bedelini o yaşamıyla, ülke de hiç gerekli olmayan yeni sıkıntılarla ödüyor olabilirdi.

Allah korusun, akla gelen başa gelseydi, Başbakan'ın siyasi çizgisine ne kadar uzak olursanız olun, insani nedenlerle yaşadığınız üzüntünüz, alaturka kurtarma operasyonumuz hakkında Batılıların diyecekleriyle utanca da dönüşecekti. Ağızları torba değil ki bü-zesiniz, eloğlu 301'lerimizle falan uğraştığı yetmiyormuş gibi Başbakan'ı zırhlı araçta kilitli bırakıp balyoz aramaya koşuşumuzu da diline dolardı.

Bizim kayınbirader, kendisi Almanya'da teknik elamandır, evde tesisatçılarımızın çalışmalarına falan denk geldiğinde saçını başını yolar, "Ya, sizin ustalar boruyu önce kesip sonra ölçüyorlar" derdi. Alaturka tarzımızın bizi böyle dillere düşüren bir yanı vardır ama avantajları da yok değil. Olmaz demeyin, olmaz olmaz, aynı olay bir Avrupa ülkesinde olsaydı, başbakanları aynı şekilde araçta kilitli kalsaydı, 8 dakikada bir balyoz bulabilirler miydi? Her 50 metrede bir inşaat olan alaturka kentlerimizin nimeti değil midir gerektiğinde bir balyoz buluvermek? Gerektiğinde balyoz bulmak iyi de, hani bundan böyle arkadaki araçlardan birinde zırhlı makam aracının yedek anahtarını bulundurmayı da öğrenirsek ne mutlu bize.

Demem o ki, ustalarımızın önce kesip sonra ölçmeleri dert değil, tabii eğer kısa ya da uzun gelen borular bir öğrenmeye vesile olur ve bir dahaki sefere önce ölçüp sonra kesebi-lirlerse!

Şu 301 konusu mesela, ilk gündeme geldiğinde memleketin gazetecilik örgütleri olarak az söylemedik, yapmayın etmeyin diye. Dinletemedik. Şimdi Fransız Parlamentosu'na düşünce ve ifade özgürlüğü dersi vermeye başlayınca, çaktırmadan kendimize de bakmaya, ölçüp biçmeye başladık ve gördük ki uzun kesmişiz! Burada aylarca onca laf edilirken milim kımıldamayan Adalet Bakanımız "TCK 301 değişmeyecek hükümlerden değildir" deyiverdi geçen gün. Madem değişebilirdi, biz bugüne kadar bunca lafı neden yedik?

Chomsky ve Herman'ın "Kitle Medyasının Ekonomi Politiği: Rızanın İmalatı" adlı kitabının çevirmen ve yayıncısını da yargılamaya başladık 301'den. Çevirmenler diyor ki: Fransız Parlamentosu'ndaki tartışmalar sırasında bir dolu adam "Ermeni soykırımı" dedi durdu, binleri de bunları çevirip burada yayımladı. Onları da yargılayın bari. Haksızlar mı?

Vatandaşın anasına laf etmeyi öylece geçiştirirken, Mersin'deki açılış töreninde Başbakan'a yumurta atanlara da toplam 14 yıl ceza verdik. Şimdi, liderlerine yumurtalı, boyalı, pastalı protestoyu alışkanlık haline getiren ve hoşgören Batılılar bu konuyu da dillerine dokuyacaklardır. Kimbilir, belki bir gün yumurtalı protestocuları hapseden yasalarımız da "değişmeyecek hükümler" olmaktan çıkar.

AKP kolaylıkla çözülecek sorunları bile balyozla ve epey kırıp dökerek halletmekte, durduk yerde sorun çıkarmakta pek mahir. Bur-sa'nın merkez ilçesi Nilüfer'de mesela; Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı, Doğan Avcıoğlu, Ümit Kaf-tancıoğlu, Cavit Orhan Tütengil, Server Tanilli, Turan Dursun, Savcı Doğan Öz, Musa Anter, Armağan Gerçeksi, Hakan Sepetçi, Avukat Cengiz Göral, Erdoğan Binyücel, Yusuf Büyük-başaran gibi cadde isimleri AKP'li Belediye Meclisi üyelerinin çabalarıyla değiştirildi

Ne demeli: Alın size bir balyoz operasyonu daha!