Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın kıdemli uzmanlarından Mahmut Kiper’in yazmış olduğu Üretim Ekonomisi için Sanayi ve Teknoloji...

Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın kıdemli uzmanlarından Mahmut Kiper’in yazmış olduğu Üretim Ekonomisi için Sanayi ve Teknoloji Politikaları kitabını ele almıştık. Teknoloji ve yenilik konularına yıllarını vermiş olan Kiper, Türkiye’nin diğer ülkelerle karşılaştırmalı çözümlemelerde neden geride kaldığını açıkladıktan sonra bazı saptamalarda bulunuyor.
Türkiye’de diğer ülkelere kıyasla özel sektörün Ar-Ge harcamalarının -sermaye birikiminin eksikliğine bağlı olarak- düşük kaldığını vurgulayan Kiper, kamunun yüzde 60 kadarını sağladığı bilim ve teknoloji harcamalarının büyük bir payının üniversiteler olduğunu vurgulayarak şunları kaydediyor: “... Gerçi bu oran içinde tıp alanı diğer alanlara ezici bir üstünlük sağlamıştır. Ayrıca yüksek sayıdaki bilimsel çıktının, inovasyon çıktılarına yani ekonomik faydaya dönüşme oranı da oldukça düşüktür. Bu durum ülkemizde hâlâ doğrusal inovasyon sisteminin hâkim olduğuna dair önemli bir gösterge olmakla birlikte, kendi kendine yeterli bir inovasyon ekosistemi için başlangıç noktasının ve öncü rolün doğal olarak üniversitelerden gelmesi gerektiğini de göstermektedir” (s.126).
• • •
Pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin üniversite ayağını gözönüne alarak özgün modeller ortaya çıkardığını aktaran Kiper, üniversite-sanayi-devlet üçlüsünün ülkeye özel arayüzler yaratabilmesi durumunda üniversitelerin motor işlevi görebileceğini düşünüyor. Kiper’e göre bu konuda en tepeden, yani yasal sistemden başlayan çeşitli yetersizliklerin söz konusu olduğunu söylüyor.
Mahmut Kiper, böylesi bir ortamda kamusal destek sistemlerindeki iyileştirmelerin üniversite-sanayi-devlet üçlüsünü bir motor olarak kullanmanın önkoşulu olduğunu belirterek Türkiye’deki destek sistemlerinin bugüne kadar doğru kullanılmadığını ve beklenen sonucu vermediğini yazıyor.
• • •
Yazara göre, destek programlarının eksikleri arasında en önemlisi DPT, TÜBİTAK, KOSGEB ve benzeri kurumların desteklerinin yurt dışındaki programların “kopyası” olarak tasarlanması. Bu destek programlarının etki çözümlemesi de yapılmayınca neyin, nasıl düzeltileceği konusunda da deneyim kazanılamıyor.
Destek programlarındaki eksiklikler arasında, programların arz odaklı olması ve kamu tedarik aracının kullanılmaması da sayılıyor. Destek programı, programı tasarlayan kuruluşun (arz yönü) isteklerine uygun olunca, bunu kullanacak diğer kuruluşların içinde bulunduğu koşullar göz ardı edilmiş oluyor. Kiper, kamu tedarik politikası -kamunun Ar-Ge içeren ürünleri öncelikli olarak satın alması- aracının kullanılmaması konusunda şu saptamaları yapıyor: “... Hemen tüm gelişmiş ülkelerin Ar-Ge’ye dayalı tedarik politikaları vardır ve bu politikalar, kendi şirketleri ve üniversiteleri için motivasyon sağlayacak şekilde kullanılmaktadır. Türkiye’deki tedarik sistemlerinde bu yaklaşım ne yazık ki görülmemektedir.”
• • •
Kiper’e göre, “Belki de en önemli sorun, kamu destek ve programları arasında sinerjik etki yaratacak ‘koordinasyon’ ve ‘senkronizasyonla’ ilgili eksikliklerdir. Her kurum, kendi programlarını, başka program ve sistemlerden bağımsız olarak sürdürmek istemekte, bu kurumlararası güç savaşlarına yol açmaktadır. Böylece hem süreklilik ve devamlılıkta, hem de kamu programlarının verimliliklerinde ve amaca uygunluklarında önemli zafiyetler” oluşmaktadır” (s.129).
Kiper’in çözüm önerilerine yönelik bazı görüşlerini haftaya ele alalım.