2011 yılına gelene kadar Novak Djokovic kariyerinde sadece 1 Grand Slam kazanmıştı...

2011 yılına gelene kadar Novak Djokovic kariyerinde sadece 1 Grand Slam kazanmıştı ve bu da 2008 Avustralya Açık finalinde Jo-Wilfried Tsonga karşısında aldığı galibiyetten gelmişti.Yıllarca Roger Federer ve Rafael Nadal’ın arkasında, asla zirveye çıkamayacak ve bu ikiliye rakip olma şansını hep elinden kaçıran bir adam olarak kalacağından korkuluyordu. 2007, 2008, 2009 ve 2010 yılını dünya sıralamasında 3. sırada tamamladı. Bir ara Andy Murray onunla üçüncülük için çekişir hale geldi ama 2011 onun için tam bir patlama yılı oldu.

Sezona Avustralya Açık da dahil katıldığı 3 turnuvada 3 şampiyonlukla başladı Djokovic. Avustralya Açık’ta sırasıyla Thomas Berdych, Roger Federer ve Andy Murray’i mağlup edişi senenin gerisi için bir mesajdı adeta. Roland Garros’a gelene kadar oynadığı 39 maçın tümünü kazandı ve dünya sıralamasının 1 numarası Rafael Nadal’ı arka arkaya 4 finalde mağlup etmeyi başardı (Indian Wells, Key Biscayne, Madrid, Roma). Özellikle bunlardan Madrid’de, Nadal’ın kendi evinde onu mağlup etmesi İspanyol'un ensesinde hissettirdiği nefesi giderek artırdı. Fransa Açık yarı finalinde Roger Federer’e boyun eğdiğinde üstüste 41 maçını kazanmıştı ve Ivan Lendl’a ait rekoru kırmıştı. Ardından önce Wimbledon sonra da Amerika Açık finalinde her 2 turnuvanın da son şampiyonu Nadal’ı mağlup ederek onu sezon boyunca onu 6 şampiyonluktan etmiş oldu. Aynı zamanda Nadal’ı İspanyol tenisçilerin pek iyi performans göstermemeleri ile ünlü çim kort dışındaki bir zeminde oynanan finallerde mağlup eden ilk tenisçi oldu. Sezon boyu kazandığı 10.6 milyon dolarlık ödül ATP turu tarihinde bir tenisçinin kazandğı en yüksek miktardaki ödül parası oldu. Tenis tarihinin en baskın sezonlarından birisini geçiren Sırp oyuncu sonuna kadar hakedilmiş bir 1.lik ile sezonu kapattı.
DJOKOVIC-NADAL REKABETİ
"Djoker"in yıllar boyu 2 devin arkasında kaldıktan sonra bu sezon oyununu da geliştirmesi çok önemli bir artısı. Özellikle Patrick Rafter’dan sonra yıllardır aranılan, tenisin gerektirdiği tüm özelliklerin nerede ise eşit oranda bulunduğu “kompleks” oyuncu eksikliğini çok iyi doldurdu. Bu özelliği yıllardır biliniyordu ama ilk kez bunların hepsinde seviye artırarak durdurulması imkansız bir oyuncu haline geldi. Bugün tenis dünyasının savunma oyununu en hızlı şekilde hücuma dönüştürebilen ve en iyi servis karşılayan oyuncusu olarak biliniyor. Federer’in yavaş yavaş meydanlardan çekilmesiyle, hakimiyetini perçinlemesi beklenen Rafael Nadal ise aynen kendisi gibi maç içinde oyun konsantrasyonu ve savunma agresifliğini kaybetmez hale gelmiş Djokovic karşısında sene boyunca çok zor anlar yaşadı. Muhtemelen büyük hayalleri vardı zira 16 Grand Slam kazanmış olan Federer’i yakalaması için 7 şampiyonluk kazanması gerekiyordu ve 25 yaşındaki İspanyol bu seneye çok ümitli girmişti. Ama sadece Roland Garros’u kazanabildi. Artık İsviçreli raketi yakalamak için onunla değil bir başkasıyla mücadele etmek zorunda. Üstelik ona karşı kaybettiği üstüste 6 finalin güven kaybını nasıl geri döndürecek merak ediyoruz. İkili arasındaki maçlarda durum sene başında Nadal lehine 16-7 iken şu anda 16-13’e gelmiş durumda ve sadece final maçları baz alındığında Djokovic 6-5 önde.

Navratilova’nın  İzinde

2010 yılında WTA Tur’un en iyi çıkış yapan oyuncusu seçilmişti Çek Petra Kvitova. 2008 ve 2009 yıllarında, daha 20 yaşını doldurmamışken Fransa ve Amerika Açık’ta 4. tura yükselmişti ama 2010 yılının başları onun için kötü sinyaller verse de, Wimbledon’da oynadığı yarı final bugüne kadar gelecek yükselişin de başlangıcı oldu. O derece ile ilk kez dünya sıralamasında ilk 30’un içine girdi. 2011’e de kariyerinin ikinci tekler turnuvası birinciliği ile girip sürekli yükseldi ve Wimbledon’a ayak bastığında 8 numaralı seri başıydı. Kariyeri için çok önemli bir dönüşü gerçekleştiren Maria Sharapova’yı finalde 6-3 ve 6-4’lük setlerle geçip şampiyonluğa ulaştı. Çocukluğundan beri kahramanı olan Martina Navratilova’nın son kez Wimbledon’ı kazandığı 1990’dan sonra şampiyon olan ilk solak tenisçi oldu. Wimbledon sonrası formu düşse de sezon sonuna doğru toparladı ve İstanbul’da yapılan WTA Tur Şampiyonası’nda kupayı kaldırarak sezonu 2. sırada kapadı. Kazanılan ödül rakamında ise senenin kesesini en fazla dolduran ismiydi.