Akademik yayınlarda küreselleşmecilerin tezlerinin başında, kontrolsüz piyasa dinamiklerinin yaygınlaşmasıyla "ileri" ve "geri" ülkeler arasındaki farkın kapanacağı gelir. Pop

Akademik yayınlarda küreselleşmecilerin tezlerinin başında, kontrolsüz piyasa dinamiklerinin yaygınlaşmasıyla "ileri" ve "geri" ülkeler arasındaki farkın kapanacağı gelir. Popüler yayınlarda da küreselleşmenin eşitliğe ve insanlığın topyekûn refahına doğru bir (hatta ölçüyü kaçıranlarca biricik) yolculuk olduğu çeşitli şekillerde tekrarlanır, durur. Oysa, son 20-30 yılın is-tatiksel verileri ortada. Farkın kapanması bir yana, tam tersinin gerçekleştiği, uçurumun açıldığı apaçık. Sosyal patlamalar bir yandan, yoksulluğu nasıl katlanılabilinir hale getiririz projeleri bir yandan, ortalık toz duman. 0 cepheye şaşkınlık hâkim. Dünya kapitalizmi en yönetilemez devrini ifa ediyor.

***

Yine de eşitlenen bir şeyler mevcut. Olanı, gözle görüleni inkâr edecek değiliz. Eski bir ODTÜ öğretim üyesi olmam hasebiyle ordaki dostlardan ara sıra haber alırım. Öğretim üyesi bir arkadaşım yazıyor:"... Son 6-7 ayda, ODTÜ'de çalışan işçiler yoğun bir baskıyla karşı karşıyalar... Taşeron firma bu işçilere neredeyse kölelik düzenini andıran hükümler içeren bir sözleşme dayatıyor. Birçoğu 5 -10 yıldır ODTÜ'de çalışan işçiler, bu sözleşmeyi imzaladıkları anda kazanılmış haklarını kaybedecekler... Birçok acımasız hüküm "xxxx'e işçiler peşinen muvafakat eder" diye bitiyor.... işçilerin önemli bir bölümü işten atılma korkusuyla sözleşmeyi imzaladılar." Arkadaşım ayrıca bir grup işçinin aylardır direnerek sözleşmeyi imzalamadıklarını da eklemiş.

İşçiler de bu arada Ortadoğu Teknik Üniversitesi Rektörlüğü'ne verdikleri dilekçe ile taşeron firma Zaloğlu-Yüksel Şirketi'nin imzalatmak istediği sözleşmenin özellikle hangi maddelerinin kabul edilemez olduklarını dile getirmişler. Onlar da şöyle: "--Bu sözleşmede yıllardır ODTÜ'de çalışan bizlere 2 aylık deneme süresi getirilmektedir. Bu deneme süresinin sonunda şirket, gerekçesiz olarak çalışanları işten çıkartabilme hakkına sahiptir. İş akdinin feshi durumunda işe iade davası açarak işe geri dönme olanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla iş güvencemiz tamamen patronun tasarrufuna bırakılmaktadır.

-Bu sözleşmeyle daha önce çalışanın rızasına bağlı olan fazla mesai, patronun talebi halinde zorunlu kılınmaktadır.

-Bu sözleşmeyle patronun işçiyi başka bir işyerinde çalıştırma hakkı yazılı hükme bağlanmaktadır. Zaloğlu-Yüksel Şirketi'nin Ankara dışında da işyerleri bulunmaktadır.

--Daha önce isteğe bağlı olan bayram ve tatil günlerinde çalışma, bu sözleşmeyle patronun isteğine bağlı kılınmaktadır."

Bu taşeron firmanın Zaloğlu ayağının marifetleri malum. Geçen yıl Malatya İnönü Üniversite-si'nde de ihaleyi alır almaz 940 işçiden sendikalı olan 122 kişiyi kapının önüne koyuvermişti. Ve yine ODTÜ'de de uyguladığı veçhile işe aldığı 700 işçiyi de ancak açık senet imzalattıktan sonra işe almıştı. (Ekmek ve Adalet, 15 Mayıs 2005) Dolayısıyla ODTÜ'de kaşarlanmış bir taşeron ile

karşı karşıya gelindiği ortada.

***

ABD'nin Miami Üniversitesi'ne gidiyoruz şimdi de. Tesadüf bu ya, bu üniversitenin temizlik işleri de taşeron bir firmaya verilmiş. Yine tesadüf bu ya, bu şirket de sendika düşmanı. Sendikalaşmalarına izin vermiyor işçilerin. Yalnız, bu Amerikalı işçiler ölçüyü kaçırmışlar biraz. Kalkmışlar kampusun ortasına çadırları kurup, açlık grevine başlamışlar. Arkasından öğrenciler de katılmaz mı! Ve bütün bunların yaşandığı üniversitenin rektörü kim, tahmin edin. Donna Shalala, küreselleşme-ci Clinton'ın Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanı. Yıllık maaşı sadece 516,904 dolar olan bu rektör, taşeron şirket karşısında üniversitenin çaresizliğinden dem vurarak işçilerin akademik hayatı aksattığından şikâyeti de ihmal etmiyor. (New York

Times, 18 Nisan 2005).

***

Evet, ne demiştik? Küreselleşmenin bir şeyleri eşitlediğinden sözetmiştik. Üniversitelerde hizmetlerin taşeronlaştırması sadece bir örnek. Darısı direnişlerin küreselleşmesine.